Hayatım boyunca ne kadar gelişkin bir sorumluluk duygum olduğu ile övünürdüm. Aileme karşı sorumluyum, sık sık arar hal hatır sorarım, haftada bir ziyaretlerine giderim. Çocuğuma karşı sorumluyum; ödevlerini, gelişimini takip ederim, uygun kurslar bulurum, okulunda veli toplantılarına katılırım, öğretmeninin kontak kişisi benimdir, bakıcısını koordine ederim, kılık kıyafet, her şeyi benden sorulur. Eşime, eşimin ailesine ve akrabalarına karşı sorumluyumdur; eşimi kendi ailesine ve akrabalarına ziyarete gitmemiz için teşvik ederim, onun arkadaşlarına karşı sorumluyum; sevmesem de kırılmasınlar diye mutlaka görüşürüm. Arkadaşlarıma, müdürlerime, çalışanlarıma, işyerinde kaptanı olduğum takıma karşı sorumluyum… derken liste uzayıp gidiyor. Hatta bir gün hiç unutmam, yaptığım işi tarif ederken şöyle ifade etmiştim: İşim beni çok yoruyor olsa da “sorumluluk alma ihtiyacımı” fazlasıyla karşılıyor. Ben bu işi bırakıp başka bir işe atılsam yine tüm sorumluluğu üzerime alıp en iyisini ve en olması gerektiği gibi yapacağım ve tabii çok yorulacağım. Bu birçok insanın yapamadığı övünülecek bir özellikti bana göre, ta ki kendimi tükenmişliğin ortasında buluncaya kadar…
Sorumluluk almamalı mıyım? İnsanlar sorumluluklarını yerine getirmediğinde kim iyi bir ebeveyn, kim iyi bir eş, kim iyi bir yönetici olabilir ki? Ve ben sorumluluklarımı yerine getiremeyecek kadar güçsüz, kırılgan bir insan mıyım? Eğer bunları yapamıyorsam benim bu dünyada işim nedir?
Bu soruların kafamı kurcaladığı dönemde artık yıllık izinler bana dinlenmek için yetmiyordu. Sorumluluk aldıkça misliyle yenileri ekleniyordu. Ucunda da hiçbir takdir de yok tabii. Birçoğuna yetişemiyordum ve sonunda başarısızlık hissi de yanında cabası…
Bir gün yine hayıflanmalarımın ortasında bir geribildirim hayatımı değiştirdi. “Sen başkalarının sorumluluklarını almayı sorumluluk zannediyorsun!” Bu cümleyi hayatımda ilk defa duymuştum. İlk anda algılayamadım ne demek istediğini. Ancak düşündükçe hayatımın en çok değer verdiğim, en güvendiğim, en iyi olduğumu zannettiğim ve neredeyse bütün kararlarımda motivatör olan bu özelliğimi zaten tamamen yanlış anlamışım! Yıllardır inşaatı süren bir binanın artık ruhsatını alacağını düşündüğün bir anda yıkıldığını görmek kadar beni hayal kırıklığına uğratmıştı bu cümle. Çünkü doğruydu.
İyi çocuk olma ihtiyacımı başkalarının işlerini yaparak ve onların adına karar vererek karşılıyordum. Günümü ve amaçlarımı başkalarının ihtiyaçları belirliyordu. Ancak bunu daha önce hiç fark etmemiştim bile.
“Öz sorumluluk” denilen kavramla da yine aynı dönemde tanıştım. Anlamını bilmediğim zamanlarda başkalarının sorumluluklarına odaklı yaşayan bir insanın kendi sorumluluğunu almasında ne gibi bir zorluk çıkabilirdi ki?
Kendime odaklanıp geriye doğru baktığımda o güne kadar hayatıma katmak isteyip devamını getiremediğim birçok yarım iş gördüm.
Düzenli kitap okumak, yazı yazmak, günlük tutmak, düzenli egzersiz yapmak, yeni bir hobi için zaman ayırmak, düzenli ve sağlıklı beslenmek, erteleme alışkanlığımdan kurtulmak, bana ve başkalarına faydası olmayan davranışlarımdan arınmak, aldığım kararları uygulamak, sözlerimi tutmak… Bunlar bir kenarda dururken benim dışımdaki neredeyse herkes için kendimi paralamışım. Sonuçta yetemediklerimle ve “öz suçlamalarımla” ne iyi çocuk olabilmişim ne de takdir kazanabilmişim.
Kendi çöplüğüme dönüp buraları çiçek gibi yapmanın zamanı geldi. Son 6 ayda; sürekli kendime yaptığım hatırlatmalarımla ve telkinlerimle öz sorumluluğumu alıyorum. Düzenli kitap okuyorum, yazı yazıyorum. Düzenli egzersiz yapıyorum. Davranışlarımla ilgili sorumluluğumu alıyorum ve iletişimimi kuvvetlendiriyorum. Aldığım kararları uyguluyorum. Ayrıca artık yeni bir hobim var, resim yapmak! Geçmişte başkalarının işleri ile ilgilendiğim zamanı artık kendimin daha iyisi olmak için harcıyorum. Hayatımı kendi ellerimle yeniden çiziyorum…
Bengi Çağatay
Beni anlatmışsınız okuyunca çok şaşırdım. Beni tanıyorsunuz hissine kapıldım. Tebrik ederim bengi hanım darısı bana.
Tuğba merhaba,
Çok benzer problemler yaşıyoruz, standart bir yaşam döngüsünün içinde kaybolup gitmeden kendimiz için bir şeyler yapmanın zamanı şimdi, şu an. Nil ve Saim’ in güzel bir sorusu bize ışık tutsun: Şu an zamanı en yapıcı şekilde nasıl değerlendirebilirim?
Kendi sorumluluklarımdan kaçış için başkalarını kullandığımı düşündürdü, gizli bir başarısızlık korkusu yaptırdı bana bunu belki de, sanki beni anlatmışsınız yazıda . Bugün kendim olabilmem ve kendi sorumluluğumu alıp her türlü başarısızlık ihtimaline karşı cesur olmayı seçsem nasıl bir hayatım olurdu sorusu ile açıyorum evrene kendimi.Çok güzel bir yazı , teşekkürler .
Bengi harika yazın için teşekkür ediyorum. Kalemin çok iyi. Duygularını çok güzel ifade ediyorsun. Yazının içinde kendimi buldum. Dediğin gibi hepimizin problemleri benzer aslında…
Tam bir çıkmazın içindeyim. “Ben olmanın yükü çok ağır” diyordum eşime az önce. Sırtlandığım tüm yüklerden ve şu birilerine yaranma hissinden kurtulmak istiyorum. Mesele çocukken aileme kendimi bir türlü begendirememek, onların beni sevmeleri ve onaylamaları için çaba harcamakla başladı. Ve ben mükemmel çocuk olma sevdama mükemmel insan, anne, eş v.b. pek çok amaçla devam ediyorum. Yazık ediyorum kendime.