Ben Beagle cinsi bir sokak köpeğiyim. Kendimi bildim bileli sokaklarda yaşarım. Başka bir yaşam şekli bilmem. Genelde yalnız dolaşırım. Annemi, babamı hatırlamam.
Tüm sokak köpekleri gibi önceliğim karnımı doyurmaktır. Yıllar süren mücadelelerden sonra edindiğim tecrübeyle yiyecek konusunda ustalaştım. Hangi sokakta yaşayan insanlar yemek verir, kışın hangi çöp konteynırının kapağı açık unutulur bilirim. Hatta gerekirse son çare olarak bir çöp konteynırını nasıl devireceğimi bile bilirim.
Karnımı doyurma konusunda becerikli olmam beni cesur yapmaz. Ben aslında korkak bir köpeğim. Sokaklarda yıllarca bir başıma sürdürdüğüm mücadele beni yordu ve korkak yaptı. Neden bilmiyorum? Güçlenerek çıkacağıma; yapayalnız, bir ayağını sürüyerek yürüyen bir köpek olarak çıktım bu süreçten. Gecenin bir vakti içinde olduğum sokağın ucundaki karanlıktan korkarım mesela. Karanlığı uzaklaştırmak için uzun uzun havlarım. Bazen gölgelerden korkarım, hatta kendi gölgemden korkup sıçradığım bile olmuştur. Özellikle insanlardan çok korkarım. İçlerinde iyileri olsa da çoğu bizi sevmez. ‘’Hoşt!‘’ diye kovalar, taş atarlar. Vücudum yara berelerle doludur ve yaralarımın üzerindeki tüyler dökülmüş olduğundan derim görünür. Bu solmuş tüylerim ve bir deri bir kemik kalmış halimden iğrenirler adeta. Belki de feri sönmüş gözlerimdeki umutsuzluk onlara itici gelir, kimbilir…
Genelde hep yalnız dolaşsam da aslında, ben en çok yalnızlıktan ve yalnız kalmaktan korkarım. Bu yüzden bazen benim gibi sokaklara düşmüş köpeklere katılırım. Bazen de onlar gelir beni bulur. Birlikteyken açlığa, yalnızlığa, karanlığa, soğuğa karşı birbirimize güç veririz.
Geceleri tüm insanlar yataklarındayken biz uzun uzun havlar karanlıkta dolaşan bizim gibi köpeklere cesaret veririz. Onlar da aynı şekilde havlayarak bize cevap verirler. Ama onlarla olan beraberliğim uzun sürmez. Onlarla olmak beni rahatsız etmeye başladı mı kaçarım hemen. Onların benimkine benzer görüntüsüdür belki de kaçtığım.
Sonra yine sokaklarda bir başıma dolaşmaya başlarım. Yani korkularıma dönerim. Nefret etsem de, korksam da, yalnız yaşamaya devam ederim. Gezdiğim sokakların, altına girip yattığım kamyonun, yediğim yemediğim şeylerin, gecenin ve gündüzün farkına varmadan sürüklenir dururum, oradan oraya… Günler geceleri kovalar. Bir gün diğerinden farksızdır.
Bazen sırf yalnızlık duygusundan ve yalnızlıktan gelen korkuyu yenmek için sahiplenilmeye ihtiyaç duyarım. Böyle anlarda başımı okşayan, önüme yemek artığı atan birini gördüğümde hemen harekete geçerim. Kuyruğumu sallayarak memnuniyetimi gösterir, bakışlarımla kendimi iyice acındırırım. Birkaç gün evlerinin etrafında dolanırım. Sonunda dayanamaz bahçelerinin kapısını bana açarlar. Fakat heyhat! Beni nedense hemen bağlamak isterler. Sanki kaçarım diye korkarlar. Aslında yemek aramaktan kurtulduğum için, nerde yatacağımı bildiğim için başta cazip gelen bu hayattan tez zamanda sıkılırım. Azıcık başımın okşanmasından ve günde iki kez yemek artığı ve su verilmesinden başka cazibesi olmayan, çoğu zaman itilip kakıldığım, azarlandığım bu hayattan derhal kurtulurum.
Sokaklarda avare dolaşırken kimi zaman perdesi açık bir pencereden dışarıyı seyreden bir ev köpeği görürüm. Kimi zaman sahipleri tasmayla gezdirirken karşılaşırım böyleleriyle. Güzel, parlak, taranmış tüyleri, bakımlı vücutları vardır. Öyle kaygısız, havalı bir halleri vardır ki, onları koklamaya korkarım. Biçimli, besili vücutlarını uzaktan seyretmeyle yetinirim. Hayran kalırım.
Sahipleri zaten beni görünce karşı kaldırıma geçerler.
Hatta birkaç kez insanların, bakacak kadar sevmediklerini anlayınca sokağa attıkları köpeklerle karşılaştım. Ama onlara yaklaşmaya cesaret edemedim. Yara bere içinde, yorgun ve güçsüz bir sokak köpeğini ne yapsınlardı ki? Beni istemezlerdi eminim. O yüzden hep kaçtım onlardan…
Bir gün yaralarımın görünmez olmasını isterdim. Sağlıklı, bakımlı, güzel bir ev köpeğiyle hayal ederim kendimi bazen. Kuyruklarımızı sallayarak yürüdüğümüzü, gece sahildeki banklarda yan yana yattığımızı, karanlığa karşı birlikte havladığımızı hayal ederim. İşte hayal ettiğim o anlar en mutlu olduğum anlardır…