Bazen insanlar öfke duygusundan tümüyle uzak durmaya çalışırlar. Eğer öfkelenmekten kaçınırsanız incinebilirsiniz fakat aynı zamanda kendinizi bir kurban, ikinci plandaki güçsüz biri gibi de hissedebilirsiniz. Ayrıca kendinizi ortaya koymaktan da kaçınmış olursunuz (bkz. 20. Bölüm). Bazı durumlarda hiçbir şey yapacak gücünüz olmadığını hissedebilirsiniz. Zayıf olduğunuz için incindiğinizi hissettiğinizi düşünebilir ve bunun nedeninin hiç değilse kısmen diğer kişinin tavrı olduğu gerçeğine odaklanamayabilirsiniz. Aynı zamanda, kendinizi aciz bir kurban gibi görmeden incindiğinizi kabul etmeniz de önemlidir.
Aşağıda öfkenizi irdelemenizi ve bu duygunuzu kendinize güvenerek nasıl kullanabileceğinizi öğrenmenizi engelleyebilecek 10 kişisel inanç yer almaktadır. Her birinin altında bunların şefkatli alternatiflerini de veriyorum.
- Diğer insanlar benden daha güçlü. Onlarla çatışmaya girersem asla kazanamam.
Şefkatli alternatifler: Bu kazanma veya kaybetme meselesi değil. İstediğim sonucu alamasam bile bakış açımı ortaya koymaya çalışmam yararlı olacaktır. Eğer kendime kazanmam gerektiğini, yoksa bunun anlamsız olduğunu söylersem daha başlamadan yenilmiş olurum. Eğer bakış açımı anlatmaya gayret edersem, en azından denemiş olurum. Kendimi ortaya koymaya çalışırsam istediğim sonucu elde edemezsem de kendime kızma olasılığım daha azdır.
Çocukluğumda öfkelenmenin kötü bir şey olduğunu öğrendim.
Şefkatli alternatifler: Ebeveynimin benim öfke duygularımla baş edememesi öfkelenmenin kötü bir şey olduğu anlamına gelmez. Öfke insan doğasının bir parçasıdır ve faydalı olabilir. Eğer hiç öfkelenmeseydik, bir şeyleri değiştirme dürtüsü duyar mıydık? Öfke gerçekten önemlidir, çünkü o benim nerede incindiğimi ve neye değer verdiğimi gösterir. Doğru, saldırganlık ve sert tepki göstermek iyi değildir ancak kendini ortaya koymaya dönüşen öfkenin pek çok faydası olabilir. Ebeveynim bana öfkenin kötü olduğunu öğretse de kendimi nasıl ortaya koyacağımı öğretmemiş olabilir. Belki bana çatışmalarla baş etmenin olumlu yollarını göstermediler –belki sorun bunu kendilerinin de bilmemesiydi. Bunu kendim öğrenmem gerekiyor.
Öfkelendiğim zaman kötü ve sevilmeye değmeyen biri oluyorum.
Şefkatli alternatifler: Elbette hiçbir zaman öfkelenmemeyi tercih edebilirim ama bu mümkün değil. Öfkelendiğim zaman sevgi hissetmeyebilirim ama o gelip geçen bir fırtına gibidir ve o arada gökyüzü aynı kalır. Benim sevilmeye değer olmadığımı söylemek ya hep-ya hiç tarzında düşünmek, kendimi etiketlemek ve yaşantımın olumlu yanlarını dikkate almamaktır. Sevilmeye değer olmadığımı düşündüğüm zaman birisi için sevilmeye değer olmadığımı düşünüyor olabilirim. Sevilmeye değer olmadığımı hissettiğim bu kişi kim? Eğer eşimse şöyle düşünebilirim: İlişkiler teknelere benzer. Eğer benim teknem sadece sakin bir koyda ilerleyebiliyorsa pek de iyi bir tekne sayılmaz. Bizim fırtına çıktığı zaman bile alabora olmayacak teknelere ihtiyacımız var. Eğer öfkelendiğim zaman kendimi sevilmeye değer görmüyorsam ilişkimin ara sıra çıkan fırtınalarla baş edemediğini de söylüyorumdur –ve aslında, sis bulutunu dağıtmak ve eşime karşı açık ve dürüst olmak ilişkimizi mahvetmez, muhtemelen güçlendirir.
Elbette, çatışma anlarında sevgi dolu duygular paylaşmazsınız ama sevgi iklime benzer; ne yaparsak yapalım baki kalır. Öfke ve çatışmalar rüzgâr ve yağmura benzer –gelip geçerler. Tıpkı bir fırtınanın bir iklimi değiştirmeyeceği gibi öfkeniz de sizi sevilmeye değmeyecek biri yapmaz. Çatışmalarla baş etmeyi öğrenebilirsiniz.
- Öfkelendiğim zaman vefasız oluyorum.
