Boşluk, tıpkı saklı düzen gibi evrendeki her şeyin olduğu
yerdir, her şey “sonsuz bir akış” halinde ondan çıkar.

Tibetli Lamalar

Boşluk olsun biraz. İtiş kakış, sıkışık zamanlar, koşturmaca dursun. Kendime bir alan açmaya ihtiyacım var. Hareket alanı, durma alanı, susma, içten geleni fark etme ve ifade etme alanı. Hiçbir şey yapmak zorunda olmadan kendimle oturma, kahve içme, düşünme, hayal kurma alanı. Canım istediğinde sırtımı verip akşamüzeri güneşine, kitaplarımın içine kendimi rahatça zamansızca bırakma, yazma alanı.

Kendimi keşfetmek için benim biraz boşluğa, boş olmaya ve boşlukta salınmaya ihtiyacım var. Anlıyor musun beni, sen de yaşıyor musun benzer hisleri? Yorgunluğum, yoğunluktan değil, yoğunluğu hissedememekten, yeterince kendime yoğunlaşamamaktan aslında. O kadar dolu ki kafam, zamanım, gündüzüm, yapılacaklar listesi, tüm günümü alan ve sadece ışığımı söndürmeye yarayan iş… Oh tanrım, yine başladı. Duymuyor musun kuzum sesleri?

Gırç gırç… Geriye doğru dönen dişli bir çark var sanki kafamın arkasında. Geriye sayıyor, geriye sarıyor. Ve bir yerde bir anda takılıyor, öne arkaya öne arkaya. Arada kalmış ve olduğu yerde debelenip duruyor. Gırç gırç. Başımın arkasındaki bu dişli sanki beni de takılı kaldığı ana sürüklüyor, çekip alıyor.

“Sakın işi bırakma, sağlık sigortan ne olacak, faturalarını nasıl ödeyeceksin ha! Neeeee, ne dedin sen? İçinin çektiğini mi yapacaksın? Bununla karın doyar mı? Senin aklına bu fikirleri kim sokuyor? Hep o yoga yüzünden. Yok, yok, sakın kanma bu boş şeylere. Hem kim hoşlandığı işi yapıyor söylesene bana. Hayat bu, böyle bir şey tamam mı! İnsan biraz dişini sıkmalı, hatırla geçmişi, bomboş zamanlarda nasıl da kıvranmıştın, unuttun mu hemen? Hem ne yapacaksın allah aşkına boşluk içinde? Sıkılırsın. Biraz da ürkütücü, güven bana. Bilinmedik, tadına hiç bakmadığın, yabancı. Korkmuyor musun bu bilinmezlikten kuzum? Sakın, bak pişman olursun, bu güvenlik alanını bırakma, yapmaaaaa! Saçmalamayı bırak da mis gibi devam et, eskisi gibi, hali hazırdaki yaşamın gibi; meşgul ama güvenli, duygularının ve varlığının can acıtıcı-can sıkıcı gerçeğinden uzak. Sakın, sakın…”

Bu konuşmalar, dişlinin sadece bir turundan beynime üşüşenler. Gerisini var sen düşün. Ben yeterince düşündüm ve inan bana yoruldum.

Dişlilerin bir kısmı geriye doğru eriyip sünüyor uzuyor, bir kısmı da öne gitmeye çalışıyor. Zorlanıyor. Geriye çeken dişli çok güçlü, inatçı, sert, öfkeli, mutsuz. O anlara gitmek aslında benim de işime geliyor sanırım; tekrar hatırlıyorum, hatırladıkça tekrar sinirleniyorum, kızıyorum, suçluyorum, suçlanıyorum, “Zavallı beeeen” haykırışlarıyla “Düşman dünya, kötü insanlar, yaşam zor, hem de çoook zor” bağırışlarına kaptırıyorum kendimi.

Bu çarkın dişlilerinin her bir turu dikkate şayan. Çarkın iniltisi beni daha da gaza getiriyor. Anıları sıralıyorum ve ne kadar haklı olduğumu defalarca kanıtlamaya çalışıyorum. Ama içim tekrar karışmaya başladı, dur bir saniye. Yine o gırç gırç sesi. Çok dolu zihnim. Ömrü dolmuş ya da dolmadan, içine hiç bakılmadan atılan kapalı kutularla; fazla kullanılmaktan lime lime olmuş çürümüş anılarla; geri dönüşüme uğramamış atıklarla dolu bir çöplüğe yöneldim yine. Allak bullak midem, kusmak, boşaltmak, ferahlamak, hafiflemek, ihtiyacım olan besini hissetmek ve ihtiyacım kadar almak, sindirmek istiyorum, anlıyor musun çöplükdaşım?

Bunun için biraz alan yahu! Ne dersin çok şey mi arzuluyorum? Sarsıntı var, sallanıyorum, korkuyorum kendi arzumdan. Yine o ses, gırç gırç… Daha da geriye daha da geriye.

Yoğun iş temposunda kendimi sıkışmış hissederken, aralara koyduğum tatiller bana öyle iyi geliyordu ki. Hafta ortası mesela bir gün izin kullanmak beni öyle yeniliyordu ki. Bu anlar hayata bağlıyordu tekrar beni. Kendime izin veriyordum o gün. Özgürlük hissi ile doluyordum. Özgürüm bugünün resmini, dilediğim renklerle boyamaya, dilediğim deseni çizmeye, belki de boş bırakmaya.

Alan açmak kendime… Bu alanlara yayılıp sesimi duyabildim, kendime yaklaşabildim. Ne istemediğimi ve ne istediğimi, risk alabileceğimi fark ettim; gerçeğime uymayan garantili işi bırakabileceğime inandım. Yolculuğuma biraz da canımın çektiği adımlarla kimi koşarak kimi zıplayarak kimi durarak kimi dans ederek kimi… ve nasıl geliyorsa ruhumdan işte öyle devam edebileceğime güvendim. Güvenmeyi, açılmayı, kabulle yürümeyi, korksam da cesaretle adım atmayı boşlukla olan dostluğum öğretti bana.

