Tutku, aşk olarak adlandırılıyor çünkü her insanın ‘ego’ su var ve ego tatmin insanları tuzağın içine sürüklüyor.
İnsanın hayatta bir amacı olunca, hayatın bir anlamı oluyor.
Benim hayattaki amacım; çevremdekilere iyilerin kazanacağını kanıtlamak. Ne olursa olsun, iyi ve doğru, dürüst yoldan bu yüzden vazgeçemiyorum.
Ben, bu amacın izinde tek başınayım. Tek başına diyorum çünkü yalnızlık ve tekbaşınalık çok ayrı kavramlarmış. Bunu, ilk Osho okuyunca anladım. Tek başınalık, güçlü olmak demek; yalnızlığın tercih olması, zorunluluk olmaması demek.
Tek başınalık, kendine güven; günümüz tabiriyle kendine yaslanmak demek… Neredeyse herkes, tuzak ve yalan içinde yaşıyor. Topluluk içinde, gruplar halinde ama bomboş…
Arkadaşlık çok güzel, paylaşım çok güzel… ama gerçek ve çıkarsız olunca!
Ben anladım ki en iyi dostlar kitaplar. Ben anladım ki, okuyunca hiç bir zaman sıkılmıyorsun ve sürekli öğreniyorsun, gelişiyorsun.
Her şey aslında Tek Bir Gücün elinde, kulun elinde kesinlikle değil. Bence, ilahlaştırılan kişiler de insan. Herkes, bir bakıma eşit. Ama benim için karakter önemli- güçlü, dürüst, tek başına ve başarılı insanlara ben hayranım.
Herkesin bir idolu vardır, benimki de bu tarz insanlardır. Onlar, hep zorluklarla savaşmış, genelde dışlanmış ama sonunda kazanmışlardır. Böyle insanlara verilebilecek en iyi örnek, bence ‘Atatürk’ tür.
Son olarak, geçenlerde bir atasözü duydum; daha doğrusu bildiğim atasözünün devamını duydum: “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar, onuncuya muhtar yaparlarmış”.
Kendi doğru, ideal ve prensipleriyle yaşayan herkese, bu zor yolda yardımcı olması dileğiyle…