Geçen gün annemin okuduğu gazeteye gözüm kaydı da gördüm. Sex and the City tarzı yazmak artık out imiş. Yazıda romantizm geri gelmiş. Başımızdan geçen aşk meşk maceralarını anlatıp serinkanlı analizler yapmak yerine (sex and the city tarzı bu oluyormuş) tam gaz duygularımızı anlattığımız yazılar in imiş. Gazeteyi gördüğüm gün ben de aldatma üzerine yazmayı tasarlıyordum. İlerleyen satırlarda göreceğiz bakalım out mu in mi gidiyorum.

Size Valerie ile Andre’nin hikâyesini anlatacağım. Bunlar benim Sırbistan’ın Kanijza kasabasında katıldığım shadow yoga kursunda edindiğim arkadaşlarım. Özel hayatlarına gireceğim için isimlerini değiştirdim. Valerie, Fransız 37 yaşında, üç çocuk annesi yoga hocası. Andre Rus, yaşını bilmiyorum. Bütün ruhunu katarak nefis yoga yaptığını biliyorum. Bir de evli olmadığını…

Geçtiğimiz kurs sırasında Andre ile Valerie bir aşka düştüler. Bu konuda kimseye bir şey söylemediler. Yemeklerde aynı masada bile oturmadılar. Kimse onları göz göze diz dize yakalamadı. Ancak aralarındaki enteresan elektrik hepimizin dikkatini celbetti. Bizim de ağzımız torba değil ki büzsünler. Kendimizi konuşmaktan sıkıldığımız zamanlarda dedikodu yaptık. Andre ile Valerie arasında neler oluyor? Fısır fısır elimizdeki verileri toplayıp toplayıp ortaya attık. Gece ayrı ayrı odalarına çekiliyorlardı. Ama öğlen Valerie Andre’nin odasında yemek pişirmek için ondan anahtarı istiyordu filan.

İşimiz zordu çünkü Valerie ile Andre bir şey saklıyor gibi de davranmıyorlardı. Yaşadıkları aşk gösterdikleri kadardı. Birbirlerini görünce yüzleri gülüyor, iki başlarına nehir kıyısına yürüyüşe çıkıyor ama birisi onlara katılmak isterse kayıtsız bir tavırla onu da aralarına alıyorlardı. Arkadaş mıydılar yoksa Valerie kocasını aldatıyor muydu? Üzerimize vazife değildi bunları konuşmak hepimiz farkında idik. Yine de işte, bütün günü beraber geçiren 58 adet insandık sonuçta biz de.

Herkesin Kanijza’dan ayrıldığı son gün orada bir tek Valerie kaldı. Bir hafta sonra başlayacak Nata Yoga kursuna da katılacağı için, arada bir yere gitmek istememiş. Otelin önünde elinde torbalar dolusu meyve sebze ve çiçekle otururken görünce onu yanına gittim. O tatlı Fransız aksanlı ingilizcesi ile “giden herkes bana yemek bıraktı” dedi. Havada sabah serinliği asılı idi. Kalabalık görmeye alıştığım otelin avlusunu öyle boş görünce içime bir hüzün yayıldı. Belki bu sebeptendir Valerie’nin üzgün olduğunu düşündüm. Andre sabah minibüsü ile Budapeşte havaalanına doğru yola çıkmıştı. Ona üzülüyordu bir ihtimal. Veya söylentilerden toparlanmış bu hikaye sadece benim zihnimde yaşıyordu ve Valerie kocasını, çocuklarını özlediği için üzgündü. Birden kendi varsayımlarımı üretmektense, Valerie’nin bana bir aşk hikayesi anlatmasını istediğimi farkettim.

Yanına oturdum. Kursun sürdüğü üç hafta boyunca Valerie ile sıradışı bir yakınlığım olmamıştı. Bir iki defa aynı masada yemek yemiş, çocuklarından, Zhander ile çalıştığı zamanlardan ve tabii ki kursun bizleri sürüklediği farkedişlerimizden söz etmiştik ama hepimiz aynı masada oturduğumuz insanlarla bu kadarını konuşuyorduk. Şimdi koca otelin bomboş avlusunda Valerie ile yanyana oturur ve bana bir aşk hikayesi anlatması için yanıp tutuşurken aslında birbirimizi hiç tanımadığımızı farkediyordum.