Şefkatli alternatifler: Körü körüne sadakat nadiren faydalıdır, açıklık ve saygı geliştirmek daha iyidir. Eğer saygılıysam dürüstümdür de –çünkü kişi duyguları hakkında dürüst olmadan saygılı olamaz. Kendini vefasız hissetmek suçlulukla bağlantılıdır (bkz. 18. Bölüm) fakat bu diğer kişiyi umursamadığım anlamına gelmez. Ayrıca karşı çıktığım için reddedileceğim konusunda endişe duyup duymadığımı da düşünmem gerek! Bazen güvendiğim insanlara –yakınlarıma karşı duyduğum kızgınlık hakkında- sırrımı açtığım zaman güçlü bir “vefasızlık” duygusu hissedebiliyorum. Ancak, başkalarına içimi dökmek bu kızgınlığımı daha geniş bir açıdan görmeme yardım edebiliyor. Eğer kızdığım kişi beni inciten şeyler yaptıysa bunları gizlemek sadakat göstermekten ziyade bir sırra ortak olmaktır. Ben duygularımı çözmek istediğim için başkalarına içimi döküyorum. Eğer “sadakatsizlik ettiğimi” hissedersem bunu yapmak zor olur. Fakat insanların sadakat yüzünden pek çok kötü şey yaptığını hatırlayın. Eğer şefkat gösterirsem, bir şeyleri farklı bir şekilde değiştirmeyi deneyebilirim.
Başkalarını incitmemeliyim.
Şefkatli alternatifler: Başkalarını kasten incitmek, pek çok insanın standardına göre, ahlaki bir şey davranış değildir fakat bizim burada bahsettiğimiz öfke böyle bir şey değil. Daha ziyade, bir şeyin bana acı verdiği veya beni incittiği olgusuna dikkat çekmek ve onu değiştirmek için kızgınlığımı kullanmak istiyorumdur. Sırf bunun için başkalarına zarar vermek istemiyor fakat onların beni incittiklerini görmelerine ve buna son vermelerine yardım etmek istiyorumdur. Eğer durumumu açıklarsam ve onlara saldırmaktan ziyade saygı gösterirsem diğer insanların incinme olasılığı çok daha azdır. Ayrıca başkalarının duygularından ben sorumlu tutulamam. Her halükarda, eğer onlara karşı duygularım konusunda dürüst olmazsam, uzun vadede onlara ve ilişkimize daha çok zarar verebilirim. İncitici öfke yerine saygılı öfke bağlamında düşünün. Bu istediğim bütün duygularımı dışa vurmam için bir bahane değildir –dürüst olduğum kadar duygusal olarak nazik olmaya da çalışacağım- onun için her şeyde olduğu gibi, bu da bir denge meselesidir.
- Öfke hissetmeye dayanamıyorum.
Şefkatli alternatifler: Öfkeli duygular, eğer bunları hissetmeye alışık değilsem, korkutucu olabilir. Kontrolümü kaybedebileceğimi hissedersem öfkeli duygularımı bloke edebilirim. Ancak kendimi nasıl ortaya koyacağımı öğrenirsem bunu yapma olasılığım azalır (bkz. 16. Bölüm). Dikkatli bir şekilde öfkemle “birlikte olmayı”, onu kabul etmeyi ve ona tolerans göstermeyi öğrenmek, beni artık korkutmayacağı ve bana çok yardım edeceği anlamına gelir.
- Kontrolümü kaybedebilir ve insanlara zarar verebilirim.
Şefkatli alternatifler: Bunu yapmamak benim sorumluluğum. Onun için birkaç şeyi göz önüne almam gerekiyor. Birincisi, öfkemi olduğundan daha zarar verici mi görüyorum? Gizliden gizliye kendime çok güçlü bir insan olduğumu ve etrafımdaki herkesin muhtemelen öfkemle baş edemeyecek kadar kırılgan olduğunu mu söylüyorum? Eğer öyleyse, buna inanmak istememin nedenlerini düşünmeye çalışabilirim. Sonra da bu inancın lehindeki ve aleyhindeki kanıtları incelerim. İnsanlara sert bir şekilde çıkışmak –kırmızı çizgiyi geçmek- iyi bir fikir değildir fakat bu başkalarının karşısında kendimizi ortaya koymaktan kaçınmamız için bir neden de değildir. Öfkelendiğim fakat kontrollü olduğum zamanları düşüneyim. Kendime kontrollü olacağıma söz vereyim ama bu benim susup oturmama yol açmamalı. Hızlı bir araba sürmek gibi, gerektiği zamanlarda farklı hızlarda gitmeyi öğrenebilirim –kendime bunu öğrenmem için bir şans verdim. Eğer aşırıya kaçar ve incitici şeyler söylersem, o zaman bu konuda dürüst olmam, yanılabilirliğimi kabul etmem, ayrıca özür dilemem ve verdiğim zararı telafi etmeye çalışmam (bkz. 18. Bölüm) gerekir.
