Önceki yazımızda (Birey Ruhu-İnsan Değilsin) beta dalgalarıyla içinde bulunduğunuz vahim durumu ortaya koymuştuk. Şu anda dünyanın kötü olarak gördüğümüz gidişatı da, insanların gitgide artan mutsuzluğu, öfkesi, depresyonu ve hastalıkları da hep bu Beta mereti yüzünden!
Vücudumuzda milyarlarca hatta trilyonlarca hücre bulunur ve her hücrenin kendi ritminde titreştiği bir frekansı vardır. Bütün hastalıklar ve sorunlar da bu titreşimlerde aksaklık çıktığında kendini gösterir. Titreşimleri düzene soktuğunuzda hastalıklar da yok olur gider. Bu Çigong eğitimlerinde sesle şifa tonlamaları yaptığımız çalışmalarda öncelikli olarak yer alır.
Beynimiz de titreşimlerden oluşur ve kendine özgün beyin dalgaları vardır. Nörobilimde yer alan başlıca beyin dalgaları beta, alfa, teta, delta ve az sayıda da olsa gama dalgalarıdır. Bilincin derinliklerine indikçe elde edilecek zihin kontrolü ile bilinçaltı dünyanıza girerek orada kendi gerçekliğinizi yaratma şansına sahipsiniz.
Her frekans saniyedeki döngü hesabı ile ölçülür ve birimi hertz’dir. Her frekansın kendine has bir karakteri vardır ve beynin o anki aktivitesiyle ve bilincin o anki özel durumuyla alakalıdır.
Beta dalgaları 14-21 (veya 13-30) hertz aralığında en hızlı şekilde yol alır. Beta, alarm modunda olduğunuz ve mantığın ağır bastığı hayatta kalma modudur. En yüksek zihin gücünün çalıştığı konumdur, ancak bunu matah bir şey sanmayın çünkü zihin hiç durmaz. Günlük aktivitelerimiz esnasında siz birer betasınızdır. Yüksek beta seviyeleri beraberinde stres, endişe, heyecan ve yorgunluk getirir. Hastalıklara davetiye çıkarır.
Alfa dalgaları 7-14 (veya 8-12) hertz aralığındadır. Derin bir sükunet ve rahatlama anında, genelde gözler kapalıyken ve uyanıkken rüya görme modunda devreye girer. Meditasyon esnasında varılan farkındalık alfanın karakteristik özelliğidir ve zihni programlamanın tek yoludur. Alfa konumunda yaratıcılığınız, imgeleme ve hayal gücünüz, hafızanız ve konsantrasyonunuz tavan yapar. Bilinçaltınıza inmenizin tek yoludur. Sağ ve sol beyin dengenizi en iyi bu konumda kurarsınız. Alfa konumunda en isabetli kararları alırsınız, en yaratıcı fikirleri bulursunuz, duygularınız daha sağlıklı ve dengede, görüşleriniz daha isabetlidir. Daha fazla endorfin salgılar, hastalıklardan daha çabuk kurtulursunuz.
Teta 4-8 hertz aralığındadır. Çok derin meditasyon esnasında ortaya çıkar. Düşüncelerin derinliklerine inersiniz. Hayallerinizi ya da imgelemelerinizi gerçek gibi yaşarsınız. Çok yüksek zihinsel konsantrasyon sağlarsınız. Mucizevî şekilde çalışan zihniniz yine mucizelere imza atar. Rüya gördüğünüz an teta konumudur. Size bilinçaltına giriş izni verir.
Delta 0.5-4 hertz aralığındadır. Derin ve rüyanın olmadığı deliksiz uyku esnasında ortaya çıkar. En derin rahatlama yoludur. Tüm vücudunuzu komple hissettiğiniz konumdur. En saf halinizle var olduğunuz yerdir.
Çalışmalar göstermiştir ki, alfa konumuna geçmeyi başaran öğrencilerin başarı ortalaması bir anda artmaya başlamıştır. Öğrenme, bilgi bombardımanı şeklinde habire içeri yapılan bir depolama değildir. Bu yüzden betadan alfaya yapılan bir geçişle öğrenme, yaratıcılık ve stresle mücadele konusunda büyük aşamalar kaydedilmektedir.