Ve fakat ben bunları düşünürken Valerie bana döndü ve şunu sordu:

“Aldatmanın sınırı nerede başlar Dafne?”

Bir cevap düşünmeme fırsat bırakmadan devam etti.

“Ben 19 yaşından beri aynı adamla beraberim. Kocam. Üç hafta öncesine kadar kocamı hiç aldatmadım. Hadi madem aldatmanın sınırlarını tanımlamaya çalışıyorum. Daha net olayım. Onunla birlikte olmaya karar verdiğimiz günden beri ondan başka bir erkekle öpüşmedim, yatmadım, aynı yatakta uyumadım ve ondan başkasına âşık olmadım.”

Ne tepki versem diye düşünürken, beynim hızlıca sözünü ettiği sürenin 18 yıl olduğunu hesapladı, dudaklarımdan bir ıslık kaçıverdi. Valerie, yüzünde doğru insana içini açmaya niyetlendiğini belirtir bir tebessüm ile bana baktı.

“Evet” dedi “onca yıl sonra ilk defa Andre ile yattım. Ve öyle güzeldi ki! Kimseye zarar vermedim. Suçluluk duymam gerektiğini düşünüyorum bazen ama duymuyorum. Sence normal mi bu?” Upuzun beyaz boynunu bükmüş koca kara gözleri ile yüzüme bakıyor. Bu kadının bu kadar güzel olduğunu daha önce fark etmemiştim. Doğru insana mı konuşuyor bu Valerie acaba? Ben ki muhtelif maceralarla delik deşik eski beraberliklerimin en uzununu üç yıl yaşamayı becermişim… Bu konuda Valerie’ye tavsiye verebilir miyim?

“Yanlış bir şey yaptığını düşünmedikçe suçluluk duymazsın. Kimseyi incitmediysen yanlış bir şey yapmış da sayılmazsın. Kocana söyleyecek misin?”

“Kocamın da benim yaşadığım gibi bir şey yaşamasını isterim ama o maceradan haberdar olmak istemem. Dolayısıyla hayır ona anlatmayacağım. Senden başka kimseye anlatmayacağım. Yaşadıklarımızın Andre ile aramda kalması da güzelliğinin bir parçası. Yaşadıklarımı hikâyeye dönüştürsem gerçekteki doğasını unutacağım”

Başımı salladım.

“Ve biliyor musun” diye devam etti, “kocamla her konuştuğumda, kendimi suçlu hissedeceğim sanıyordum ama tam tersi oldu. Her zamankinden çok daha sevecen ve yumuşak buldum kendimi telefonda. Galiba ondan çok şey bekliyormuşum ve o ihtiyaçların bazıları başka bir erkek tarafından karşılanınca kocamı kendi huzursuzluğumdan azad etmiş oldum.”

Anladım ki Valerie’nin benim tavsiyeme değil, kulağıma ihtiyacı var. Konuştukta kendini çözüyor. Sessiz durduk bir süre. Tekrar konuşmaya başlamadan önce hafifçe güldü:

“Erkeklerin nasıl kadınları aldattıklarını anladım” dedi. Baktım yanakları hafif kızarmış. “ Benim başıma gelmedi ama kocaları/sevgililleri tarafından aldatılan arkadaşlarımdan biliyorum. Adam başka bir kadınla yatar. Gelir der ki “Sadece seksdi, duygusal bir şey değil, benim sana karşı duygularım değişmedi ki” Kadın ağlar bağırır, tutturur, “hayır sen başka bir kadınla sevişebiliyorsan beni sevmiyorsun demektir bu. Bu durumda adamların ne kadar çaresiz bir duruma düştüklerini anladım şimdi. ”

“Andre ile yaşadığınız sadece seks miydi?” diye sordum aşk hikâyesi dinlemeyi umduğumdan içine düştüğüm hayal kırıklığını çaktırmamaya çalışarak.

