Amerika’da yaşadığım yıllarda kendi evinde suda doğum yapan birkaç annenin yanında yer almış, onlara yaptığım hipnotik telkinlerle ağrılarını azaltmalarına yardımcı olmuştum.
Yıllar önce, sanırım 1992 ya da 93 idi. Türkiye’de o zamanlar köşe yazısı yazdığım bir gazetede okurum olan bir doktorla tanışmış, onunla suda doğumla ilgili bilgilerimi paylaşmıştım.
Birlikte bir annenin suda doğum yapmasını gerçekleştirmiştik. Ben anneyi doğumun üç ay öncesinden başlayarak zihinsel ve duygusal boyutta suda doğuma hazırlamış, hipnozla ağrısız, ilaçsız, suni sancısız, kesiksiz doğum yapmasına yardımcı olmuştum.
Anneyle doğumun olduğu gün sekiz saat boyunca her aşamada birlikte olmuştuk. Türkiye’de gerçekleşen bu ilk suda doğum, gazete ve dergilerde haber olarak çıkmıştı.
“Sağlıklı Hamilelik ve Doğum” CD’sini de ilk suda doğum annesine uyguladığım telkinlerle oluşturmuştum. Bu CD, birçok anneye (seçtiği doğum şekli ne olursa olsun) yardımcı olmaya devam ediyor.
Sezaryen ile doğumun son 30 yılda alarm verici boyutlara ulaşması, bazı hastalıkların şaşırtıcı oranlarda artmasında önemli faktör.
Türkiye dünyada en çok sezaryen yapılan ülkelerin içinde yer alıyor. Bu ülkelerin çoğu da gelişmekte olan ülkeler.
ABD de dahil “gelişmiş ülkelerde” bile sezaryen sırasında ölen annelerin sayısının doğal doğumda ölen annelerden dört kat fazla olduğunu biliyor musunuz?
Yumurtadan çıkan yavru kuşlar, yumurtadan çıkabilmek için önce kendilerine ufacık bir delik açıyor. Sonra o minik delikten sıkışa sıkışa sürtünerek çıkmaya çalışıyor. Eğer kuşun yumurtadan daha kolay çıkması için ona “yardım ederek” deliği büyütürseniz, kuş kanatlarını geliştiremeden dünyaya geliyor. Ve uçamıyor. Sürtünme ve zorluk kuşa kanatlarını kazandırıyor.
Bebeğin kendisinin doğmaya hazır olduğu zamandan önce -doktora/anneye uygun tarihte- suni sancı ile başlatılan doğumun da bedelleri var: Çocuğun bir boyutta “kanatlarının” oluşmasını etkiliyor.
Doğum kanalında bebek doğmak için zorlu bir yolculuk yaparken akciğerleri gelişimini tamamlıyor. Doğum sancıları, yani rahim spazmları çocuğun bedeni üzerinde basınç (masaj) yaptığı için gereklidir.
Hayatımızın başka hangi döneminde tepeden tırnağa aynı anda masaj oluyoruz? Bu masaj, cildin bütününde sinir hücrelerini uyardığı için bebek açısından çok önemlidir.
Sezaryen doğum, doğum sonrası depresyonu da arttırıyor.
Doğumdan sonra üç ay boyunca depresif olan annelerin çocukları 10- 11 yaşına geldiğinde şiddet içeren davranışlar gösteriyor. Bu çocukların sevgi kapasitesinde düşüklük oluyor, kendine ve başkalarına zarar verme ve intihar eğilimleri, uyuşturucu kullanımı ve depresyon artıyor.
Epidural anestezi ve sezaryen ile doğan hayvanların yavrularıyla hiçbir şekilde ilgilenmediğini biliyor musunuz?
Anne ile yavru arasındaki içgüdüsel sevgi bağı kopuyor.
Bu çok önemli bir bilgi.
