Yaşamı anlamlı kılmak ve içsel gerçekliğine uygun yolu bulmak isteyenler günden güne  çoğalıyor. Bulanlar kendi yollarında, kendi aşamalarını, kendi bildikleri gibi kaydediyorlar.

Herkesin yolu kendi içinden, kendi içindekinin gösterdiği istikametten geçiyor. Seçilen yolun içinde varoluş amacı da gizli. Aksine bir zorlama yapıldığında gelişim aksıyor, içsel ve dışsal denge bozuluyor.

Yürürken hem kendini, hem O’ nu, hem de varoluş amacını bulmalısın. Kendi yolunu açıp, aynı yoldan gidenlerin yolunu açmalısın.

Yollar ve yol almalar farklı da olsa, değişmeyen ve gelişimi ileri götüren tek ortak nokta, acılar ve acıların derinliklerinde gizlenenler.

Acıların ardından gelen sorgulamalar.

Sorgulama yaşama dahil edildiği anda gelişim başlıyor. Yanıtlar daima soruların içinde. Soru hangi kaynaktan ortaya çıktıysa yanıt da oradan geliyor. Bu yüzden doğru soruyu sormak ve sorunun kaynağına odaklanmak gerekiyor.

Sorgulama,  gelişimi hızlandıran ve yükselten, farkındalıkları arka arkaya getiren, ve bilincin hakimiyetini sağlayan bir süreci yaşama katıyor. Yaşamın anlamı, derin gerçekler, doğanın ve insanın sırları bütünsel sorularda yatıyor.

Yaşam bireysel olarak akıyormuş gibi görünse de akış bütünseldir. Bütünsellik algılanmaya, sorular bütünselleştirilmeye başladığında, insandaki bilinçaltındaki ve yaşamdaki bilinçaltı yansımalarındaki tıkanıklıklar da çözülmeye başlıyor.

Evreni bir ağaca, meyveleri de insanlara benzetirsek, ağacın içinden akan yaşam kendini meyveler ile ifade eder.  Meyve, kendini sadece bir meyve olarak, bir parça olarak algılarsa, ”Tomurcuktum, çiçek oldum, kabuk bağladım, çekirdek oldum, doldum, oldum, başkalarına yem oldum. Başkaları için yaşadım, anlamsızca yok oldum ” diye düşünmemesi imkansızdır.

Kendini ağacın bir parçası, bütünün bir parçası olarak algıladığında ise, çekirdeğinde gömülü olan ağacın, bütünün bilgisine ulaşacak bütünsel soruları oluşturmaya başlar. Meyvenin ağaçla olan bütünlüğünü algılamaya başlaması kendi öz bilincinin de farkındalığını yaratır.

Meyve, parça bilincindeyken olumsuz ve kendi zararına algıladığı durumları, ağacın, bütünün bilinciyle sorgulamaya başladığında olumlu yönde ve kendi yararına olarak algılamaya başlar.

Eğer sadece bir meyve, bir parça olduğunu düşünüyorsan yaşam acılardan ibarettir. Başkaları için harcanıp yitip gitmektesindir. Oysa ki ağacın bütünün bir parçası olduğunu algılamaya başladığında, yaşamın anlamını, akışın sana kattıklarını, senin akışa katman gerekenleri  de algılamaya başlarsın.

Bu yüzden sorular ve sorgulamalar bütünsel olmalıdır. ”Bu ağaçta benim ne işim var? Yerde olmak varken anlamsızca ağaçta asılı durmam saçmalık değil de nedir? Ben mi kazandım beni yiyenler mi?” Şeklinde ki ve parça boyutundaki, sınırlayan soruların yanıtı da sınırlayıcı ve acı verici olacaktır.