Daha önceki yazılarımda da paylaşmıştım. Çin’de Çigong ve meditasyon artık yaşlılardan çocuklara inmeye başladı. Pilot olarak seçilen bir ilkokulu ziyaret ettim. Buradaki çocukların hepsi çok başarılı ama bir o kadar da sakin ve mutlu çocuklardı. Beni oraya götüren ustamın bu çocuklarla ilgili anlattığı bir örnek tam da beta alfa ilişkisine uygun bir örnekti: 2 çocuk seçiliyor; çocuklardan birine basket topu veriliyor ve potaya 50 şut atması söyleniyor. Diğeri elinden tutulup sakin bir köşeye çekiliyor ve oturup meditasyon yapması ve attığı bütün şutların zaten basket olduğunu imgelemesi isteniyor. Sonra iki çocuk kapıştırılıyor ve meditasyon yapan ellide elli yaparak diğerini geçiyor. Basit bir meditasyonun ne kadar etkili olabileceğini gösteren çok önemli bir örnektir bu… Çinli çocukların bu şekilde yetiştirildiğini ve ileriki Olimpiyatlarda kazanacakları başarıları düşünün!
Doğumdan 4 yaşına kadar geçen sürede bebeklerin beyni delta konumunda çalışır. Saniyede neredeyse 4 döngü yapar. Yetişkinlerde bu durum sadece çok derin uykudayken deneyimlenebilir.
4 ila 7 yaş arasında çocuklar teta konumuna geçer. Bu durum yetişkinlerde uyku anında yaşanır. Değişime ayak uydurmak için elverişli konumdur. Sadece bir iki deneyimle kolaylıkla davranışlarımızda değişiklikler yapabilir hale geliriz.
7-14 yaş arası alfa konuma geçeriz. Yetişkinlerde meditasyon ve hafif uyku hallerinde yaşanabilen bu konumda 21 tekrardan sonra etkili öğrenme deneyimleri yaşanabilir. EFT vb tekniklerin uygulanabilmesi için gerekli konum budur. Bedensel iyileşme için bu konumda olmak büyük fayda sağlar.
Bundan sonraki süreç yetişkinlik sürecidir ve sürekli beta konumunda yaşam başlar. Gözler açık uyanıkken ve sürekli alarm modunda yaşarken beta konumundayızdır. Yeni bir şey öğrenmek için binlerce kez tekrar bile bu moddayken faydasızdır. Bu yüzden bu konumda her türlü öğrenme süreci sancılı ve zor olur.
Delta ve teta beyin dalgaları genel olarak sağlık için en iyi olanlarıdır. Uykuda yakalanması kolay modlardır ama öğrenciler ve kurumsal hayat insanları için günlük hayatta yakalanması kolay değildir. Deltanın fazlası ise genellikle depresyon, fiziksel ve duygusal problemler ve uyku bozukluklarıyla sonuçlanır.
Neyse, biz konumuz olan alfaya geri dönelim.
8 hertz konumunda yeni bilgileri daha hızlı öğrenme, hafızanın gelişmesi söz konusudur. Yaratıcılığın arttığı aralıktır.
10 hertzde serotonin miktarı artar. Daha iyi bir ruh haline girersiniz, uyarıcı etkisi vardır. Uykusuz bile olsanız uykunuzu iyi almışçasına zindelik ve rahatlık verir. Özellikle baş ağrısı gibi ağrılar yok olur. Daha berrak bir zihinle serotonin salgılayıp mutluluk katsayısını artırırsınız.
11 hertzde uykudaymışçasına rahat hissedersiniz ama tam uyanıklık vardır.
12 hertzde duygusal denge ve merkeze dönme sağlanır.
14 hertze kadar olan evrede konsantrasyon ve odaklanma, farkındalık artar. Öğrenme frekansı denilen bu aralıkta bilgiler zahmetsizce zihne akar.
Peki, bu durum beta’dayken nasıldır?
14 hertz üzerinde sürekli alarm modundasınızdır. Yapacağınız işe odaklanırsınız, hayatta kalmak asıl amaçtır. 16 hertzde hücrelere oksijen ve kalsiyum yüklenir. 15 hertze kadar dikkat gerektiren yetenekler kullanılır. 13-27 hertz arası dış uyaranlara karşı tepki mekanizmaları devreye girer. 13-30 hertz arası problem çözme ve mantıklı düşünme çabası başlar. 18-24 hertz arası ise heyecan ve endişe hali genellikle baş ağrısı ile sonuçlanan süreçtir.
Betadan alfaya geçmeyi başardığınızda bu size pek çok avantaj sağlar. Öncelikle stresi bertaraf edersiniz. Öğrenme kabiliyetiniz artar. Özellikle de yabancı dil öğrenirken çok faydasını görürsünüz. Elinizdeki işleri sakin kafayla daha çabuk ve iyi bir şekilde bitirirsiniz. En karmaşık sorunları en basit şekilde çözmeyi başarırsınız.
