Eski bir hata kadar aşina

Ve pişmanlık kadar boşuna

-Edward Arlington Robinson, “Bewick Finzer”

Pişmanlık içsel eleştirmenin en sevdiği spordur. Pişmanlık, şimdi hata olarak gördüğümüz geçmiş seçimlerimize hayıflanmaktır. Geçmiş silinemeyeceği için geçmişe dair pişmanlıklar da silinemez. işimiz pişmanlıklardan kurtulmak değil; onlarla bilinçli ve faydalı bir şekilde baş etmektir.

Geçmişte olanları resmin tamamı olarak almak zorunda olmadığımızın farkına vararak işe başlayabiliriz. Pişmanlıklar bizi çıkmazda tutar çünkü içsel eleştirmenimiz söylenip durur: Bir sürü hata yaptın çünkü yetersiz ve yeteneksizsin. Hiçbir  şeyi yoluna koyamayacak ve yeni bir şey deneyemeyecek kadar berbat durumdasın. Hepimizin zaman zaman hata yaptığı, eyleme geçmekte başarısız olduğu, bilgece olmayan dürtüsel seçimler yaptığı gerçeğini bir kez kabul ettiğimizde pişmanlık artık utanç verici olmaktan çıkar. Bu, tüm o cezbedici entrikalarıyla insanlık açmazlarına evet demekle ilgilidir. Henüz konuşmuş olduğumuz gibi, baktığımız şey  insanlık deneyiminin olmazsa olmazlarıdır ve biz onları bize özgü sanırız. Ne var ki kişi izole olduğunda pişmanlık bundan beslenir: Sadece ben bu derece aptal olabilirdim. işin aslı, hepimiz o derece ve daha da beter aptallıklar yaparız. Bu kırılgan insanlık ailesi içindeki şefkatli benlik algımız pişmanlığın etkisini azaltır. Bu bağlamda pişmanlık, alçakgönüllülük erdemi geliştirmemize yardım edebilir.

Diğer taraftan pişmanlık yasla da ilgilidir. İngilizcedeki pişmanlık sözcüğünün (regret) kökeni olan gret “yas” anlamına gelir. Yas deneyiminin içinde debelenip durur, onu nihayete erdirmeyi bir türlü başaramayız. Pişmanlığın içimizi kemirmeyi sürdürmesi bundandır. Tamamlamak yerine tekrarlarız. Öte yandan tüm hatalarımız ve kayıplarımızı önce yasa sonra nostaljiye dönüştürüp, ardından da onları salıvermemiz mümkündür. Bu protokolü kesintiye uğrattığımızda pişmanlığın içinde sıkışıp kalırız.

 

Günlüğümüzü kullanarak pişmanlıklarımız üzerinde çalışabilir, onların hayatımızdaki temalarla nasıl iilişkilendiğini  görebiliriz:

Tüm pişmanlıklarımızı, sinir bozukluklarımızı, kötü şans içeren tüm deneyimlerimizi, hatalarımızı alır ve onların bütün hayatımızı oluşturan dokumanın neresinde yer aldığını, onlardan nasıl faydalandığımızı sorabiliriz. Bunu yaptığımızda hayatımıza dair tutarlı bir tema, kişisel bir mit, bu dünyaya gelirken yanımızda getirdiğimiz ama onu tanıma cesaretini kendimizde bulamadığımız biricikliğimiz gözler önüne serilir.

Bastırdığımız, reddettiğimiz ya da varlığını kabul etmediğimiz özelliklerimizi bulmak için özel bir dikkat gösteririz. Bu süreci tehlikeli bulabiliriz; ama bu süreçten tam bir mahremiyet içinde geçerek güvenliğimizi garanti altına alırız. Kendimize fısıldarız: Şimdi karanlık tarafımı sadece kendime itiraf edeceğim. Bu, belki farkında bile olmadan içimizde hapis tuttuğumuz bir canlılığın serbest kalmasını sağlar. Bir örnek: Hayatımız boyunca nasıl sevdiğimizi ve gerçekten sevip sevmediğimizi dürüstçe sorgularız. Başkalarını sevmek olarak sandığımız şeyin bazen aslında kontrolcülükten ve sahip olma isteğinden ibaret olduğunu itiraf ederiz. Sonra belki yıllar boyu sahip olduğumuz bu tip gündemleri ilgili kişilere anlattığımız bazı konuşmalar yaparız. Bugünkü sevgimizin içten olması için sevme şeklimizi iyileştiririz. Bu itiraf ayrıca tüm erdemlerin en güzeli olan alçakgönüllülüğü de getirir. 

Pişmanlıkları geleceğe taşıma pratiği de yapabiliriz: Hatalarımız için kendimizi azarlamayı bırakıp bu hataların sonucunda tecrübe ettiğimiz gelişimi takdir ederiz. Sonra da aynı hataları gelecekte bir daha tekrarlamamak için kendimize söz veririz. Daha bilgece davrandığımız bir gelecek tasarlarız. Böylece geçmişin kurbanı olmaktan çıkıp öğrencisi haline geliriz.

Share This