İyi insanlar neden kötü şeyler yaparlar?
Bazen kendimizden beklenmeyen davranışlarda bulunuyor, kendimizi sabote eden seçimler yapıyor ve tüm bunların nedenini anlamakta güçlük çekiyoruz.
Kendimiz de çevremizdeki insanlar da bu seçim ve davranışlarımıza bir anlam veremiyor.
İnsan bile bile niye kendisine zarar versin ki? Ama çoğu kez bilmeden veriyor işte.
Derinlik Psikolojisinin babası Carl Jung, kendimizin farkında olmadığımız yönlerimize “gölge” diyor.
Her birimizin ışığı var. Her ışığın gölgesi de vardır.
Gölgelerimiz kendimizi tanımadığımız yönlerimiz.
Siyah gölgelerimiz de var.
Beyaz gölgelerimiz de.
Siyah gölgelerimiz kendimizde görmek istemediğimiz, hatta varlığından haberdar bile olmadığımız kör alanlarımız. Kendimizle ilgili yadsıdığımız her şey.
Beyaz gölgelerimiz varlığından haberdar olmadığımız henüz ortaya çıkmamış potansiyel alanımız. Henüz kullanmadığımız gücümüz, yaratıcılığımız, yeteneklerimiz.
Yaşam Okulu eğitimlerinin her modülünde gölgelerle uğraşırız. Ama bir de yoğun uğraştığımız bir modül var. Tam da “Gölgelerden Aydınlığa” başlıklı workshop eğitimini verdiğimiz bu günlerde Kuraldışı Yayınlarından “gölge” ile ilgili harika bir kitap çıktı.
Kitabın adı İyi İnsanlar Neden Kötü Şeyler Yaparlar. Yazarı Jung’un öğrencisi olan psikanalist Dr. James Hollis.
Hollis’in tüm kitaplarını severim. İnsan ruhunun labirentlerinde gezintiye çıkarır okuru. Bu kitabı gerçekten olağanüstü.
Kendinizi ve hayatınızı gerçekten anlamak istiyorsanız, zor ve acı veren kendinizle yüzleşme çalışmasını yapmanız gerekiyor. Bunu yapmaya cesareti olanların sayısı dünyada çok az. Bu nedenle hayatını anlamlı ve doyumlu bir şekilde yaşayan çok az insan var.
Gerçekten gelişmek, bilinçli ve bütün bir insan olmak istiyorsanız sizi koruduğunu sandığınız imajlarınızdan, sorunlarınızı sizin adınıza başkalarının çözeceği beklentisinden vazgeçmeniz ve radikal bir dürüstlükle kendinizle yüzleşmeniz gerekir.
Bu süreçte aynada gördüğünüz birçok şeyden hoşlanmayacak ve kendinizi savunmak için mazeretler üretmeye başlayacaksınız. Ama acılarımızı yaratmada farkında bile olmadan rol oynadığımızı fark etmeye başladıkça acılarımızın da azaldığına tanık olacağız.
Hollis, insanın hayatta ihtiyaç duyduğu ve özlemini çektiği şeyin mutluluk değil, anlam olduğunu söylüyor. Hayatımızın anlamını bulmamız için de önce gölgelerimizle barışmamız, gerekiyor. Yani kendimizle ilgili korktuğumuz, yadsıdığımız ve başkalarına yansıttığımız yönlerimizle.
Hayatımızı anlamlı kılmaktan daha önemli bir şey var mı?
Maddi boyutta her şeye sahip olsanız bile anlamsız bir hayat cehennem gibi bir hayattır. Anlamsızlığın içte yarattığı kocaman boşluğu para, yemek, içki, haplar, konum, unvan, aşk vb… gibi şeylerle doldurmak mümkün değil. Bunlar bizi geçici bir şekilde oyalayabilir belki ama boşluk yine oradadır.
Kitap, okura psikolojik derinlik ve zengin içgörüler sunuyor. Kendi hayatınıza daha derinden bakmanızı sağlıyor. Satırları okurken, sizi kendinizle ilgili rahatsız eden, korkutan yönlerinizle yüzleşmeye teşvik ediyor. Hayatınızı derinden sorgulamaya ne kadar ihtiyaç duyduğunuzun farkında oluyorsunuz.
“Sorgulanmamış hayat yaşanmamış hayattır.” Ne kadar doğru bir söz.
Kendimizi tanımak, neyi niçin yaptığımızı anlamamızı ve tekrar tekrar aynı hataları yapmamamızı sağlıyor.
Her birimiz her gün yeni seçimler yapıyoruz. Seçimlerimiz ne kadar bilinçli olursa hayatımızın kalitesi o ölçüde artıyor.
Hayat mücadelesi denilen şey aslında yaptığımız kötü seçimlerin sonuçlarını yaşamaktır. Hayat bir mücadele değil bir serüven olabilir.
Mazeretlerin sahte koruyuculuğundan, yadsımanın at gözlüklerinden, gerçekten kaçmanın mümkün olduğunu sanmanın illüzyonundan vazgeçerek kendiniz için daha iyi bir geleceğe küçük adımlar atarak ilerleyebilirsiniz.
Kendi varlığınızın derinliklerine ilginç bir yolculuk yapmaya hazırsanız, bu kitap sizin için.
Gölge ile ilgilenen okurlar için daha önce Kuraldışı yayınlarından çıkmış olan Debbie Ford’un Gölgenin Sırrı kitabını da öneririz.
Sevgiyle hoşça olun.