Araştırmalara göre bugünün çocukları otuz yıl önceki çocuklardan ortalama bir saat az uyuyorlar. Bu da zekâlarını etkiliyor, duygusal sağlıklarına zarar veriyor.
Ebeveynler, bebekken uyku saatleriyle neredeyse takıntılı bir şekilde ilgilendikleri çocukları büyüyüp okul çağına geldiğinde uykunun artık mesele olmaktan çıktığını düşünüyorlar. Yeterli uykunun önemi öncelikler sırasında geriye düşüyor. İyi bir okulda okuma çabası, ders başarısı, sınav başarısı daha öncelikli oluyor.
Oysa ders başarısının olmazsa olmaz şartlarından biri yeterli uyku. Yorgun öğrencinin sinir sistemi esnekliğini kaybeder; öğrendiği yeni bir şeyi kodlamak için gereken yeni sinaptik bağları oluşturamaz; bu nedenle de yeni edindiği bilgileri hatırlamakta zorlanır. Uyku kaybı konsantrasyonu da etkilediğinden sınıfta dinlediği dersi hatırlaması da zor olur. Yorgun bir beyin, aynı şeyleri tekrarlayıp durur. Testlerde yanlış bir cevaba takılıp kalır ve yanlış olduğunu zaten bildiği aynı cevap etrafında dönüp durarak yaratıcı bir çözüm bulamaz.
Çocukların daha az uyumasının nedenleri, sosyal faaliyetlere aşırı zaman ayrılması, ağır ev ödevleri, test çalışmaları, televizyon, bilgisayar ve yanlarından ayırmadıkları cep telefonları. Bunlara bir de geç saatlere kadar çalışan ebeveynin suçluluk duygusunu ekleyin. İşten eve zaten geç gelen ebeveyn “Hadi yatağa!” diyen kötü gardiyanı oynamak istemiyor. Lise öğrencilerinin çoğu uyku saatlerine karışılmasından zaten hoşlanmaz, tavuk(!) gibi erkenden yatmak istemezler.
Tel Aviv Üniversitesinden Dr. Avi Sadeh, çocukları gruplara ayırarak bir saatlik uyku farkının etkisini nörobiyolojik testlerle ölçmüş. Daha az uyuyan bir altıncı sınıf öğrencisi, sınıfta ancak dördüncü sınıf öğrencisi kadar performans gösterebilmiş. Araştırmalar “bir saat daha az uyumak, iki yıllık bilişsel olgunlaşma ve gelişme kaybına eşittir” sonucunu ortaya koyuyor. Uyku bozuklukları çocukların IQ seviyelerini önemli bir şekilde düşürüyor.
Uyku esnasında beyin, o gün içerisinde öğrendiklerini, etkin depolama bölgelerine, yani uzun süreli hafızaya taşır. Bunun için uykunun her aşamasının rolü önemlidir. Uykunun ilk bölümleri yavaş dalgalı frekanstadır, hipokampus tarafından yeni kelimeler kolaylıkla sentezlenebilir. Telaffuz motor becerileri uykunun yine rüya görülmeyen ikinci aşamasında işlenir ve işitsel anılar bütün aşamalarda kodlanır. Bu yüzden yatmadan önceki son kırk beş dakika yeni kelimeleri kolay ezberleyebilmek için fırsat zamanlarıdır. Çocuklar uykularının yüzde kırktan fazlasını yavaş dalgalı uykuda geçirirler. İyi bir gece uykusu, yeni kelimeleri, zaman çizelgelerini, tarih bilgilerini ve sınavlarda çıkan ufak ayrıntıları uzun vadeli öğrenmeleri için çok önemlidir.
Beynimiz yirmi bir yaşına kadar ilerleme kaydeder ve bu gelişiminin büyük bir kısmını uyku esnasında gerçekleştirir. Uyku sorunu yaşayan bireylerde yapılan bir araştırmada, hoş anılar zor hatırlanırken, kötü olayların kolay hatırlandığı görülmüştür. Bu da uyku sorunu yaşayan ergenlerin neden daha mutsuz, agresif, aceleci ve dağınık olduklarını bize açıklar. Sekiz saatin altında uyumak, ergenlerde klinik düzeydeki depresyon vakası sayısını iki kat arttırmıştır.
Ne yazık ki çocukların aldıkları eğitimin ağırlığı artarken, öğrendiklerini işlemeleri için gereken uyku süreleri azalıyor. Bunlar ciddi sonuçlar doğuracak sorunlar. Uykunun beyin gelişimdeki önemini anlamak, önceliklerin tekrar gözden geçirilmesini sağlar.
Bu nedenle bir zamanlar bebeğinizin uyku düzenine o kadar özen göstermişken şimdi ortaokula ya da liseye giden çocuğunuz için “Uyku iyi bir üniversiteye gitmekten daha mı önemli” diye düşünüyorsanız, bir kez daha düşünün. (Bu arada İstanbul’daki bir özel üniversite bazı bölümlerinde sabah ders başlama saatlerini bir saat ileriye almakla öğrencilerin mutluluğunda ve ders verimliliğinde önemli bir artış gözlemiş).