Birileri artık elini taşın altına koymalı. Korkuyla, gelenekle, görenekle hareket ede ede şu anda olduğumuz yerdeyiz. Savaşlar, açlık, katliam, şiddet, GDO’lu ürünler, aşılar, yasal uyuşturucular (antidepresanlar) almış başını gitmiş. Hâlâ mı kör sağır ve dilsiz kalacağız. Bize dokunmayan yılan bin yaşarken, kendimizi kurtardığımızı sanırken, insanlığın hırslarına nasıl yenik düştüğünü görmezden mi geleceğiz?
Sorgulamadığımız için bu hallere düştük. Bütüne bakmadığımız, bencilce davranmaktan vazgeçmediğimiz sürece sistemin gazabı üzerimizde olacak. Korkuyla, “el âlem ne der”cilikle bugüne geldik. Kişisel çıkarlarımız için, rahatımız için, aforoz edilmekten korktuğumuz için, sevilmek için, cici kız olmak için gerçeklere gözümüzü yumduk. Parçaya takıldık, bütünü kaçırdık.
Kendi ellerimizle yavrularımızı yaraladık, sünnet dedik adına, sorgulamadık. Sezaryenle doğurduk, sorgulamadık. Antideprasanları yutturdular sorgulamadık, aşıları kaktırdılar sorgulamadık. İmamın dediğini yap yaptığını yapma dediler, “Eyvallah” dedik.
Oysa baktığımızda İnsanlık, dogmalara itaat etmeyip sorgulayan, araştıran, farklı düşünüp davranabilen cesur insanlar sayesinde bugüne evrildi.
Spiritüellik dersen mangalda kül bırakmıyoruz; en spiritüel biziz. Birlik bilinci, her şey bir, sevgi içimizde diye dolanıp durmak moda oldu. Her sokak başını gelişim, değişim dönüşüm merkezleri tuttu. Ciddi bir kirlilik söz konusu. İki saat eğitim alan merkez sahibi olup insanları kurtarmaya soyundu. Yeterlilik belgeleri maalesef işin ruhunu öldürdü.
Boş vermek bir seçim. Unuttuğumuz, gözden kaçırdığımız, uykuda olduğumuz kısım ise tüm spiritüel öğretilerin söylediği ve artık bilimin de kanıtladığı enerji okyanusundan ibaret olduğumuz. Hepimiz birbirimize bağlıyız. Düalite bir yanılsama. Her şey tek ve bütün!
Meali:
DOSTUM! Aynı gemideyiz! Kendin için istediğini başkası sandığın için istemediğin sürece, “Benim olsun, onun olmasın. Ben iyi olayım, o ne olursa olsun” dediğin, bencilliğinde boğulduğun sürece eninde sonunda bu gemi batacak; hem de senin gibiler yüzünden!
Ayrıca sanıyor musun başkaları hakkındaki tüm olumsuz düşüncelerin, “Ah!” etmelerin sadece onlara zarar veriyor? İlk zararı kendin görüyorsun en büyük bedeli ödediğinin farkına bile varmadan. Etme bulma dünyası demişler. İnsan ne yaparsa kendine yapar demişler. Rüzgâr eken fırtına biçer demişler.
Bir düşün; mide hücresi, “Ben mide hücresiyim, kalp hücresi benden değil, böbrek benden değil” diye düşünse ve onları cezalandırsa sırf kendisi gibi olmadıkları için. Ne kadar yaşamaya devam eder dersin? Kalp duruncaya, böbrek çalışamayıncaya kadar. Bu gözle bakmadıkça yaşama şansımız yok. Anlayış geliştirmek, empati kurmak, anlamak ve gerekeni yapmak boynumuzun borcu. Gelişmek, öğrenmek, sorgulamak, anlamak, anlatmak zorundayız. Bu dünyaya pisliğimizi bırakıp gidersek kendi çocuklarımız, onların çocukları, tüm insanlığın çocukları bu pislikte boğulacak. Kendi çöplüğümüzden başlamak, kendimize, çevremize, insanlığa, doğaya yararlı olmak zorundayız. İnsan olmanın tek yolu bu. Ya olacağız ya da dibi boylayacağız. Seçim senin!
Deniz Eylem Asal