Günümüzde ailelerin en sık şikâyet ettikleri konu çocuklarının okuldaki saldırgan davranışları. Bu saldırganlık fiziksel de olabiliyor sözlü de; arkadaşlarını itip kakmak, vurmak, ellerinden kitaplarını, çantalarını almak gibi ya da rencide edici isimler takmak, küfretmek, rahatsız edici yalanlar söylemek gibi.
Saldırganlığın en sık görülen nedeni aile içindeki huzursuzluk, fiziksel cezalar, şiddet içerikli televizyon programları ve bilgisayar oyunları. Anne baba arasındaki iletişimin sağlıklı olmadığı ailelerde çocuk dışlanıyor, görmezden geliniyor ya da ihmal ediliyor. Böyle yetişen çocuklarda bir yere ait olma düşüncesi yerleşmiyor, güven duyguları zedeleniyor. İşte bu etkenler çocuğu saldırganlaştırabiliyor; okul çağına geldiklerinde bu çocuklar eşyalara, arkadaşlarına, yakın çevrelerine ve kendilerine zarar vermeye başlıyorlar.
Notre Dame Üniversitesinden Dr. Mark Cummings’in on yıl süren araştırmasının sonuçlarına göre, ebeveynlerin yaptığı irili ufaklı her tartışma çocukları strese sokuyor ve bu da zamanla saldırganlığa yol açıyor. Araştırma sırasında çocukların bazılarından, ebeveynlerinin sadece tartışmasına değil, tartışmanın çözüme kavuşturulmasına da tanıklık etmeleri istenmiş. Bu çocuklarda şiddet katsayısının azaldığı fark edilmiş. Tartışmalar bazen oldukça şiddetleniyormuş ama sonunda çözüme kavuşturulduğunda çocuk için sorun kalmıyormuş. Cummings, tartışmalarını sırf çocuklarını korumak için yarıda kesip başka odaya geçen ebeveynlerin büyük ihtimalle çocuklarına daha çok zarar verdiklerini söylüyor. Özellikle sorunu hallettik mesajını çocuklarına vermiyorlarsa onların güvenini zedeliyorlar.
Dr. Cummings anne babalar arasında yapıcı tartışmaların çocuklar için iyi olabileceğini de ortaya koyuyor. Tartışmayı bilen, iyi bir iletişimi olan karı koca arasında yapılan ufak tefek tartışmalar aslında çocuklar için yararlı oluyor. Tabii ki bu tartışmaların hakaret içermemesi, sevgi ve saygı sınırları içinde sonuçlanması koşuluyla…
Çözümün samimi olması gerekliliği ise mutlaka hatırlanmalı. Çocukların “iyiliği” için meseleyi çözmüş gibi yapmak da güven sarsıcı bir tutum. Çocuğun algılamayacağını zannetmek çoğu yetişkinin düştüğü bir hatadır; çocuklar özellikle de işin içinde duygular olduğunda, “mış gibi” yaptığınız her şeyi anında anlarlar. Tartışma gerçekten çözüme kavuştuğunda ise çocuk bundan uzlaşmaya varmak ve barışmak konusundan ders çıkarır. Böylece akranlarıyla da anlaşmazlık yaşadığında sağlıklı ilişkiler kurarak sorunlara çözüm bulmayı öğrenebilir.
Eşler sağlıklı tartışmanın yollarını öğrenerek hem güven içeren bir aile ortamı yaratabilir hem de çocuklarına örnek olabilirler.