Balasana (çocuk pozu) içinde omuzlarım, bıraktıkça, gevşeyerek dökülür yere.
Boynum varlığını hisseder yeniden.
Omurlar arası açıldıkça, minicik boşluklara akmaya başlar omurgam ve rahatlar, dilediği gibi kendini ifade eder. Bu ifadeye eforsuzca varır.
O andaki hali neyse o halin içine kendini yumuşakça bırakır sırtım, sakinleşir- dinlenir- sırt olduğunu duyumsar. Hareket kabiliyetini hatırlar.
Popomu topuklara doğru bırakabildikçe, kontrol etmekten özgürleştikçe, alt belime kendi doğasını hissetme alanı açılır.
Göbeğimi yumuşattıkça, iç organlarım kendini bırakıp rahatlar.
Rahatlama gevşekliği, gevşeklik yumuşamayı davet eder bedene ve zihne.
Karnımın içinde de atan kalp sesime, nefesin bacaklarımla göbek arasındaki dalgayı yaratan hareketine ve bunu duyumsamama alan açılır.
Kürek kemiklerimin arası açıldıkça, gözlerimden ayrı kalan kalbimin arkasına, açılan sırtıma güneş doğar. Gevşedikçe beden zihin de sessiz boşluklar içinde gevşer. Alan açılır hislere ve içime yumuşacık akar an.

Ben böyle anlara böyle olmayan anlarımdan geçerek geldim. Kalabalık ve sıkışıklıktan geçip geldim boşluğa, boşluğun tadına öyle vardım, özgürlüğün tadına. Doldum boşaldım, yine dolup dolup boşalırım kim bilir. Hayat bu.

Mis kokulu, kıpkırmızı çileklerin ortaya çıkması için, bahçemde alan açmaya başladım dost. Bilmem ama belki de budur hayat. Bahçeni de, otunu da, çileğini de fark etmek için alan açmak kendine. Ne dersin sevgili dost?

<div class="social4i" style="height:82px;"> <div class="social4in" style="height:82px;float: left;"> <div class="socialicons s4twitter" style="float:left;margin-right: 10px;padding-bottom:7px"><a href="https://twitter.com/share" data-url="https://dergi.kuraldisi.com/kirmizi-cilekler-icin-biraz-bosluk/" data-counturl="https://dergi.kuraldisi.com/kirmizi-cilekler-icin-biraz-bosluk/" data-text="Kırmızı Çilekler İçin Biraz Boşluk" class="twitter-share-button" data-count="vertical" data-via=""></a></div> <div class="socialicons s4fblike" style="float:left;margin-right: 10px;"> <div class="fb-like" data-href="https://dergi.kuraldisi.com/kirmizi-cilekler-icin-biraz-bosluk/" data-send="true" data-layout="box_count" data-width="55" data-height="62" data-show-faces="false"></div> </div> </div> <div style="clear:both"></div> </div> <p>Temel ve orta seviye yoga hocalık eğitimini Cihangir Yoga’da  tamamladı.<a href="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2016/05/bade2.jpg"><img fetchpriority="high" decoding="async" class="alignright size-medium wp-image-3444" title="bade2" src="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2016/05/bade2-236x300.jpg" alt="" width="236" height="300" /></a><br /> Öğrencilerinden öğrenmeye ve içsel araştırmalarıyla eğitimine devam ediyor.</p> <p>Hissetmek, doğasını fark etmek, kabul etmek ve özgürce ifade edebilmek onun uygulaması. Nefes farkındalığı, meditasyon ve his araştırması derslerinin özü. Katılımcıların, güçlendiği, esnediği, köklendiği, yumuşadığı serilerden oluşuyor dersleri. Öğrencilerin, asanalara (yoga pozlarına) hem güvenli hem sınırlarını araştırarak girmelerine, kendilerine en uygun hal içinde kalmalarına ve çıkmalarına destek olurken kendilerine samimice yaklaşmalarına aracı oluyor.</p> <p>Godfrey Devereux, Svagito Liebermeister, Wayne Liquorman, Erich Schiffmann gibi isimler hem yoga anlayışını hem hayat anlayışını etkiledi, genişletti.</p> <p>Yazıyor, yazmaktan besleniyor. Yazmak onun için hem bir süreç hem sonuç. Çokça aslında kendine yazıyor. Kendine yazdıklarından, etrafına veriyor.</p> <p>Hayat onun için; araştırmak, keşfetmek, içinde olanı vermek, vermekten öğrenmek, sevmek.</p> <p>Diyor ki:</p> <p>Kuraldışı’nda katıldığım Yaşam Okulu eğitimleri hayatımı derinden etkiledi. Merdivenlerinde oturup kaldığım ve bir türlü gidemediğim o günden sonra hayatım; her an değişen, dönüşen, gelişen, kendimi arayışımla zenginleşen canlı bir organizmaya evrildi. Potansiyellerim bir bir ortaya çıkmaya başladı. Yaşamım yepyeni bir boyut kazandı.</p> <p>Bundan sonra ne olacağı meçhul. Yol nereye gider, beni nereye götürür bilinmez. Ve her şeyiyle yeniyi, geleni, olanı hevesle kucaklamayı deniyorum, mümkün olabildiğince, elimden geldiğince. Yaşamın ve kendi doğamın her haline EVET’i araştırıyorum.</p> <p>İçimdeki öz sizin içinizdeki özü selamlıyor.</p> <span class="et_social_bottom_trigger"></span>
Share This