Sevgili Ben,
Sema Baykara
Bugün seninle baş başa geçirdiğimiz bilmem kaçıncı gün.
Hayat bir anda, beni seninle bu şekilde bir başına kalmaya mecbur bırakıverdi.
Ama ben şunu fark ettim. Seninle bu kadar yoğun bir beraberliğe meğer ne kadar ihtiyacım varmış.
İyi ki son yıllarımı tamamen seni tanımaya ayırmışım. Zamanımı, emeğimi, paramı ‘biz’im için harcamışım. Seni olumlu ve olumsuz tüm yanlarınla kabullenebilmek, eskiden hiç sevmediğim hatta belki de nefret ettiğim yanlarınla da barışmak ve bütünleşebilmek için yol almışım. Yoksa diğer türlü, şimdi ortaya çıkabilecek olan seninle yalnız kalma korkularımı, bir başımıza olmanın hazzına nasıl dönüştürebilirdim ki?
Hatırlıyorum da bir zamanlar sen ve ben yalnız kalırsak diye ne kadar korkardım ve sana hiç tahammül edemezdim. Sırf seninle yalnız kalmamak için kendimi geç saatlere kadar işime verirdim ya da seninle birlikte olacağıma, sevmediğim kişiler bile olsa başka insanlarla birlikte olmayı, boş sohbetleri yeğlerdim. Eve döner dönmez yaptığım ilk iş, seninle karşılaşmamak için yorganımı kafama çekip uyumak olurdu. Oysa şimdi, bu birlikte geçirdiğimiz corona günlerinin tek bir tanesinde bile sıkıldığımı hatırlamıyorum. Bırak sıkılmayı, zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorum desem yeridir.
Öyle ya, ne çok şey paylaştık bu son günlerde seninle. Kendimize özel yemekler hazırladık, şimdiye kadar ‘zaman yok’ mazeretiyle birbirimize gösterme fırsatı bulamadığımız özeni de içine katarak. Belki de ilk kez bu kadar sağlıklı beslendik. Birlikte kahveler, çaylar içtik. İzlediğimiz bir film üzerine yorumlar yaptık. Eğitim planları ve her şey yeniden doğal akışına döndüğünde bu günlerde biriktirdiğimiz potansiyeli yaşama nasıl aktarabileceğimize dair hazırlıklar yaptık. Bir an bile sıkılmadık. Nasıl sıkılabilirim seninle birlikteyken? Beni hiç boş bırakmıyorsun ki. Hadi gel bugüne kadar aldığımız eğitimlerin notlarını gözden geçirelim, hadi okumaya fırsat bulamadığımız kitapları okuyalım, dizi izleyelim, meditasyon yapalım, yoga yapalım, şarkı söyleyelim, evimizi temiz, derli toplu ve havadar tutmaya özen gösterelim, müzik dinleyelim, sevdiklerimizle telefon görüşmeleri yapalım, hadi onu yapalım, hadi bunu yapalım. İnan ki senin isteklerini ve önerilerini gerçekleştirmeye zamanım yetmediği için sabahları saati erken kurup kalkma ihtiyacı bile hisseder oldum ?
Bu süreçte sen bana insanın varoluş potansiyelinin ne olduğunu ve her ne koşulda olursa olsun peşinden koşması gereken amaçlarının olmasının ne kadar değerli olduğunu gösterdin. En olumsuz durumlarda bile korkulara ve endişelere kapılmadan dinginliği koruyabilmenin, acının içinden geçerken bile bu acının getirdiği derslere ve gelecek fırsatlara odaklanabilmenin önemini anlattın. İnsanın nefes alıp verdiği sürece umudunu hep koruması gerektiğini, ‘kendim ve başkaları için yararlı ne yapabilirim, ne üretebilirim?’ diye düşünmesinin hazzını hatırlattın.
Sürekli ilham verdin bana…
‘Bekle’ dedin, ‘kavuşacaksın yeniden o çok sevdiğin eğitim ortamlarına, dostlarına, doğaya, diyar diyar gezmelere. Ama bir zamanlar kolayca ve hiç önemsemeden yapabiliyor olduklarının üzerinde düşünme ve onların kıymetini anlama zamanı şimdi.
Yine makyaj yapacaksın. Yine giyeceksin o indirimden, gelecek bahar için aldığın giysilerini ve aynaya bakacaksın, ama kendi iç aynana bakma zamanı şimdi.
Sevdiklerinle karşılaştığında ‘ay çok özledim seni ‘ diye öylesine dilinden düşüveren sözler yerine, gerçekten burnunun direği sızlarcasına özlemenin ne demek olduğunu anlama; gelişigüzel sarılıp öpüşmek yerine, onlara dokunabilmenin ve candan kucaklayabilmenin hazzını fark etme zamanı.
Ümitsizliğe kapılmak yerine, bilmediğin bir zamanda ve bilmediğin bir şekilde yeniden umutların yeşereceği inancını hissetme ve bu inançla yaşama tutunma zamanı.
Sabit ve tek yönlü fikirlere kapılıp bu ancak böyle olur, böyle yapılır demek yerine, çözüm yolları bulabilme konusunda sınırsız yeteneğinin olduğunu keşfetme zamanı.
Bugünler geçip de hayat tekrar normal akışında akmaya başladığında, yine birlikte adım atacağız bu evden dışarı. Yaşama atılacağız yeniden. Yepyeni bir bilinçle gücümüze güç katmış olarak, gelecek olasılıklara açacağız kendimizi. Ama şimdi sabırlı ve yaşanan bu yoğun üzüntüler karşısında metin olma zamanı.’
İşte bunları hatırlattın bana hiç durmadan. Tüm söylediklerine içtenlikle kulak veriyorum sevgili Ben ve çok teşekkür ediyorum arkadaşlığına, dostluğuna, yaşattığın tüm farkındalıklara. Ama en büyük teşekkürüm, kalabalıklar içinde yalnız hissettiğim bir yaşamdan, tek başınayken bile kalabalık hissetmeyi başarabildiğim bir yaşama kendimi taşıyabilmem konusundaki yardımlarına.
Prof Dr Sema Baykara
Kendimizle başbaşa kalmanın hazzını ne güzel ifade etmişsin sevgili Sema , yüreğine sağlık… Eğitimler sayesinde belki, bu süreci hapis hayatı gibi değil de, bulunmaz bir fırsat gibi görme imkanımız doğdu. Büyük şans. Buna mı hazırlık yaptık, bilmeden, anlamadan, senelerce? Eğer öyle ise, yaşam bizi seviyor 🙂