Yaşadığımız her an renklerle karşılaşıyoruz; evlerimizde kendimize renk alanları oluşturuyoruz. Artık farkındalıkla renklere bakmayı, onlarla konuşmayı başarabiliyoruz.
Bir de vazgeçemediğimiz, tutkunu olduğumuz renkler vardır. “Ben kendimi bildim bileli maviciyimdir” ya da “Yeşil favorimdir” diyenleri duyabiliyorum. Sizin hangi titreşim alanında çalıştığınızı gösteren renkler. Giyip çıkarıp her gün bir başkasını almaktan kendimizi tutamadığımız egosal oyuncaklarımız ne kadar da rengârenkler değil mi?
Sürekli kullandığımız ve bu benim rengim dediğimiz renkler, sizi en iyi anlatan titreşimlerdir. Tüm renklerin her bir çakra merkezimize hizmet ettiğini unutmamak şartı ile dilediğiniz rengi kullanabilirsiniz. Eskiden kullanmadığınız renkleri yaşamınıza almak demek, değişim sürecini harekete geçirmeyi başarmak demektir. Bizler renklerin şifasını, onların titreşim güçlerinden desteklenerek alırız.
Kronikleşmiş ağrılarda, organlarımız üzerindeki sıkıntılı alanlarda renk uyumlaması yapmak, çiçek özleri ile çalışmak, yaşadığınız alanlarda farkındalıkla kullanmak, besinlerimizde renk seçiciliğine dikkat çekmek bizi şifanın oluşmaya başladığı yere götürecektir. Örneğin yatak odalarımız bizim için oldukça önemlidir. Sağlıklı uykunun faydalarını saymama gerek yok, bunun hepimiz farkındayız ama yatak odamızda turuncu ya da sarı gibi renkler seçmek, bize ilerleyen zamanlarda uykusuzluk ve aşırı gerginlik hissi olarak geri döner.Kıpır kıpır olduğumuz yatakta sabaha kadar döner dururuz. Mutfağınızda acele enerji giriş çıkışlarını istemiyorsanız kırmızıdan uzak durun; iştahınızın kapanmasını istemiyorsanız mutfağınızda yeşil rengin olmasına dikkat edin ya da en azından bitkileriniz olsun.Canlı bitkiler içinde yemek yemek keyif verirken çiçeklerin ve yeşil rengin titreşimi sindirim sisteminizi düzenler. Mavi ve kahverengi renkleri mutfakta sürekli kazalara sebebiyet verebilir. Eğer bir restoran işletiyorsanız sarı ve beyaz kullanmak, yeşil yapraklı bitkilerle enerji akışını yükseltmek, yemeklerinizin tadını ön plana çıkardığı gibi müşterilerinizin keyifli vakit geçirmesini, dolayısıyla sizi tercih etmesini de sağlar.
Gelin yaşadığımız alanlara farkındalık çerçevesinden bakalım:
Eşya kalabalıklığından uzak durun; çünkü enerji birikimine yol açarlar, dolayısıyla mekânınızın havası ağırlaşır. Oysa Çi (chi) enerjisinin akmasına izin vermelisiniz. Kapıdan içeri girdiğiniz anda huzur bulmalı, kargaşa ve kalabalık alanlardan uzak durmalısınız. Dinlenmek istediğiniz odalarda mor ve mavi renkleri kullanabilirsiniz. Karşıt renkleri ile titreşimi uyumlamak sizi rahatlatacaktır.
Unutmayın mekânlarımızda dip köşe dediğimiz alanlarda adaçayı yakmak ya da bu alanlara yeşil bitkiler koymak alanımızı birikmiş, durağan enerjilerden temizler. Evlerinde dinlenemeyen insanlar genelde sıkça sokaklarda ya da başka evlerin enerjilerinde zaman geçirmeyi severler.
Dinleneceğiniz odada dijital ürünler bulundurmamaya özen gösterin. Mümkünse sizi dinlendirecek, yormayacak objeler seçin. Eğer yaptığınız iş, düşünsel enerji gerektiren bir uğraşsa sarı renkli çarşaflar kullanmanızı salık veririm. Sarı rengin tedavi edici renk olma özelliği diğer renklere nazaran daha güçlüdür. Dengeleyici özelliği ile uyum sağlar; iç karmaşaları temizler; ne istediğinizi bilirsiniz. Çarşaflarınızı gönül rahatlığı ile sarı seçebilirsiniz.
Renklerin üzerimizde güçlü reaksiyonlar yarattığını unutmamalıyız. İlerlemiş, kronikleşmiş ağrılara sahip olanlarımız, renklere karşı hassasiyet gösterirler. Hiç sevemedikleri renkleri ve tonlarını seçerler farkında olmadan. Bu renklerden gelen mesaja kulak kesilmeliyiz. Bedenimizin sesini dinlediğimiz gibi ruhumuzla da teması kopartmamamız gerekir. Girip çıktığımız her mekânda, o mekânın enerjisi ile tanışırız, istesek de istemesek de bedenimiz ve çakralarımız tarafından bu enerjiler emilir. Duyular harekete geçer bu karşıdan gelen yeni enerjinin hızla üzerimize yapışmasına şahit oluruz. Pozitif etkili yüksek titreşimle enerjiler hızla üzerimizde çalışmaya başlar. Artık o mekâna ya daha sık gideriz ya da bir daha önünden bile geçmeyiz.
Geçenlerde bir dergide, bir araştırma yazısında şöyle bir sonuç cümlesi okudum. Amerika’da obezite sorunu olanlar ve kilo dengesizliği yaşayanlar üzerinde yapılan bir çalışmada, yemek masalarında mor ve mavi renkler bulunan kişilerin iştahının kesildiği saptanmıştır. Bu ve bu benzeri birçok araştırma artık hep aynı ortak dili konuşuyor. Renkleri titreşim boyutlarında değerlendirmek ve onların ışığında yine onlarla farkındalıkla yol alabilmek. Yaşamlarımızın içinde renkleri farkındalıkla, şifa kanalını kullanarak çalışmak hayatımıza yeni bir boyut getirecektir.
Kendimizi kötü hissettiğimizde çoğumuz gidip renkli bir şeyler bakarız kendimize; işte o an, kendimizi gözlemlemekle başlar farkındalık; yani elimizin hangi renge gittiğini yakaladığımız an. Bu renge kulak verin; size ihtiyacınız olan titreşim boyutunu ve ruh halini verecektir. Renklerin düşünsel ve duyusal süreci arttırdığını bilirsek, mekânlarımızda, nefes alıp verdiğimiz alanlarda, daha özenli davranırsak muhteşem sonuçlar alacağımıza inanabilirsiniz.
Şifa Olsun…
Ayşegül Savaş