Bir antropolog, ” Evrim sürecinde maymunlarla insanlar arasındaki kayıp halkayı buldum” demiş. “Biziz””
Homosapiens, bu gezegende hem kendi türüne hem diğer türlere en zararlı, en yıkıcı tür. Neden? Henüz evrimleşerek insan-laşamadığı için. Dünyada çok sayıda “homosapiens”, az sayıda “insan” var ne yazık ki. Homosapiens kültürünün özelliği ataerkil yani erkek egemen bir yapıya sahip olması. Yin- yang dengesizliği had safhada. İnsan-a evrimleşmiş homosapiens türü ise erkeğiyle, kadınıyla eşitlikçi, hem doğaya hem diğer canlılara saygılı bir yin- yang dengesine sahip dünya yaratmaya çalışıyor ama insan-laşma oranı henüz az olduğu için erkek egemen homosapiens üyeleri dünyada her türlü şiddeti uygulamayı kendine hak görüyor. Bu homosapiens türü, sadece erkek cinsini değil, erkek değerlerini benimsemiş kadınları da kapsıyor. İşte bakın İran’da başı açık kadınları hınçla dövenler arasında çarşaflı kadınlar, kadın polisler var. İş dünyasında hemcinslerini erkek yöneticilerden daha çok ezen kadın yöneticiler var. Yin (dişil) ile dengelenmemiş yang (eril) enerji, yin olan her şeyi sömürüyor, istismar ediyor. Kendini gezegenin ve diğer türlerin efendisi sanan erkek egemen anlayış, doğayı sömürüyor, kadını sömürüyor, kendinden güçsüz gördüğü çocukları, hayvanları sömürüyor, istismar ediyor. Fiziksel, cinsel, sözel, duygusal şiddet, gaddarlık her yerde. Güce tapan ama kadının doğal gücünden ve zekâsından korkan erkek egemen anlayış, kadını eğitimsiz bırakarak, kendine tutsak kılarak, haklarından mahrum ederek onu güçsüz olduğuna inandırmaya çalışıyor. Hiyerarşik yapısıyla kendinden güçsüz gördüğü herkesi eziyor ama kendinden güçlü gördüğünün karşısında anında el pençe divan pozisyonuna geçiyor. Politik kurumlardan aile kurumuna kadar tüm kurumlarda erkek egemen kültür, yani ezme- ezilme ilişkisi egemen.
Bu ilkel tür ya türünün sonunu çok erken getirecek ya da hızla bilinç evrimi geçirerek insan-laşacak. Sahip olma ve güç elde etme hırsının yönettiği bu şiddet ve yağma düzeni böyle devam edemez. Doğa izin vermez. İnsan doğayı egemenliği altına alamaz, doğa ile türümüz arasındaki savaşı kazanan doğa olacaktır. Bu gezegenden ne türler geldi geçti bugüne kadar: Homosapiens de doğa için sadece bir tür. Doğa açısından hamam böceğinden daha önemli değil. (Hamam böcekleri 350 milyon yıldır varlığını sürdürüyor, homosapiens sadece 200 bin yıl. Bunun sadece son 50 bin yılı modern dediğimiz bizim tür… Ve bakın insanlığın sefaletine, servet dağılımına ve elindeki atom bombası miktarına. Bu mu akıllı tür?)
Bir taraftan yasalarla, palyatif çözümlerle şiddeti azaltmaya yönelik önlemler almaya çalışırken, esas çaba, başta kadınlarımız olmak üzere tüm çocuklarımızı erken yaştan itibaren bilinçlendirmek olmalıdır. Bir erkek çocuğunu eğitirsen bir erkeği eğitirsin. Bir kız çocuğunu eğitirsen tüm kabileyi eğitirsin. Sağlıklı eğitim şart!
Kadına, çocuğa, LGBT bireylerine, hayvanlara, doğaya, kendinden güçsüz olana gösterilen şiddet!. Cins kırım, tür kırım, soy kırım… Hepsi aynı ilkel erkek egemen zihniyetin ürünü. Bakın uygar dediğimiz ülkelere. Oralarda kadının toplum içindeki konumu daha eşitlikçidir. Bir toplumun uygarlık seviyesinin en isabetli göstergesi, kadının toplumdaki konumudur.
Yin ile dengelenmemiş yang enerji yok edicidir, ölmeyi ve öldürmeyi yüceltir.
Yin enerji ile dengelenmiş yang enerji yaratıcıdır, yaşar ve yaşatır, sevgiyi yüceltir.
Tür olarak öldürmeyi biliyor ama sevmeyi yeterince bilmiyoruz. Sevmeyi öğrenmek önceliğimiz olduğunda insan-laşmış homosapiens türünün dünyada cenneti yaratabilecek potansiyele sahip olduğunu da idrak edeceğiz.
Gelin bu türe Homo Novus (Yeni İnsan) diyelim.
Paradigma değişimine ihtiyacımız var. Acilen!
Nil Gün