Hafta sonu, Kuraldışı’nda Kerem Şenoğlu tarafından verilen Çekim Yasası eğitimine katıldığımda, bir çok konunun yanısıra,
ağzımızdan çıkan kelimelerin sihrini ve gücünü değişik açılardan analiz etme ve sebeplerini bir bir anlama fırsatım oldu.
Ağzımızdan çıkan her kelime, ona ait düşüncemizin ifade edilmiş şekli ve düşüncelerimiz algılarımızla tamamen doğru orantılı.
Algılarımız ne kadar genişse, düşüncelerimiz de o kadar sağlıklı hale geliyor.
Unutmayalım ki, ağzımızdan çıkanı sadece kulağımız değil, tüm hücrelerimiz ve evren de duyuyor.
(Sevgili Kerem’in deyimi ile, lambadan çıkan cin 24 saat dinlemede…)
Evrendeki Çekim Yasası banka hesabımıza an be an yatırdığımız enerjinin negatif mi yoksa pozitif mi oluşuna dikkat edelim.
Düşünce >> Duygu >> Aksiyon, bir şeyleri yaratırken kullandığımız sıralama…
O halde alışkanlık haline getirdiğimiz olumsuz bir kelimeyi kullanırken hissettiğimiz olumsuz duygularla da o kelimenin gücünü arttırdığımız aşikare.
Bilinçsizce kullandığımız bir sürü böyle kelime var günlük hayatımızda.
Onları sıkça kullandığımız için, zamanla alışkanlıklarımıza dönüşüyorlar ve onları ne kadar sıklıkla kullandığımızı fark etmiyoruz bile!
Alışkanlıklarımız ise inanç kalıplarımızı şekillendiriyorlar.
İnanç kalıplarımız da, hayatımızda aksilikler olarak tekrar tekrar karşımıza çıkıyorlar ve hayatımızı sekteye uğratıyorlar.
Bu inanç kalıplarını oluşturmak nasıl ki bizim elimizde ise, değiştirmek de bizim elimizde elbet!
Yapmamız gereken şey, öncelikle yanlış inanç kalıplarımızın farkına varmak, sonrasında da onları olumlu bir kalıba dönüştürmek !
İsterseniz buna örnek olarak, sıkça kullandığımız olumsuz bir kelime ile başlayalım ve bir tek kelimenin bilinçaltına ne kadar çok olumsuz mesaj gönderdiğine bakalım…
Vermek istediğim örnek kelime: HATA (bu kelime size de tanıdık geliyor mu?)
Bu kelimeyi ne kadar çok kullanıyoruz, farkında mısınız ?
Kimimiz bir çok davranışını ve kararını ‘hata’ olarak görürken, kimimiz de doğumunun bir ‘hata’ olduğunu düşünüyor.
Kimimiz ise hatayı hep başkalarında arıyor…
Oysa ‘hata’ kelimesinin kendisi bir hata!
‘Hata’ sözcüğü yerine, ‘deneyim’ kelimesini koyarsak, biliçaltımıza gönderdiğimiz bir çok mesajı da dönüştürebiliriz !
Neden mi?
Çünkü, bizim ‘hata’ diye etiketlediğimiz davranışlar, kelimenin anlam yükünden dolayı, bizi ‘kusurlu’ ilan ederler.
Oysa ‘hata’ yapmadan doğru yolu bulamayacağımıza göre, yaşanan aslında sadece bir ‘deneyimdir’.
Özümüzü ararken çeşitli deneyimlerden geçeriz ve bu deneyimlerin her biri bizim için yol göstericidir, bazıları ilk başta öyle görünmese de…
Onlar, bizim için birer mesajcıdır.
Mesajı algılarsak, zaten o olaya ya da davranışa artık ‘hata’ diyemeyiz, o artık bize ait bir ‘deneyimdir’.
