“Birini sevmek, o kişinin yanındaki kendi halimizi sevmektir” diye yazmış Tuna Kiremitçi.
Cümleyi sevdim. Öyle bir cümle ki üzerine değişik yorumlar yapılabilir. Değişik açılardan incelenebilir. Size özel yorumlarınızı size bırakırken, ben cümleye kendi kendimize koçluk açısından yaklaşmak istiyorum.
Bulunmaktan çok keyif aldığınız bir ortamı seçin. Bu bir kafe, evinizin sevdiğiniz bir köşesi, parkta sevdiğiniz bir bank olabilir. İster yanınızda kâğıt kalem olsun, ister zihninizle yapın koçluğunuzu. Bulunduğunuz ortamın size sunduğu keyfi tüm hücrelerinizde hissedin.
Kendinizi yanında rahat hissettiğiniz insanları listeleyin. Aklınıza kim gelirse yazın; aile fertlerinden evinize su teslimatı yapan insana kadar, herkesi yazın. Evet, evinize su teslimatı yapan insan ile iki dakikalık sohbetiniz sırasında kendinizi çok iyi hissediyor olabilirsiniz.
Sonra, bu insanların yanında rahatlıkla söyleyebildiklerinizi, yapabildiklerinizi, ifade edebildiğiniz duygularınızı yazın. Aklınıza ne gelirse yazın. “Beni gülümsetiyor, martılara beraber simit atmak çok keyifli, kızgınlıklarımı ifade etmeme izin veriyor, zayıflıklarımı güce dönüştürmemi sağlıyor, cazı seviyor, dizi seyredip beraber ağlıyoruz…”
Sonra, bu listelerin tersini yapın; kendinizi yanında rahatsız hissettiğiniz insanları ve onlarla beraberken hissettiklerinizi, düşüncelerinizi, davranışlarınızı yazın. “Yanında korku hissediyorum, benden her zaman güçlü olmamı bekliyor, balığı elimle yememi eleştiriyor, X filmini seyretmemi küçümsüyor, olumsuzluğu ve kederli hali bir zaman sonra beni de etkisi altına alıyor…”
Gandi, “Kimseye kirli ayaklarıyla beynimde gezme fırsatı vermem” demiş.SAYFA-BOLUMU
Kendimizi yanında rahatsız hissettiğimiz, huzursuz olduğumuz insanlara hayatımızın içinde gezme fırsatı vermemeyi, kendimize uygun sınırlar çizmeyi seçebiliriz. Bununla beraber, bu insanların bize sundukları hediyenin farkında olmamız da çok önemli. Bize kendimizle ilgili görmek, duymak, hissetmek, bilmek istemediğimiz hikâyeleri aktarıyorlar.
Yanında rahat olduğumuz insanlar ve onlarla yaşadıklarımız yaşam senaryomuzun bir parçası. Senaryo, diğer parça olmadan tam değil, olamaz. Her ne kadar senaryonun o parçasını bilmek, bilincinde olmak istemesek de, farkında olmadan sürekli oynuyoruz zaten, hem de başrolde.
Koçluk bunun neresinde derseniz, koçluk bu listelerin hazırlanışı sırasında beynimizdeki nöronların etkileşiminde ve hiç farkında olmadan düşündüklerimizde, hissettiklerimizde. Ek olarak, bu listeleri değerlendirme sürecimizde.
Bu listeler aslında ayrı değil, bir bütün. Bize, bizi anlatan etkileşimli listeler. İlk listeye yaşamımızda hâlihazırda iyi gidenler olarak bakabiliriz. İkinci liste ise kendi kendimize soracağımız sorularla bize farkındalık ve gelişim imkânı sunan bir hazine sandığı. İkinci liste ile yaptığımız her çalışma birinci listenin de kalitesinin ve yoğunluğunun artmasını sağlıyor.
Kendimize soracağımız sorulardan bahsettim ya yukarıda, ben en çok aşağıdaki soruyu kendime sormayı seviyorum:
O yanında rahat olmadığım insan, rahat etmediğim özelliklerinin bir şekilde bir izdüşümü ile varlığımın bir parçası, bir gerçeği. Bu gerçeğimle el sıkışmak, bugünüm ve geleceğim için bu gerçeğimi varoluş sentezime geliştiren bir bakış açısı ile katmak üzere neler yapıyorum?
Adım adım, azimle, sabırla… Beklentisiz… Ana odaklanarak…
Listelerimiz her nasıl olursa olsun, içten sorularımıza geliştirici cevaplarımızla, her şey çok güzel (iluga) oluyor…