İçe –O ‘ na- yönelip sorular bütünselleştirildiğinde, ”Bir  meyve  olmamın asıl değeri, ağaca kattığım anlamda mıdır? Yaşamın akışına sunduğum tat mıdır bana anlam veren?” Şeklinde ve benzer şekilde sorgulandığında yanıtlar da sınırsız ve haz dolu olacaktır.

Yaşamın anlamı; bir meyve, bir insan, bir parça olarak, ağaçta, evrende, bütünde, çekirdekte, özde, yani sonsuz bilinçte gömülü olanı çıkarıp, ağacın, evrenin, bütünün hayrına sunmaktır.

Sorgulama ve sorular parçadan bütünselliğe dönüştüğünde, içsel daralma ve parçalanma yerini yavaş yavaş genişlemeye ve bütünlenmeye bırakmaya başlar. Bundan sonra bireysel bakış ve çıkarlar, bütünsel bakışa ve bütünün çıkarlarına uyumlanmaya odaklanır.

Meyveden ağaca, insandan evrene, parçadan bütüne kaydırılan odaklanma ile;

İç dünyada yaşanan genişleme, dış dünyada da etkili olmaya başlar.
Yaşam, bütünsel yaşama hizmet amacı güden seçimlerle anlam kazanmaya başlar.

Meyve, insan, parça hem kendini hem de ağacı, evreni, bütünü onaylamaya, akışa teslim olup, yaşamın kendi içinden geçmesine olanak sağlamaya başlar.

Kendisiyle birlikte bütün varoluşun ve yaşamın kutsallığını derinden hissetmeye ve deneyimlemeye başlar.

Meyve ağacın, insan evrenin, parça bütünün bilincine uyumlanmaya başladığında hayal bile edilemeyecek yükselme başlar.

Varılan bu noktadan sonra mucizeler yaşamı güzelleştirmeye başlar.
Bütüne hizmet odaklı bir yaşam oluştuğunda fırsatlar akmaya ve kader değişmeye başlar.

Bu yüzden yaşamın sunduğu bütünün bilincine uyumlanma fırsatı kaçırılmamalı, özümüzde varolan sevgi, şefkat, iyilik, yardımlaşma gibi içsel hazineler bütünün hayrına kullanılmalıdır. Hatta her gün ”Bütünün hayrına, yaşamın derin amacına, kendi varoluş amacıma hizmet etmek istiyorum. Bana bu fırsatı ver,” diyerek  O ‘ na bu istek bildirilmelidir.
O istemeni bekliyor. İstediğin anda harekete geçip, sana fırsatlar sunacaktır.

”Bugün O ‘ nun için ne yaptın” sözünün ardındaki derin anlam da budur bence. Bugün O ‘ nun için bütüne hizmet et. Bugün O ‘ nun için yaşamın derinliklerine in. Bugün O ‘ nun için varoluş amacını sorgula. Bugün ve her gün O ‘ nun bilincine uyumlu olarak yaşayabilmeyi dile. İstediğinde olacak, buna emin ol.

Hizmet meyveden ağaca, parçadan bütüne, ağaçtan meyveye, bütünden parçaya dairesel bir akıştır. Akışa teslimiyet, akışa ve varoluş amacına uygun seçimler yaşamı anlamlı ve haz alarak yaşanacak bir cennete çevirir. Akışa direnmek, akışa ve varoluş amacına uygun olmayan seçimler yapmak, akışla çatışmak ise yaşamda tıkanıklara ve çatışmalara yol açar, yaşamı acılarla dolu bir cehenneme çevirir.

Cennet ya da  cehennem, acı ya da haz, güçlü olmak ya da aciz olmak, kul olmak ya da yaratıcı  olmak, ışık olmak ya da karanlık olmak kaderin iki uç noktaları ise, bunlar arasından seçim yapmak ve kaderi hangi noktaya yönlendireceğine karar vermek de özgür iradedir.

Kader sonsuzlukta uzanan iki zıt kutuplu bir yoldur. Özgür irade, sorgulamalar yaparak yolun hangi kutbuna doğru gideceğine karar vermektir.