Meditasyon sizin betadan diğer konumlara geçmenize yardımcı olacaktır ama meditasyon yapabilmek için bile Beta konumundan çıkmak durumundasınız. Beta konumundaki birini oturtup “Hadi sen meditasyon yap” diyemezsiniz, çünkü kafasında bin bir tilki dolaşır ve bütün endişe, heyecan, kaygı, korku, öfke vb. duygular kafasına dolanırken ve dolu dolu beta modunu yaşarken meditasyona geçmesi imkansızdır. Bu haldeyken meditasyon eziyet halini alır. Yapamaz ve hiç de yapamayacağını düşünür. Bu yüzden de meditasyondan soğur. Meditasyon artık onun için yapması çok zor, sıkıcı, eziyetli, zaman kaybı bir uygulamadır.
Peki meditasyon bile yapamıyorsak nasıl betadan alfaya geçiş yapacağız?
Nefes tekniğimizle… Karşınıza pek çok nefes tekniği çeşidi çıkacaktır. Haritanın doğusunda yedi bin senedir kullanılan ve çok basit olan Taoist nefes tekniği bizim Çigong çalışmalarımızda kullandığımız nefes tekniğidir. Tüm nefes teknikleri içinde en basiti ama en etkilisidir. Öğrenmesi dakikalar sürer, bu yüzden de karmaşık bir şekilde pazarlanamayacak kadar basit olduğu için eğitimciler tarafından tercih edilmez!
Bu teknik vücuda maksimum oksijen alınmasını hedefler, zira kanser de dâhil olmak üzere her türlü hastalığın ve sorunun en büyük düşmanı oksijendir. Biz maalesef nefes almayı bilmiyoruz. Bebekler bizden daha iyi nefes alıyorlar. Dakikada alıp verdiğimiz nefes sayısı o kadar fazla ki vücudumuza bu yüzden çok az oksijen girebiliyor. Bizim tekniğimizde ise dakikada aldığımız nefes miktarını azaltmak; uzun, derin, yavaş ve doğal nefes almak esastır. Nefeslerimizi hep burundan alıp burundan veririz çünkü Çinliler yaşam enerjisi olarak kabul ettiği nefesi Çi ile özdeşleştirdiğinden, ağzın açılması halinde bu enerjinin heba olduğuna inanırlar. Bir başka olmazsa olmazımız ise dilimizin ucunu damağımıza dayalı tutmaktır. Bu bizim Du ve Ren meridyenlerimizi birleştirip mükemmel bir enerji akışı sağladığı için ve kalp ve zihni birleştirdiği düşünüldüğü için çok önemlidir. En önemli kısım ise nefesimizi alışık olduğumuz üzere ciğerlerimize değil karnımıza dolduruyoruz. Bunun nedeni tüm yaşam enerjimizin, ağırlık merkezimizin ve ikinci beynimizin bu bölgede bulunması. Karnımızdaki İkinci Beyin adlı yazımızdan bunu hatırlayacaksınız. Bu alanda depoladığımız ve her an kullanıma hazır olan enerji, sizin alfa konumunda kalmanızı sağlayacaktır.
Verdiğimiz nefes süresi aldığımız nefes süresinden biraz daha uzundur. Her nefes alış ve nefes verişten sonra ise bir müddet bekleriz, bu esnada nefesler hafiften tutulur çünkü fizikte de cisimler en tepe noktaya geldiklerinde hemen inişe geçmezler; kısa da olsa bir süre tepe noktada bekleme süresi yaşanır. Şimdi gelin kısa bir ölçüm yapalım. Normalde sıradan bir insan dakikada 10 ve daha fazlası nefes alıp verir. Bu epey yüksek bir rakamdır. Kesik kesik tamamlanmamış nefeslerdir. Bunu en çok gerilim filmi filan izlerken, filmin bir yerinde uzun ve derin bir nefes aldığınızda fark edersiniz. Çoğu insan da resmen nefesini tutarak yaşar.