“Seksti. Sadecesi yok. Zevkti. İki insanın bedenleri ile tanışması, barışması, fiziksel ve nefessel hisleri ile varolmasının tecrübesi idi. Benim için bir ilkti. Bir diğer insan yardımı ile kendi bedenimin ve nefesimin içinde saklı zevklerin ortaya dökülmesi idi. Duygusuz seks olmaz sanırdım ama olurmuş. Duygusuz ama his dolu olabilirmiş. Bu kursta öğrendiklerimiz ile örtüşen, yogasal keşiflerimizle yan yana giden bir şeydi aslında. O yüzden çok güzeldi Andre ile yakaladığımız. Bütün bu koşulların bir araya gelmesi çok özel bir durum yarattı. Herhangi başka bir erkekle böyle bir tecrübe yaşayamazdım. Ama ilişki görevini tamamladı. Andre ile vedalaştık. Bir dahaki kursta bir araya gelsek de bu maceranın tekrarlanacağını zannetmiyorum. Bir sonraki kursa kadar konuşup görüşeceğimizi de sanmıyorum. Gerçek hayatlarımızdan çıktığımız bir tenefüsstü bu. Üzerimde derin ya da kötü bir iz bırakmadan geçip gitti.”

“Peki” dedim “Sence neden bu tip aldatmalar bile evlilikleri sarsıyor?”

“Sorun aldatmada değil, suçluluk duygusunda galiba” dedi. Senin de demin dediğin gibi yanlış bir şey yaptığımı düşünerek eve dönsem, huzursuzluğum bir kanaldan hayatımıza akacak. Muhtemelen bir yerden hır çıkaracağım. Kendime güvenimi yitireceğim belki, o zaman kocama da güvenmez olacağım. Pasif agresif davranışlar da sergileyebilirim kendimi suçlu hissedersem. Bence bir tarafın kendini suçlu görmesi ilişkiyi zehirliyor. Aldatmanın kendisi değil.”

Hazmı zor laflar bunlar. Biraz düşünmem lazım.

“O yüzden sana sordum, aldatmanın sınırını. Suçlu hissetmenin sınırı herkese göre değişiyor belki. Kendiminkini araştırıyordum galiba. Bazı kadınlar kocalarından başka bir adamla öpüşürlerse kendilerini suçlu hissediyorlar.”

“Bazıları fantezisini kurunca bile kendilerini suçlu hissediyorlar” diye ekledim.

Gülüştük.

“Birini beğenmek midir, el ele tutuşmak mıdır, öpüşmek midir, onunla yatağa girmek midir yoksa ikinci kere yatmak mıdır? Söylesene Dafne sen kendini hangi aşamada sevgiline karşı suçlu hissedersin?”

Eski aldatma maceralarıma gitti aklım ister istemez. Onları elime yüzüme hangi aşamada bulaştırmış, beraberliklerimi suçluluk duygum ile nerede zehirlemeye başlamıştım? Aşk hikâyesi dinlemeye şartlanmış olduğumdan mı yoksa taa o eski zamanlardan kalma formülü kim bilir ne vakittir içimde sakladığımdan mı bilmiyorum,

“Aşkı hissetmeye başladığım zaman” deyiverdim.

Bir arkadaşım vardı. Üç yıl boyunca kocasından başka bir adama âşık yaşadı. Âşık olduğu adam “kocandan boşanmadıkça sana elimi sürmem” demişti. Kahve içmeye, yemeğe, pikniğe filan giderler, göz göze bakışıp duygularını dile getirir ama birbirlerine dokunmazlardı. Evliliğinin üç yılını başka adama deli divane âşık geçiren bu kadın mı kocasını aldatıyordu, Valerie mi?

Taksi Kanijza’dan ayrılırken arka pencereden elinde meyve sebze torbaları, çiçekleri, güneş altında konuşmaktan pembeleşmiş yanakları, parlak siyah gözleri bana el sallayan Valerie’ye baktım. Kursun ilk günlerinde dikkatimi bile çekmeyen bu kadının güzelliğini daha önce nasıl farketmediğime bir kez daha şaşırdım. Gülümseyerek arkama yaslanırken içime yayılan doyumun nedenini anlayıverdim.

Valerie’yi dinlerken halis bir aşk hikâyesi duymuş kadar olmuştum!

Share This