Acılar,  kaderin olumsuz kutbunu göstererek, olumsuzluğu sorgulatarak, olumsuzluğun işaret ettiği tıkanıklıkları açmaya yönlendirerek, olumluya giden yola, hazza, kusursuz  hizmet eden ilahi hizmetçilerdir.

Yaşamında acı hissettiğin anda, aynı acıları tekrar tekrar yaşadığını farkettiğin anda, acının  derinliklerine in ve sana sunulan ilahi hazzı al.
Cehennem cennetin, acı hazzın, acizlik gücün, kulluk yaratıcılığın, karanlık ışığın hizmetçisidir. Hizmetçi olmayı  ya da hizmetten yararlanan olmayı seçmek senin özgür iradene kalmıştır.

Bütünsel soru ve sorgulamalarla hem kendi varoluş amacına hem de yaşamın anlamına ve amacına ulaş.

Özgür iradeni kullanarak, bütünün ve kendi hayrına yaptığın seçimlerle yaşamını kutsa ve taçlandır.

Meyve ve ağaç bunu bütün doğallığıyla yapıyorlar. Meyvenin sahip olduğu doğal güce ve doğal akışa sen de sahipsin. Senin de yapmaman için hiçbir geçerli sebebin yok. Yapıyorsan yolunu bulmuşsundur. Yapmıyorsan yanlış yoldasın ve zararın neresinden dönersen kardır.

Bu yazıya çıkış noktası olan, bana bir kez daha bütünsel sorgulamalar yaptıran, sonsuz ışık Halil Cibran ‘ ın ”Acı ” başlıklı şiirsel anlatımını paylaşmak istiyorum. Ben okuduğumda acılarıma bir kez daha şükrettim. Acılarımın derinlerinde gizlenmiş hazlara bir kez daha indim.

İyi ki var olmuşsun Halil Cibran. İyi ki özünde taşıdığın ışığa ulaşıp onu evrene sunmuşsun. Sonsuz ışığın hala aydınlatıyor. Arkandan gelenler seni andıkça, senin ışığınla aydınlandıkça, sonsuza kadar da aydınlatacaksın.
 
 

 

ACI
 
Ve bir kadın, “Bize acıdan bahset” dedi.
 
Ve O cevap verdi:
 
“Acınız, anlayışınızı saklayan kabuğun kırılışıdır.
 
Nasıl bir meyvenin çekirdeği, kalbi Güneş’i görebilsin diye
kabuğunu kırmak zorundaysa, siz de acıyı bilmelisiniz.
 
Ve eğer kalbinizi, yaşamınızın günlük mucizelerini
hayranlıkla izlemek üzere açarsanız,acınızın, neşenizden
hiç de daha az harikulade olmadığını göreceksiniz;
 
Ve kırlarınızın üstünden mevsimlerin geçişini kabul ettiğiniz gibi,
aynı doğallıkla, kalbinizin mevsimlerini de onaylıyacaksınız.
 
Ve kederinizin kışını da,
pencerenizden huzur içinde seyredeceksiniz.
 
Acılarınızın çoğu sizin tarafınızdan seçilmiştir.
 
Acınız, aslında içinizdeki doktorun, hasta yanınızı
iyileştirmek için sunduğu “acı” ilaçtır.
 
Doktorunuza güvenin ve verdiği ilacı sessizce ve sakince için;
 
Çünkü size sert ve haşin de gelse, onun elleri
“Görülmeyen”in şefkatli elleri tarafından yönlendirilir.
 
Ve size ilacı sunduğu kadeh dudaklarınızı yaksa da,
O’nun kutsal gözyaşlarıyla ıslanmış kilden yapılmıştır.”
 

Bugünüme ve bugününüze O ‘ nun yansıması olan Halil Cibran ‘ la anlam katabildiysem ne mutlu.
 

 

Share This