Sizinle Çekim Yasası kitabımda yer alan bir bölümü biraz daha açarak paylaşmak istiyorum.
Düşünceleri üç kategoriye ayırabiliriz.
1) Olumlu düşünceler (istediklerim)
2) Aksiyon düşünceleri (yapabileceklerim)
3) Endişe düşünceleri (geçmiş veya geleceğe ait istemediğim düşünceler)
Diyelim ki bir tatile çıkacağım. Tatilde ne kadar keyifli vakit geçireceğime ait düşünceler olumlu düşüncelerdir.
Bavula neler koyacağım, uçak biletini nereden alacağım vb… Tatille ilgili hazırlıklarım aksiyon düşünceleridir.
Tatile çıktığımda evde akrabalarımızla kalacak olan çocuklarımın olası sorunlarıyla, işte yokluğumun fark edilmemesiyle, yokluğumda olası ters gidebilecek işlerle ilgili düşünceler endişe düşünceleridir.
Çoğu insanın hangi kategorideki düşünceleri en fazla düşündüğünü tahmin edin.
Bildiniz! Endişe düşünceleri.
Ama çoğu kez bunun farkında bile olmayız. Endişe düşünceleri, gün boyu, otomatik çalışan programlar gibi, zihnin arka planında kendisini tekrar eder durur.
Birçok insan endişe duymayı kendisine meslek edinir. Hatta endişe düşüncelerini kahramanca savunur. Eğer endişe etmezse, kötü bir şeyin olmasını engellemek için elinden geleni, görevini yapmadığına inanır. Endişe düşünceleri ona göre sevginin kanıtıdır.
Bu tür insanlar, düşünce ve duyguların kendi kontrollerinde olmadığına inanır.
Bu düşünceler, bu duygular onların başına gelen bir şeydir; “Endişe etmemem mümkün değil ki” derler.
Aynı insanlar pozitif düşünceyi “Polyannacılık” diye aşağılayarak değersiz kılmaya çalışır. Onlara göre pozitif düşünmek zaman ziyanıdır, boş yere gerçekleştirilen bir eylemdir. Düşüncelerin bir durumun sonucunu etkileyeceğini kabul etmezler.
Negatif düşünmek sanki onları olası en kötü senaryoya hazırlıklı kılacaktır.
Endişe düşünceleri öğrenilmiş davranışa dayanan bir zihinsel etkinliktir. Bu insanların ailelerinde muhakkak bir endişe kumkuması vardır.
Duygular düşünceleri takip eder.
Eğer pozitif düşünürseniz kendinizi umutlu ve canlı hissedersiniz. İstediğiniz doğrultuda adım atma gücünü bulursunuz.
Çünkü pozitif düşünce, düşünce sürecinizi sakinleştirerek yeni fikirlere açık olmanızı ve olanakları görmenizi sağlar.
Endişe düşünceleri korku ve anksiyete yaratır.
Stresi artırır.
Enerji akışını keserek harekete geçmenizi engeller. Seçimlerinizi görmenizi engelleyerek, sorunlarınızın çözümlerini bulmanızın önünü tıkar.
Endişe düşüncelerinden doğan korku ve anksiyete bireysel ilişkilerinize de yansır. Hayatınızda karmaşa ve çelişki yaratır.
Pozitif düşüncenin yarattığı haz hayatınızın her boyutunu iyileştirir. Bağışıklık sisteminizi güçlendirir.
Endişe düşüncelerinin bedenin doğal iyileştirici gücünün harekete geçmesini engellediği artık kesinlikle biliniyor. Çünkü stres altındaki bedenin bağışıklık sisteminin çalışması sekteye uğrar. Endişe ve stres hâlâ mağara dönemi programıyla varlığını sürdüren bedene dışarıda aslanlar, kaplanlar yani gerçek tehlike olduğu mesajını verir. Beden gerçek tehlike ile hayali tehlike arasındaki farkı bilmez. Stresli düşünceler onun için daima gerçek tehlike anlamına gelir.