Mesajı almayı redettiğimiz takdirde, aynı deneyim şekil değiştirerek tekrar tekrar karşımıza çıkıyor.
Ayrıca, hataya deneyim diyebildiğimiz takdirde, bu tek kelimelik değişim, anlam yükü de değişeceğinden, bize bir dizi başka değişimi de sunacaktır.
Hata deneyim’e dönüştürülürse:
* Suçluluk duygusu yok olacaktır. Kusurun olmadığı yerde suç ta yoktur !
* Dolayısı ile pişmanlık kelimesi de lügatımızı terk edecektir.
* Yaşanan olaydan ders (mesaj) çıkarılacağından, aynı deneyimi tekrar tekrar yaşamak zorunda kalmayacağız.
* Hata yapma ihtimali kalkınca, hayata daha açık hale geleceğiz, yaşamsever ve cesur olacağız. Kendi koyduğumuz sınırları kaldırma gücüne kavuşacağız.
* Sınırlarımızı kaldırdığımız için, potansiyel alanımızda gizlenen yaratıcılığımız ön plana çıkabilecek.
* Korkumuza rağmen, güvenli ve durgun alanımızdan çıkıp, risk alabilme seçeneğimizi gerçekleştirebileceğiz.
* Risk alabildiğimiz için de, her güne, en iyi versiyonumuz olarak güvenle ve cesurca başlayabileceğiz. Adım atmaktan korkmayacağız.
* Kendi deneyimlerimizle barışınca, başkalarının deneyimlerine de saygıyla ve anlayışla yaklaşmayı başaracağız. Ve empati yeteneğimiz gelişecek….
* Etiketlemekten vazgeçeceğiz, olumlu/olumsuz diye ayırt etmeden, olanı kabul etme gücümüz gelişecek. Böylece izin ve kabul duygusu ile tanışacağız…
* Geçmişimizde takılıp kaldığımız hatalara deneyim gözü ile bakarsak, kendimizi bağışlamamız daha kolay olacak. Ve başkalarını affetmek için de ilk adımı atmış olacağız…
* Bizimle yolu ayrılmış bir insanın ardından tutulan yas, olması gerektiğinden fazla olmayacak.
* ‘Hata’ kelimesinin olmadığı yerde, ‘mükemmellik’ kelimesi de barınamayacağından, ‘olabildiğinin en iyisi’ anlayışı hakimiyet kazanacak.
* ‘Hata’ ve ‘mükemmellik’ artık söz konusu olmadığına göre, hedeflerimize bir kerede dev bir adımla gitmeye çalışarak kendimizi
zorlamaktan vaz geçeceğiz. O hedefe doğru, minik minik bir sürü adım atarak ve her minik başarının ardından kendimizi kutlayarak, bileceğiz ki, bir dizi minik adım bir dev adım ediyor.
* Böylece beklentilerimizin yerini net hedefler alacak ve şekilcilikten uzaklaşacağız.
* Yolculuğumuz boyunca önümüze çıkacak ‘engellere’ ön yargı ile karamsar değil, cesaretle ve iyimser olarak bakabileceğiz. Onların gelşim yolumuzdaki fırsatlar olduğunu anlayacağız…
Şu anda tek bir kelimeyi dönüştürerek ve ona gerçek anlam yükünü vererek, tüm bu değişimleri de başarmış olacağız.
Kendimizi ‘hata’ kelimesini kullanırken her yakaladığımızda, ‘iptal, iptal’ diyerek, yerine ‘deneyim’ kelimesi kullanırsak ve bunu her defasında yaparsak, sonunda bu tek kelimelik konunun yarattığı inanç kalıbımızı değiştirebiliriz.
Buna yürekten inanıyorum.
Bunun gibi, hayatımızda dönüştürülmeyi bekleyen daha bir sürü sözcük var.
Bunları tek tek ele alarak, belki de bir gün tamamını dönüştürdüğümüzde, yaşanacakları düşünebiliyor musunuz ?