Rüdiger Dahlke’nin Peace Food başlıklı kitabından alınmıştır.
Almancadan çeviren Dilek Kökter
İneğin sütünün sadece buzağısına yararı var. İnsana hiçbir yararı olmadığına göre şimdi inek sütünün zararlarına göz atabiliriz.
Yetişkin olup da sütten kopamayan tek varlık var, o da insan! Bu da bize, çocukluk döneminde takılıp kaldığımızı, yani bir nevi regresyon yaşadığımızı gösteriyor. Doğamıza aykırı olan bu davranışın süt lobisi tarafından “hayati ihtiyaç” olarak önümüze sürülmesi çok manalı ve sorgulanması gereken bir tutum.
Hangi memelinin olursa olsun anne sütü daima kendine hastır ve türündeki diğer annelerin sütüne de benzemez. Anne sütü bebeğin içinde bulunduğu yaş dönemine ait ihtiyaçlarına cevap verir.
Artık yetişkin olmamıza rağmen hâlâ süt içiyor olmamız ve süte karşı doymak bilmeyen bir açlık hissediyor olmamız belki de “uzmanların” emzirme dönemini bir yaş altı ile sınırlamasından kaynaklanıyordur, ne dersiniz?
Gerçek şu ki, çoğumuzun süt ihtiyacı bebeklik döneminde yeterince karşılanmadı. Dünyanın birçok yerinde emzirme dönemi dört yıl yerine artık sadece dört ay sürüyor.
Marketlerden satın alıp tükettiğimiz inek sütüne şimdi biraz daha yakından bakalım. Her ineğin sütü protein içeriği açısından bir başka ineğin sütünden farklıdır. Ama modern süt endüstrisi yüzlerce hatta binlerce ineğin sütünü bir araya getiriyor. Bu da bağışıklık sistemimizin başa çıkamayacağı ölçekte bir protein kokteyli tüketiyoruz anlamına gelir. Bu gerçeğe bir de pastörize etme işlemini eklediğimizde içtiğimiz sütün doğasından iyice uzaklaştığını anlamak hiç de zor değil. Ortaya çıkan “sıvı”, bağışıklık sistemimizi duman ettiği gibi yığınla hastalığa ve süt alerjisine de davetiye çıkarıyor.
Avrupa ülkelerinde artık çiftliklerden halka süt satışı yasaklandığı için yağ ve protein bakımından zengin süt tüketimi de son buldu. Çiftliklerde üretilen sütler doğrudan fabrikalara gidiyor ve burada işlem gören süt itinayla yağ ve proteinlerinden ayrıştırılıyor. Elde edilen yağ ve proteinler peynir endüstrisinde kullanılıyor. Besin değeri fakirleşen süt, birtakım ucuz yağlarla (söylentilere göre, yasak olmasına rağmen zaman zaman hayvansal yağlar kullanılıyor) yapay olarak yağlandırılarak market raflarında yerini alıyor.
Marketlerden satın aldığımız süt, bir nevi “sıvı”nın ötesine geçemediği gibi vejetaryen beslenenler için de uygun değil.