Yetişkinlerin ilişkileri hakiki bir sürekli sevgi işidir. Anlaşmaları yerine getirme, çatışmaları ele alıp çözümleyerek engelleri aşma yönünde sarsılmaz bir kararlılık gerektirir. Bunun sonucu mutluluk ve karşılıklı saygıdır.
Gerçek sevgi kandırılamaz, başkalarını da kandırmaya kalkmaz. Olgun yetişkinler olarak dış görünüş veya tatlı sözler artık bizi etkilemez olmuştur. Önemli olan kalıcı ve karşılıklı kendini veriştir.
Bazı insanlar bağlılığı sevgiyle karıştırırlar.
Birine bağlı olduğumuzu hisseder, onu sevdiğimizi zannederiz; bize bağlı olan birinin bizi sevdiğini sanırız. Oysa farkında sevgi, asılmakla oluşan bağlılık değil, kendini verişle gelen bağdır. Bağlanmak bizi hareketsiz kılar, sevgi ise giderek etkinleşen, sevinç dolu bir evrim geçirmemize yardımcı olur.
Bağımlılığı da bağ ile karıştırabiliriz.
Kendine güvensiz insanlar zenginlik, eğlence, pohpohlama, minnet gibi şeyler sunarak bağ kurmaya çalışırlar.
Tam bir vaatle ilişki kurmak kuşkusuz herkesin yapabileceği şey değildir. Kişi üzerinde sebatla çalışsa da yakın bir ilişkide diğer yetişkinin gereksinimlerini tatmin etmeyi başaramayabilir. Belki ilişki yönelimli biri değildir ya da yalnızca, bir ilişkinin gerektirdiği çalışma ilgisini çekmiyordur.
Bazı insanlar, hafif ilişkiler veya arkadaşlıklar içinde daha rahat, psikolojik olarak böylesine daha yatkındırlar. Onları harekete geçiren yakınlık korkusu değil, yakınlığın kendilerine göre olmadığının içten kabulüdür.
Bir ilişki istememenin utanılacak bir yanı yoktur. Sağlıklı bir insan, ilişkide değil, kendi içinde bütün olandır.
Birçoğumuz, en derin isteklerimizi, hazır oluşumuzu ve kişiliğimizi yansıtan bir seçimden ötürü değil, toplumsal gerekler nedeniyle evlenmişizdir. Asla eş değil, arkadaş olabilecek insanlar, bu arkadaşlığın getirdiği yakınlık ve mesafenin ardışıklığını ister. Mesafeyi sürekli mevcudiyete tercih ederler. Bu da geçerli bir seçenektir. Ancak, toplumsal baskılar bir kez içselleştirildiğinde böyle bir insanı evliliğe itebiliyor, sonucu da iki mutsuz insan ve mutsuz çocuklar oluyor.
Geleneksel bakış açısına göre birlikte yaşamak mantıklı bir hedef ve başarı göstergesi.
Fakat gerçek şu ki bazı insanlar birlikte yaşamada iyi olmadıklarından ilişki daha yakın bir hale geldiğinde ayrı evlerde oturmaları daha iyidir.
Komşuların stressiz bir ilişki kurma olasılığı birlikte yaşayan eşlerinkinden daha yüksektir. Kendilerine özgü, uygun bir plan yapmak her iki eşe kalmıştır. İlişkideki temel hedeflerden biri devam etme olasılığını yükseltmektir, bu da aynı çatı altında mümkün olamayabilir.
Evlilik ve aile herkese göre olmayan özel bir iştir. Kolektif değil, bireysel bir tercihtir. Mesele, sağlıklı bir yetişkinin hangi seçimi yaptığı değil, seçiminin gerçek arzularını yansıtıp yansıtmadığıdır.
İlişki için yaratılıp yaratılmadığınızı nasıl anlarsınız?
SAYFA-BOLUMU
Aşağıdaki kategorilere bir göz atın ve sizi hangisinin tarif ettiğine bakın.
Özünde hayır: Başarılı ilişkiler kurmamı engelleyecek pekişmiş niteliklerim var.
- Uzun boylu birlikteliği kaldıramayacak kadar içe kapalılık
- Akıl hastalığı
- Bağımlılık
- İnsan (kadın ya da erkek) düşmanlığı
- Suça yönelik kötü niyetlilik veya tehlikelilik
Varoluşsal olarak hayır: Bazı özelliklerim ilişki kurmama engel fakat bunlar zaman ve çabayla değişebilir.
- İlişkilerde başarılı olamadım, her biri öncekinden beterdi. Böyle olması gerekiyordu.
- Yakınlığı baltalayan bir döngü içindeyim, bunu da kırabileceğimi hiç zannetmiyorum. Mesela yaklaştığınızda kaçıyorum.
- Dizginlerim, örselenmiş, küçük egomun elinde. Yanlış yapamam, düzeltilemem, kimsenin benden önce gelmesine ya da ben ciddi misillemelere girişmeden beni incitmesine izin veremem. Bir kişiye bağlı kalamam ya da kalmak istemem.
- Takılıp kalırım; ilişki içindeki mutsuzluğum ne değişiklik yapmaya ne de bırakıp gitmeme yol açar. Mutsuz bir birlikteliğin acısını ayrılık acısına yeğlerim.
- Cinselliğe karşı güçlü bir arzu duymuyorum ya da arzum, normal seksin ilgimi çekmeyeceği alışılmadık cinsel tatmin biçimlerine yönelik.
- Bağışlama yeteneğim ya yok ya da çok düşük.
- Bir ilişki benim için en derin ihtiyaçlarımı, değer ve dileklerimi gerçekten, istikrarlı ve sürekli olarak karşılamanın yolu değil, bir seçenek.
- Toplumsal ve ailevi baskıya tepki gösteriyorum.
- Partnerim gitse de olur, kalsa da.
- Şu anda zamanımın çoğunu yalnız geçirmek istiyorum.
Bazıları bu konuyu ya hep ya hiç olarak görür: Ya ilişki için yaratılmışızdır ya da bu hiç bize göre değildir.
Oysa görünürdeki zıtlıkları bir araya getirebiliriz. Nasıl rahat ettiğimizi bulup bir ilişkiye kendimizi verme düzeyimizi buna göre ayarlayabiliriz. Birisinin çıkıp hayatımız ve zihnimizin makam masasının başına geçeceğinden korkmamız gerekmez. Partnerimizin ruhumuzda ne kadar yer tutacağını biz belirleyebiliriz. Bu iki şekilde gerçekleşir: En derin ihtiyaç, değer ve arzularımızı bilir, gözetiriz ve bunları kabul ederek bizimle olmak isteyen bir eş buluruz. “Yetişkinler gibi anlaşmak” her şeyi söylüyor: Gerçek anlamda yetişkin ve görüş birliğine varmış iki kişi hoş bir plan üzerinde birlikte çalışabilirler.
Olgun İlişkiler, David Richo