Yaratıcılık hangi sebeple olursa olsun bastırıldığında ya da yok sayıldığında enerji patlamaları oluyormuş meğer.
Yaklaşık 3 aydır her sabah sol elimin ağrısıyla uyanıyorum uykudan. Avucumu sıkmak istiyorum, öyle bir ağrı var ki kapanmıyor parmaklarım. Sanki akşam bir şey oluyormuş, ben de kısa süreli felç yaşıyormuşum gibi.
Merak ediyordum ağrının sebebini ve artık doktorluk oldum diyordum kendi kendime.
Dün biraz kendimle kalma fırsatım olduğunda, çok uzun zamandır içimden geçenleri kalemden akıtamadığımı fark ettim ve aldım kağıdı önüme, aklımdan süzebildiklerimi yazdım, yazdım, yazdım. Bu boşalım sonrasında, bir konuya özel , daha okunabilesi yazımı bitirdim.
Üzerinize afiyet ben biraz sol lobluyum:) Yani solla ilgili bir insanın üzerinde taşıyacağı her şey bende mevcut. Solağım da aynı zamanda anladığınız gibi.
Kuraldışı ve beni eğiten ilişkilerim sayesinde biraz sağlaştım diyebilirim. Zaten yazı yazmaya da, yaratıcılığımın keşif yolculuğuna da sol tedavisi sonrasında başlamıştım:)
Şu sıralar öylesine soyutluktan uzak yaşıyorum ki, değil yazı yazmak, duygularımın sesine bile kulak veremediğim zamanlar oluyor. Somut somut yaşanan bir süreçteyim. Yani her şey mantıksal, her şey hesap kitap, her şey çıraklık aşamasında. Ancak gece olup, uykuya geçtiğimde rüyalarımın tamamı yazı yazmakla, resim yapmakla geçiyor.
Yaratıcılığımı -olduğu kadarıyla- uykumda yaşıyorum. Burası güzel tarafı, fakat sabah uyandığımda onca yazı ve resimden sonra sol elimin ağrısından duramıyorum.
Şu bedenimiz sahiden çok bilge. Ben nedenini düşünüp dururken, canım elim dün yazıyı yazıp, duygularımı akıtınca ağrıdan kurtuldu. Özgürleşti ve beni de özgürleştirdi.
Eyleme geçti ve attı stresini.
Sevgili Nil’in sözünü hatırladım bu son cümlede.
Yaşam aksiyonu seviyor ve aksiyon istiyor.