Doğada bir canlının yaşamı tehlike içindeyse, örneğin bir ceylanın peşinde koşan bir kaplan varsa, bedenin tüm enerjisi kaçması için bacak kaslarına gider. Ama 15-20 dakika içinde tehlike geçtiğinde ceylan normal yaşamına döner. Sonra ceylanın bağışıklık sistemi kaldığı yerden çalışmaya devam eder.
Bizim de karşımızda üzerimize bıçakla gelen biri varsa, vücudumuz adrenalin salgılar ve tüm enerjimiz kaçmak ya da savaşmamız için kol ve bacaklarımıza gider. Bedenimizin enerjisinin büyük kısmını kullanan bağışıklık sistemi geçici olarak kapatılır ve tüm enerji hayatta kalmak için gerekli olan organlara verilir. Çünkü o anda dış tehlike, içimizdeki mikrobun yaratacağı tehlikeden daha acildir.
Günümüz dünyasında sürekli endişe ve stres içinde yaşayan insanın bedeni sürekli tetikte yaşıyor. Sürekli tehlike içinde olma hali. Tabii bu bu durumda bağışıklık sistemi ya yeterince güçlü çalışmıyor ya da tümüyle duruyor…Mikroplar, virüsler boş alanda istedikleri gibi yayılıyorlar. Çünkü onlarla savaşacak askerler ortada yok.
Tüm hastalıkların kaynağının stres olduğu artık biliniyor. Tıptaki tüm gelişmelere rağmen, hastalıkların sayısı ve yaygınlığı her zamankinden fazla.
Ayrıca tehlike anında düşünerek değil, içgüdülerimizle harekete geçeriz. Üzerimize gelen arabanın önünde ne yapacağımızı düşünene kadar ölebiliriz ama böyle bir durumda insiyaki olarak kendimizi bir tarafa atarız.
Endişe anında beyne giden enerjinin yüzde 80’i de engellenir. Çünkü o anda düşünmeye değil, acilen tepki vermeye ihtiyaç vardır.
Sınav stresi yaşayan öğrencilerin bildikleri soruyu bile yanıtlayamamaları bundandır. Stres insanı aptallaştırıyor. Çünkü beyne kan gitmiyor.
Eğer endişe etmezseniz hayatınızda olabilecek kötü durumları önlemek için elinizden geleni yapmamış olduğunuza inanıyorsanız, endişenin, harekete geçmeyi engellediğini hatırlayın. Endişe içinde odada dört dönebilirsiniz, amaçsız hareket ederek enerjinizi boşaltmaya çalışabilirsiniz ama üretken bir adım atamazsınız.
Aksiyon düşüncelerini pozitif düşüncelerle birleştirdiğinizde, kendiniz için en keyifli hayat realitesini de yaratırsınız.
Endişe düşüncelerinin size hiçbir yararı yoktur.
Endişelenmek etkili bir tedbir yolu değildir.
Bir konuyla ilgili A ve B planı yapmak iyidir. Ama burada endişe yoktur.
En iyi tedbir, her konuda aksiyon düşünceleri ile olumlu düşüncelerin elbirliğiyle faaliyet göstermektir.
Sonuç nasıl olursa olsun pozitif düşünce yaşam yolculuğunu keyifli kılar.
Eğer en kötü senaryo gerçekleşirse, olduğunda zaten üzülmeye bol bol vaktiniz olacaktır. Aylarca endişelenmek sizi hiçbir şeye hazırlamaz.
Kötü bir olayın yaşattığı duyguları önceden deneyimleyemezsiniz.
Önceden endişe etmek sadece sizi zayıf düşürür. Krizle veya kayıpla gelen durumla baş edebilmek için sahip olduğunuz doğal yeteneğinizi kullanmanızı sınırlar.
İnsanlar her acıyla baş edebilecek güce sahiptir.
Nil Gün