Sarı, kızıl, kahverengi yaprakların renklerini hayranlıkla izleyerek, bu güzel sonbahar sabahının kokusunu içime çekiyorum. Yaprakların hışırtılı şarkısını dinlerken, yüzüme çarpan soğuk rüzgârla birlikte, ürperiyorum. Bu güzel anı tüm duyu organlarımla yaşadığıma şükrediyorum.
Dış dünyaya duyu organlarımız ile bağlanırız. Bu bağlantılarımızı geçmiş deneyimlerimize, beklentilerimize ve yaşadığımız topluma göre yorumlar ve anlamlandırırız. Böylece algılarımız oluşur. Bizim algıladığımız ile gerçekte orada olan arasında fark vardır. Bu nedenle aynı olayı hepimiz başka algılar ve farkı tepkiler veririz.
Dünyayı algılama şeklimize göre düşünceler oluştururuz. Zamanla düşüncelerimiz vazgeçilmez, değiştirilemez doğrularımız olur. Düşüncelerimiz bize dönüşür. Onları yaratanın kendimiz olduğunu ve istersek değiştirebileceğimizi unutup, kendimizi düşüncelerimizin arasına hapsederiz. Düşüncelerimizin tek gerçek olduğunu kabul ederek çevremizdekilerin de bizim gibi düşünmesini isteriz. Bizim gibi düşünmeyenleri yargılarız, öfke duyarız. Kendi yarattığımız düşünceler birer kanuna dönüşür. Oysa onlar bizim üretimimizdir. Bizim algımızın ürünüdür. Sadece bizim yarattığımız anlık gerçeğe aittir.
Biz düşüncelerimizden daha fazlasıyız aslında!
Düşüncelerimizi sahiplenmek yerine, onların geçici olduğunu fark edebilmek için faydalı bir meditasyon tekniği var. Bu güzel sonbahar gününde düşüncelerimizin akan bir nehirde süzülen yapraklar olduğunu hayal edelim. Nehirle birlikte yapraklar da akıp gidiyor. Düşüncelerimizin de zihnimizin içinde bu şekilde akıp gittiğini gözlemleyelim. Düşüncelerimizin farkında olup, onları yargılamadan, orada olduklarını bilerek kabul edelim. O zaman düşüncelerimizin geçici olduğunu, onları sımsıkı tutmak yerine yavaşça süzülüşlerini izleyebileceğimizi keşfedebiliriz. Bu keşif bizim esnememize yardımcı olacaktır. Böylece düşüncelerin değişmez doğrular olmadığının da farkına varırız.
Krishnamurti ‘’Bir ağaca bakmak istiyorsanız, onun güzelliğini, gölgesini, yapraklarının rengini görmelisiniz. Çiçeklerinin olup olmadığını görmek için yakınına gelmek zorundasınız’’ demiş. Gözlerinizi kapatıp, düşüncelerinizi iyi ya da kötü, olumlu ya da olumsuz diye yargılamadan, sadece zihnimizin nehrinde süzülüp giden yapraklar olduğu hayal edin. Yaprakları gözlemleyin ve akıp gitmelerine izin verin. Düşüncelerimizin geçici olduğunu, bizim algımızın sonucu olduğunu ve değişmesinin yine kendi elimizde olduğunu keşfetmek bizi özgürleştirir. Kendimizi ve dünyayı daha rahat kabullenmemizi ve hayata şefkatle yaklaşmamızı sağlar. Bugünlerde şefkate ne çok ihtiyacımız var değil mi?
Yekta Kopan’ın Sakın Oraya Gitme kitabında söylediği gibi “Seni senden başka kim özgürleştirebilir ki?”
Şükran Akgün