Ali Rıza Malkoç

Gönül arzu ederdi ki bu kitabın bu toplumda en az 500 bin satışı olsun, okuyanların manevi kasları gelişsin.
Neden mi? Çünkü Kişisel ve toplumsal sorunlar artan bir ivme ile devam ediyor. Çözüm için reçeteler sunulsa da pek faydasını göremiyoruz. Bu açığı eğitimle, bilimle, kitapla kapatmak zorundayız.
Kitap içerik olarak, bireysel mutluluğu besliyor. Kişinin, mutlu olma hakkı var olduğunu kabul ederek bu arayışa öneriler sunuyor. “şu inanca tabi olacaksın” “şu dine inanmayacaksın” diye bir öğretisi, öngörüsü yok. Zen öğretisi bağlamında ruhani felsefe dersleri verilmiş.
Sönmemiş ateşin üzerine kül atmak, ateşin etkisini geciktirse de ilk fırtınada kendini gösteriyor.
Ruhumuzdaki, bilinçaltındaki, kişiyi derinden ıstırap çektiren duyguları/ izleri, çok yalın bir dille nasıl tedavi edebileceğimizi öğretiyor.
Her kitabı her insana öneremeyiz. Daha önce neleri okuduğunu, bakışını, ilgisini, bilgisini, beklentisi hakkında fikir sahibi olmak gerekir. Fakat bu kitabı herkese önerebiliriz.
Çok güzel bir tercüme, harika bir anlatım. Muhteşem bir içerik.
Önce bu kapıdan giren, her kapıdan huzur, neşe ve güven içinde girer. Ölçülerini gözden geçirir, gözündeki çapakları alır ve beklentilerini törpüler. Başka inançlardan da nasıl faydalanılacağını öğrenir.
Üç bilge kişi, 15 günlüğüne sosyal yaşamdan uzak bir ormanda bir araya gelmiş ve daha önceden belirledikleri konuları masaya yatırıp tartışmışlar ve bu eser meydana gelmiş.
Geçen ayki makalemde önerdiğim, ulusal sosyal bilimler şurasının küçük bir ölçeği gibi.
“Dindar isen ahlâklı olmaya gerek yok” seviyesine indirgenen ahlâk anlayışı ve din ekolüne çok güzel bir cevap aslında bu eser.
Öfke kontrolü, diğerkâmlık, yaşatma duygusu, hayatı anlama, bağışlama, içe doğru derinleşme, sadeleşme
gibi konularda, hiçbir yerde bulamayacağınız zihinsel jimnastikler var.
Merhamet ve şefkat antrenmanı, iyilik vizyonu aşılıyor duygularımıza, kin ve nefret duygularına kapılanların da nasıl frenlenmesi gerektiği konusunda adeta aşırı akım rölesi yerine geçen öneriler var.
İşimiz, görevimiz, fikrimiz, inancımız, bakış açımız ne olursa olsun, bireyselleşme yanında, bilge bir toplumsal varlık olabilmemiz için öncelikle; bilim, felsefe, ahlâk metodolojisine de ihtiyacımız var.
Kolaycılığa kaçarak, toprağı bulmadan, bulsak da verimli hale getirmeden tohum saçmayı yeğliyoruz.
Böyle bir tercih karşısında fidan tutuyor da, meyvesi de işte ortada.
Eserde Ruhani felsefe yaklaşımı var fakat sistematik ve klinik tercihlerle, mutluluğa götüren yaşam tarzı öneriyor.
Kendini tanıma, şefkat, özgürlük, neşe, mutluluk, yaşama sevinci, yardımlaşma gibi konuları kitabın her yerine serpiştirilmiş olarak bulacaksınız. Teori değil bizzat uygulayıp sonuç alınan öğretiler var.
Önce boksör olup sonra fikir ve inanç alt yapılarını geliştirenler, boksörlüğü tamamen bırakamıyorlar.
Önce ruhi meleklerimizi geliştirelim de sonra bu temel üzerine ne inşa edersek, insanlık kokacaktır.
İlk baskı olduğu için, biraz dizgi hataları var kitapta. Onları da yayınevine ilettim.
Hele siz bu gülü koklayın, dikenini bile pişirip yemek isteyeceksiniz.
Felsefe her nedense toplumumuzda olumsuzluk olarak algılanır.
Oysa ki felsefe bilgiyi, sevgiyle buluşturur, hedefi ve olanın güzergâhını kısaltır.
Yayınevinden bu türde eserleri artırmasını ve bu kitabın da yeni baskısını yaparak daha geniş kitlelere duyurmasını bekliyoruz.

Satın almak için:
https://www.kuraldisi.com/bookstore-yayin/kitap/bireysel-gelisim/bilgeligin-izinde/

Ali Rıza MALKOÇ
https://www.arm.web.tr

Share This