Geçen aylarda bir arkadaşımla uygun saatlerimizi ayarlayarak buluştuk. Öğleden sonra  3-4 arası görüşüp, ayrılıp, tekrar 6-7 arası biraraya gelecektik. Saat 3’te buluştuğumuzda, çalan telefonu 6-7 arası tekrar biraraya gelemeyeceğimizin haberini veriyordu.

Birden şunu fark ettim ki ben eskiden olsa bu konuya çok üzülecek, kafamda büyütecek ve günümün geri kalanını kendime heder edecektim. Ama bu olayda tam tersini yaptım….

Durumu sorun yapmak yerine gülümsedim. An’ı yaşamanın keyfine odaklandım. Çok güzel bir, 1 saat geçirdik arkadaşımla. Sonra o gitti. Ben de yazı yazdım. İçimde huzurla, çünkü kendi başıma yapacaklarım vardı.

Zaten, aradaki en büyük değişiklik bu. Benim yapabileceklerim var ve enerjimi buna yönlendiriyorum. Eskiden olduğu gibi üzülmeye harcamıyorum.

Biraz daha açayım…

Bir liste çıkaralım:

Eskiden, başkalarına ve onların tepkilerine göre kendimi ayarladığımda, elime neler geçiyordu?

• Üzüntü
• An’ı mahvetmek
• İlişkiyi zayıflatmak
• Kırgınlık
• Enerjimi boşa harcamak
• Olumsuz sonuçlar elde etmek
• Boşu boşuna kendini hırpalamak
• Kafayı takmak veeeeeee sonuçta da,
• Hata yaptığını düşünüp acı çekmek

Ve şimdi elde ettiklerim:

• Çok güzel geçen 1 saat
• An’ı dolu dolu yaşamak
• İlk verdiğim tepki olan gülümseme ile karşı tarafta güzel bir etki yaratmak
• İlişkinin güçlenmesi
• Kendime yetebileceğimi bilmenin harika duygusu
• Bu yazı
• Enerjimi doğru yönlendirebilmenin verdiği harika doyum
• Davranış ve olayların, aslında kişilerin kendileri olmadığını ayırabilmenin rahatlık duygusu
• Gayet başarılı bir sonuç
• Yaşadığımı hissetmek

O gün, anın keyfini çıkarmayı ve yapabileceklerime odaklanarak çok sevdiğim arkadaşımla 1 kocaman saat geçirdim. O gitti ve ben kahvemi yudumlayarak yazmaya başladım:

”Güzel bir müzik geliyor kulağıma. Etraftaki insanlar mırıldanıyorlar. Tüm masalar ağaçtan yapılmış ve çok güzeller. İçeride bir sürü kitap var. Yanımda da var. Üzerimiz şeffaf bir madde ile kapalı, gökyüzünü görebiliyorum.
Elimde kalemimin, içimde arkadaşımın enerjisi var. Tam tepemde, oturduğum Cafe’ye daha önce gelmiş olanların bıraktığı yazılar duruyor. Tahta koltuk popoma batıyor. Burnum akıyor. Kendimi dinlendiriyorum ve aynı anda aktifim. Hayatımı yaşıyorum.
Ve yağmur başladı….”

Share This