Toksik çocukluk stresinin beynimizi nasıl değiştirdiğini daha iyi anlamak için, önce stres tepkimizin optimum şekilde işlediğinde nasıl çalışması gerektiğini gözden geçirelim.
Diyelim ki, yatakta yatıyorsunuz ve evdeki diğer herkes uyuyor. Saat 01.00 ve merdivenlerde bir gıcırtı duyuyorsunuz. Sonra başka bir gıcırtı. Şimdi sanki biri koridordaymış gibi geliyor. Daha zihniniz bilinçli şekilde olabilecekleri tartmadan önce aniden vücudunuz alarma geçer. Beyninizde hipotalamus olarak bilinen küçük bir bölge, vücudunuza kimyasallar pompalamak için iki küçük bezi (hipofiz ve böbrek üstü bezleri) uyaran hormonları salgılar. Adrenalin ve kortizol, vücudunuzun bağışıklık tepkisini artıran güçlü haberci moleküller salgılamak için bağışıklık hücrelerini tetikler. Orada uzanırken ve sesi dinlerken nabzınız hızlanır. Kollarınızdaki tüyler dikleşir. Kaslar gerilir. Vücudunuz, canınızı kurtarmak için savaşa hazırlanır.
Sonra bu ayak seslerinin, gece yarısı mısır gevreğini bitirdikten sonra basamakları çıkan ergen çocuğunuza ait olduğunu anlarsınız. Vücudunuz, kaslarınız gevşer. Kollarınızdaki tüyler tekrar yatışır. Hipotalamusunuz ve “HPA stres ekseni” olarak bilinen hipofiz ve böbrek üstü bezleriniz sakinleşir. Geçmiş olsun, siz de sakinleşirsiniz.
Sağlıklı bir stres tepkiniz olduğunda, strese hızlı ve uygun şekilde tepki verirsiniz. Stresli olaydan sonra vücudunuz “savaş ya da kaç” tepkisini azaltır. Sisteminiz düzelir ve temel dinlenme ve iyileşme durumuna geri döner. Başka bir deyişle, insan stres döngüsünün hem birinci hem de ikinci yarısından geçerek döngüyü tamamlarsınız.
Bu durumda bile, duygular vücudumuzu bir hayli etkiler. Duygular fizikseldir. Midemizde bir “düğüm” hissederiz, “boğuluruz” ya da bir akrabamızı veya işarkadaşımızı“ensemizde” hissederiz.
Zihinsel stres ve fiziksel enflamasyon arasında güçlü bir ilişki vardır.
Stresli duygular (öfke, korku, endişe, anksiyete, bir konuda takılma, keder, kayıp) yaşadığımızda HPA ekseni, enflamasyona neden olan kortizol ve enflamatuarsitokinler dahil olmak üzere stres hormonları salgılar.
Bağışıklık sisteminizin viral veya bakteriyel bir enfeksiyonla savaşması gerektiğini varsayalım. Pek çok alyuvar enfeksiyon bölgesinde toplanır. Bu alyuvarlar, içeri sızan patojenleri yok etmeye ve hasarlı dokuları onarmaya yardımcı olmak için enflamatuarsitokinler salgılar. Bununla birlikte, bu sitokinler iyi düzenlenmediğinde veya sayısı çok fazla olduğunda, dokuyu onarmak yerine doku hasarına neden olurlar. Toksikşok sendromu, bunun vücutta nasıl çok hızlı olabileceğine dair uç bir örnektir.
Kronik strese yanıt olarak zamanla daha az fark edilen doku hasarı türleri yavaşça ortaya çıkabilir. Sisteminiz tekrar tekrar aşırı uyarıldığında, strese tepkisini azaltmaya başlar. Görünüşte bu kulağa iyi bir şey gibi gelebilir; sanki azalan stres tepkisi daha az iltihaplanmaya dönüşmeli, değil mi?
Ancak unutmayın, bu stres tepkisinin büyük bir stres faktörüne tepki vermesi, savunma eylemiyle pompalanması, ardından hızla düzelip sakin bir homeostaz durumuna dönmesi, dinlenmeye ve iyileşmeye devam etmesi beklenir. Buradaki sorun, çok fazla kronik stresle karşı karşıya kaldığınızda, stres tepkisinin asla durmamasıdır. Sürekli olarak stres döngüsünün ilk yarısında kalırsınız. İyileşme gözlenmez. Bunun yerine, stres tepkisi her zaman hafiftir; kronik olarak düşük dozda enflamatuar kimyasallar pompalanır. Stres bezleri hipotalamus ve HPA ekseni, her zaman düşük seviyelerde stres hormonu salgılayarak kronik sitokin aktivitesine ve iltihaplanmaya yol açar.
En basit ifadeyle kronik stres, stres hormonlarımızda düzensizliğe yol açar ve bu da düzensiz iltihaplanmaya yol açar. Ve iltihaplanma semptomlara ve hastalığa dönüşür.
Bu, stres hormonlarının bağışıklık fonksiyonumuzu ve iltihaplanma sürecini düzenlemede nasıl bir rol oynadığına dair temel bilgidir. Bu ayrıca,kronik stres yaşayanlar ile önemli ölçüde daha yüksek düzeyde iltihap ve hastalık yaşayan bireyler arasında neden bu kadar önemli bir bağlantı gördüğümüzü de açıklıyor.
Duygusal stresin bağışıklık sistemi üzerindeki nörobiyolojik etkisi üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan Stanford Üniversitesi profesörü Robert Sapolsky’nin söylediği gibi, “Stres tepkisi, stres hormonları içinde yüzdüğümüzde bize stres faktöründen daha fazla zarar verir.” Araştırma, stres ve fiziksel iltihaplanma arasındaki ilişkiyi ortaya koyuyor. Örneğin, demanslı eşlere bakma stresi altındaki yetişkinlerde, iltihaplanmayı artıran yüksek sitokin seviyeleri görülür. Aynışekilde, yetişkin bir kardeşiniz ölürse, kalp krizi geçirme riskiniz büyük ölçüde artar. Hamileyseniz ve büyük, stresli bir olayla karşılaşırsanız, düşük yapma ihtimaliniz ikiye katlanır. Ciddi mali sorunlarla karşılaşmak, bir erkeğin sonraki aylarda düşme ve yaralanma riskini artırır. Bir çocuğun ölümü, bir ebeveynin multipl skleroz geliştirme ihtimalini üç katına çıkarır. Yoğun duygusal korku veya kayıp durumları, kalp kasının neredeyse tamamen aynışekilde ortaya çıkan ciddi bir fiziksel zayıflaması olan “kırık kalp sendromu” olarak bilinen bir tür kardiyomiyopatiyi hızlandırabilir ve bu hastalığa sıklıkla tam bir kalp krizi şeklinde yanlış tanı konulabilir.