Tutumluluk, Türk Dil Kurumu sözlüğünde “Aşırı harcamalardan kaçınarak tasarruflu hareket etme, diğer bir deyişle savurgan olmama” anlamıyla yer almaktadır. İsraf yoluyla doğaya ve çevremize verdiğimiz zarar, en başta kendi yaşantımızı sonra çevremizdekileri ve ne yazık ki geleceğimizi etkilemektedir. Kulağımıza küpe olması gereken çok güzel bir özdeyiş var: “Tutumlu olan muhtaç olmaz.” İsrafa engel olarak çevresine zarar vermekten kaçınan toplumlar günümüzde hem iktisadi hem de sosyal olarak oldukça ileri seviyelerdedir. Açlıkla dünya çapında mücadele etmek amacıyla kurulan Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı’na (FAO) göre 450 milyon insan açlık tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor. Bu tehdit altında bulunan insanların çoğunluğunu çocuklar oluşturuyor. Birleşmiş Milletler Uluslararası Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), her yıl bu şekilde 15 milyon çocuğun öldüğünü belirtiyor. Geleceğimizi tehdit eden bu tehlikeden hepimiz sorumluyuz. Gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerde israf oranları her geçen gün artması yetmezmiş gibi zaten sınırlı olan dünya kaynakları da nüfus artışıyla birlikte hızla tükeniyor. Gelecekte su ve doğal kaynak savaşlarının çıkacağı herkes tarafından öngörülürken bu vurdumduymazlık niye diye sormak gerekiyor.
Aslında kaynaklarımız hiçbir zaman bol olmadı. İnsanlık olarak hep tasarruf etmemiz gerektiğini bildiğimiz halde dizginleyemediğimiz hırslarımız yüzünden israfın önüne geçemedik. Kendimiz ve birbirimiz ile savaşmaktan etrafımızdaki mükemmel doğaya saygılı olamadık; onu da kendi karanlığımıza çektik; kirletmeye çalıştık. “Ayağını yorganına göre uzat, damlaya damlaya göl olur; ak akçe kara gün içindir; sakla samanı gelir zamanı; har vurup harman savurma; tutumluluk, az şeyi çoğaltır, israf, çok şeyi azaltır; işten artmaz, dişten artar” gibi daha sayfalarca yazabileceğimiz tasarruf ile ilgili özlü sözler söylemiş insanlık yüzyıllardır. Ancak biz çoğunu sadece parasal konularda algılıyoruz. Oysa doğal kaynaklarımızın tümünde, zamanda, sağlıkta, üretimlerimizde kısaca bize ve çevremize ait her şeyde tutumlu olmalıyız, israfa izin vermemeliyiz.
İnsan ve beyin gücünün uygun alanlarda kullanılmaması da israftır. Türkiye, bu alanlardaki israf konusunda da dünya ülkeleri içerisinde ön sıralarda yer alır. Gereksinim duyduğumuz maddeleri, zamanımızı ve gücümüzü tasarruflu kullanmak zorundayız. Tasarruf etmeyeceğimiz yegane şeyler bilgi ve sevgimiz olmalıdır. Aslında israfa karşı en büyük iki düşman da bunlardır. Kendimize, çevremize, ülkemize, dünyamıza olan sevgimizi, bu şekilde davranarak gösterebiliriz. Yine bir özdeyiş ile yazıma son vermek istiyorum. Unutmayalım dostlar “akan su geri gelmez.”