- Kontrolümü kaybedebilir ve kendimi aptal durumuna düşürebilirim.
Şefkatli alternatifler: Duygularımı ifade ettiğim zaman utanmaya meyilli biri olabilirim, o halde bunun üstünde çalışabilirim. Ayrıca çok öfkelendiğim zaman kastetmediğim şeyler söylüyor veya dilim tutuluyor olabilir. Burada esas nokta konuya odaklanmaktır, iletmek istediğim mesaj öfkemden ziyade budur.
Eğer öfkelendiyseniz, kendinizi eleştiren düşünceleriniz olup olmadığına ve kendinize kötü sözler (mesela, “Ben aptalım”, “Ben bir ahmağım” gibi) söyleyip söylemediğinize bakın. Eğer öyleyse, bunun ya hep-ya hiç tarzı düşünme olduğunu ve hayatınızın olumlu yanlarını dikkate almadığını görün. Kendinize duyduğunuz öfkenin değiştirmek isteyebileceğiniz bir unsur olduğunu hatırlatmanın faydası olabilir ama bu sizi aptal yapmaz. Zaman zaman hepimiz aptalca şeyler yapabilir veya söyleyebiliriz –fakat bunun için kendimizi affetmeyi ve kendimize tolerans göstermeyi de öğrenebiliriz.
- Sadece haklı olduğumdan yüzde yüz eminsem öfkelenmeye hakkım olduğunu hissediyorum.
Şefkatli alternatifler: Kişinin hayatta yüzde yüz haklı olabileceği pek az şey vardır. Bu ya hep-ya hiç tarzı düşünmedir. Belki de kimse haklı veya haksız değildir fakat herkesin farklı bir görüş açısı vardır. Bu farklılıkları paylaşmak bir gelişme vasıtası olabilir. Zaten öfkemi sadece buna hakkım olduğunu veya olmadığını söylemekle engelleyemem. Ayrıca öfkelenmeye hakkım olduğunu hissetsem bile, bunun yararlı bir tepki olduğu anlamına gelmediğini de aklımda tutabilirim –bazen yararlı tepki bağışlamaktır.
- Öfkemi gösterirsem nankör veya bencil biri olurum.
Şefkatli alternatifler: “Bencil” elbette kendimize yapıştırdığımız bir etikettir ve muhtemelen kendimden verdiğim zamanları dikkate almıyorumdur. Birine minnet duysam bile bu aramızda anlaşmazlıklar olamayacağı anlamına gelmez. Gerektiği zaman minnetimi gösterebilirim fakat hoşnutsuzluğumu gizlememek olumlu şeylere ulaşmamı sağlayabilir.
Minnetinizin bir mecburiyet tuzağına dönüşmemesine dikkat edin, zira o zaman daha çok kırılabilirsiniz.
Öfkenizin başkalarını üzdüğünün farkına varın
Kısa bir süre önce, stres altındayken ve babam henüz vefat etmişken, aniden elektronik postalarımı almamaya ve dosyaları kaydetmemeye karar veren evdeki bilgisayarım yüzünden çileden çıktım. İşimi belli bir sürede yetiştirmem gerektiği için baskı altındaydım. O öfke içinde yıllarca gayet iyi çalışmış olan zavallı bilgisayarıma çok kötü sözler söyledim ve onu tamamen öldürmekle, yok etmekle ve ezip parçalamakla tehdit ettim. Bu öfke patlamasını duymak elbette karımı çok üzmüştü. Sonra evden dışarı fırladım ve arabaya atlayıp büyük bir hızla uzaklaştım –yine, bu da karım için çok üzücüydü. Bir-iki kilometre kadar gittikten sonra küçük bir ses beni dürttü: “Gilbert, seni pislik! Böyle öfkelenmemen gerekiyor. Tanrı aşkına –hem de öfke üstüne bir bölüm yazıyorsun- bu Jean’i çok üzdü –bunu nasıl yaparsın?” Gel gelelim, galiba yaptığım alıştırmalar sayesinde, kısa bir süre sonra içimde, çok sıkıntılı olduğumu kabul eden ve sadece, “Şimdi büyük bir sıkıntı içindesin, bu senin hatan ama şimdi yolun kenarına çek, Jean’i ara, ona iyi olduğunu bildir ve ondan özür dile” diyen şefkatli bir ses buldum. Öyle de yaptım ve kendimi daha iyi hissettim. Bu hikâyede anlatmaya çalıştığım, öfke içimizde yükselirken hemen şefkatli benliğimize bürünüp elimizden geldiğince iyi davranabilirsek bunun faydalı olacağıdır. Bu kolay değildir ama eğer kendinize karşı nazikseniz ve karşınızdakini incittiğinizi kabul ederseniz bunun size yardımı olacaktır.