İnsan annelerinin beyinlerinde hayvanlarda olmayan neokorteks yani ön beyin olduğu için anne, sezaryenle de doğsa yavrularıyla ilgileniyor ama yine de doğanın gerçeği şudur:
İnsan da bir memeli hayvandır. Memeli hayvanlar ile ortak olan “alt beyni”nin güdümünde olan yavrusunu sevme ve bağlanma ‘kapasitesi’ diğer memeli annelerle ortaktır. Yani annenin de bebeğin de “içgüdüsel” sevme yetisinde azalma olması kaçınılmazdır.
Memeli hayvanlar “sevmiş gibi “ yapmıyor. Onlar doğal olanı biliyor; toplumsal şartlanmaların “çocuk doğurmalıyım, zamanı geldi”, “her kadın evliyse anne olmalıdır”, “ailem torun bekliyor”, “bir çocuğum olsun onunla oyalanırım”, “yaşlılığımda bana bakar”, “çocuğumla sevgi açlığımı gideririm” türü beklentileri ve görevleri değil.
Anne sevgisi ile doğum sancısı arasında bir bağ olduğu da biliniyor. Çünkü doğal doğumda hem bebek hem anne aralarında bağ oluşturan “sevgi kokteyli” oksitosin hormonu salgılıyor ve annenin süt üretiminde gerekli olan prolaktin hormonunda bir artış oluyor.
Annede de bebekte de sevme kapasitesi artıyor. Bu sevme kapasitesi ilerideki yıllara yansıyor… ve kişinin hayat seçimlerini belirliyor.
Kuraldışı Yayınları’ndan bu ay SEZARYEN başlıklı kitabı çıkmış olan Dr. Michael Odent suda doğum ve ev doğumu konusunda devrim yaratmış hümanist bir doktor. Onun yaptıklarını, düşüncelerini ve vizyonunu uzun yıllardır takip ediyorum.
Dr. Odent, bebeği ağaç meyvesine benzetiyor. “ Bir ağacın meyveleri aynı zamanda olgunlaşmaz. Erken koparılan meyve lezzetsiz olur ve çabucak çürür. Bebek de öyle. Bazı bebekler doğmaya hazır olmak için daha uzun zamana ihtiyaç duyar. Sezaryende gün önceden belirlenir. Haftalara göre hesaplanan doğum tarihinde bebek doğmamışsa çocuk zorla doğurtulur” diyor.
Meyveyi dalından erken koparmamak gerek.
Sadece doğum için insan doğasına uygun “doğum evi” ortamlarının oluşturulacağı bir Türkiye’yi hayal ediyorum.
Bir şey daha: her vajinal doğum doğal doğum değildir! Bir doğumda kesik atılıyorsa, forseps, epidural, suni sancı ilaçları kullanılıyorsa, o doğum doğal doğum olmaktan çıkmaktadır. Bu saydıklarımız çoğu doktorun iddia ettiği gibi zararsız şeyler değildir. Anne için de bebek için de hem kısa hem uzun vadeli yan etkileri vardır.
Doğuma hazırlanmak, döllenmeden önce başlar. Bebeğin döllenme öncesinden doğuma kadar her safhada nasıl etkilendiğini yine yeni çıkan PİKİ (PSİKOKİNESİYOLOJİ)- BEDENİN BİLGELİĞİ kitabımda paylaştım sizlerle. Elimizden geldiğince yayınladığımız kitaplarla yeni nesil anneleri bilinçlendirmek için çorbada tuzumuz olmasına gayret ediyoruz.
Bir de çocuğunuz erkek ise lütfen sünnet yaptırmadan önce, dört yıllık araştırmanın ürünü olarak yazdığım SÜNNET kitabını okumanızı yürekten öneriyorum. Bu sizin bir ebeveyn olarak çocuğunuza karşı sorumluluğunuz ve göreviniz. Gelecek nesillerin daha sağlıklı bireyler olması biz yetişkinlerin çocuklarımız adına yaptığımız bilinçli seçimlere bağlı olacaktır.
Sevgiyle hoşça olun.