Şimdi bizim tekniğe gelelim. Yavaş, uzun ve derin nefes alarak bu süreci 6 saniyede tamamladığınızı düşünün. 3 saniye de nefesinizi tuttunuz. 8 saniye kadar bir sürede yavaşça verdiniz, ta ki bitene kadar. Nefesiniz tam olarak bittiğinde yine 3 saniye kadar bekleyin. Tekrar nefes almaya hazırsınız. Aradaki hafif nefes tutmalar bir sonraki nefes alış verişinizi daha etkili ve hakkını vererek yapmanızı sağlar. Ne oldu sonuç? 6+3+8+3=20. Dakikada alıp verdiğiniz nefes sayısını şimdiden üçe indirdiniz. En baba yogiler bunu dakikada bire indiriyorsa sizin için muhteşem bir sonuç olmalı. Bu rakamları kendinize göre ayarlayabilirsiniz. Maksat öncelikle bu; bu size bir idman ve pratik olsun. Daha sonra zaten saymayı bırakacaksınız ve bu sizin günlük nefes alış verişiniz şekline dönüşecek. Vücudunuza giren maksimum oksijen miktarı ve titreşimleri artan hücreleriniz bilin bakalım sizi hangi seviyeye getirecek: Alfa ve daha üst seviyelere. Artık o hayvansal, hayatta kalma içgüdülü moddan çıkıp sakinleşmiş ve aydınlamış moda gireceksiniz. Toplantıdasınız ve her şey sinir bozucu bir şekilde ilerliyor. Hemen o anda nasıl nefes alıp verdiğinize odaklanın. Nefesinizi düzene soktuğunuz andan itibaren toplantının akışı dahi değişecektir. Sizi sinir etmeye çalışan karşı taraf bir anda bertaraf olacaktır. Alfa konumuna geçtiğiniz andan itibaren yaydığınız titreşimler, etrafınızdaki canlıların ve olayların da titreşimlerini değiştirebilecek güçtedir. En azından kendi titreşiminiz sizin etrafınızdan etkilenmenizi engelleyecektir, varsın onlar betada sürünsünler 🙂
Tabi olay sadece nefes tekniği ile kalmıyor. Yediğiniz pek çok besin sizi betada tutar. Ne kadar asidik beslenirseniz beta beyin dalgalarınız o kadar yoğun çalışır. Beta beyin dalgalarından kurtulmanın beslenme tarafındaki çözümü alkali diyettir. Yani hayatınızdan kola gibi asidik içecekleri, kahveyi, eti, süt ve süt ürünlerini, unlu mamulleri ve diğer tüm asit yapan ürünleri çıkartıp bunların yerini bol sebze ve meyveye ayırıp, günde yeteri kadar da su içmeye başlarsanız vücudunuz alkali olacaktır. Alkali olan vücut alfa konumuna geçmeye daha müsaittir. Alkali diyetle alakalı daha önce paylaştığım makalemi okuyabilirsiniz. (Kanseri Yenmek)
Seyrettiğiniz filmleri, üçüncü sayfa haberleriyle dolu haber kanallarını, bunalım, şiddet ve acı dolu olumsuz dizileri, uyuşturmaya yönelik şov ve yarışmaları, etrafınızdaki olumsuz insanları, hayatınızda bağımlılık yapan unsurları, korku üzerine kurulu ve sevgi karşıtı her şeyi elemeye başladığınızda tam bir alfa olacaksınız.
Çigong ve TaiChi eğitimlerinde öğrettiğimiz duruş tekniklerinin de size çok yardımı dokunur. Bu duruşlar sayesindedir ki, başta duruş bozukluklarınız ortadan kalkacak ve bu sayede omurganız üzerinden enerjinin mükemmel akması sağlanacaktır. Enerjide her hangi bir blokaj oluşmadığı için de sizi beta konumuna sokacak bu bölgeye ait bir sorun kalmayacaktır.
Şifacıların da olmazsa olmazıdır alfa ve üzeri beyin dalgaları. Beta konumunda iken bir şifacıdan hayır gelmez. Kendi enerjisinden vermeye başlar. Bu da onun çabuk bitkin düşmesine, günde çok az hastaya bakabilmesine, bir şifacıya yakışmayacak şekilde hastalıkları kendi üzerine çekmesine ve hatta erken yaşta ölmesine kadar giden bir süreç başlatacaktır. Bu yüzden şifacı olma yolunda giderken dikkat etmeniz gereken en önemli şey, her şeyi en başından adım adım, nefes teknikleri ile, meditasyon ile ve enerjinin doğru depolanması ve yin yang dengesinin doğru kurulması ile yapmaya başlamanız olacaktır. Çoğu şifacı, bunu Tanrı vergisi sanıp kendinde diğer insanlarda olmayan bazı özel yetenekler olduğunu sanıp şifa vermeye girişebilir. Ancak saydığım adımları es geçmiş olduğu için kendi kendini yıpratan bir süreç yaşamaya başlar.
Bir de asıl olan başka bir gerçek vardır ki, sadece paylaşılabilen ve aktarılabilen bilgi değerlidir. Sadece sizde olup diğerlerinde olmayan yetenek ve bilgi, sizinle birlikte yok olmaya mahkûm değersiz bir bilgidir.
Devam etme ihtimalim çok yüksek…