İnsanların aurasını görüp yorumlamada başarılı olabilmek için yapılması gereken ilk şey sessiz bir mekân yaratmaktır. Biz bir adım öteye gidip bu sığınağı şimdiki zamanda, günlük hayatımızda ve kendi bedenimizin içinde yaratacağız. Kafamızın içinde bir oda hazırlayacağız.

Kafanızın içindeki bu oda öyle ulaşılmaz ve özel bir yer olacak ki, oradaki huzura başkalarının yardımından ya da içinde bulunduğunuz fiziksel çevreden bağımsız olarak kavuşacaksınız. Bedeninizin içinde her zaman yalnız başına kalabileceğiniz bir yeriniz olacak. Pek çok kişi için bedenin içinde var olmak yepyeni bir deneyimdir. Çoğumuz zamanımızı geçmişte, gelecekte, çatışmalarda ve “keşke”lerde geçiririz. Kafamızda yaratacağımız oda bize farkındalığımızı toparlama ve bütünleşme şansı verir.

Kafanızın İçindeki Odayı Yaratmak

Odayı şöyle yaratacaksınız: Burnunuzdan başınızın arkasına doğru hayali bir çizgi çekin. Şimdi başınızın üstünden geçen, sağ kulağınızdan sol kulağınıza kadar bir çizgi çekin (Şekil 1). Bu iki çizginin birbiriyle çakıştığı nokta sizin odanızın merkezidir. Odanızın zemininin başınızın alt tarafında; burnunuzun ortalarına doğru bir yerde merkezlenmesine ve daha yüksekte kalmamasına dikkat edin. Şayet zemin daha yükseğe merkezlenirse baş dönmesi yaşayabilirsiniz.


Şekil1. Kafanızın İçindeki Odayı Yaratmak

Şimdi odanın dört duvarını, zeminini ve tavanını oluşturun, elbette hepsi de kafanızın içinde duruyor. Odanın ön tarafında iki pencere (gözleriniz) ve bir kapı olacak. Çalışmaya başladığınızda, bu kapının dış tarafına şu yazıyı asın:

“Lütfen rahatsız etmeyin”

Şimdi işin en eğlenceli kısmına geldik. Odayı istediğiniz tarzda döşeyebilirsiniz ama unutmayın burası sizin kutsal mekânınız; küçük tapınağınız. İçini gürültü patırtıyla doldurmayın ya da içeriye birilerine davet edeceğinizi düşünerek hazırlık yapmayın. Bu oda başka insanlara kesinlikle yasaklanmıştır. Duvarlarına bir iki güzel tablo asabilir; içeriye ılık su dolu bir küvet ya da bir şömine yerleştirebilirsiniz. Belki birkaç tane hayvan heykelciği koyarsınız. Odanızı bir Mısır tapınağına; kristal bir mağaraya; eski bir İngiliz şatosunun kütüphane salonuna ya da bir Mezopotamya çadırına dönüştürebilirsiniz.

Hayatınızda zaten var olan bir odayı kopyalamayın; bunun yerine odanızı bir hayal mekânı haline getirin.SAYFA-BOLUMU

Gözlerinizin penceresinin önüne kendiniz için (başka biri için değil) rahatça oturabileceğiniz şık bir koltuk ya da kanepe yerleştirin ve buradan, gerçekten hoşlanacağınız bir manzaranın göründüğünü hayal edin. Önünüzde uzanan bu manzaraya bakarken huzur bulacak ve fiziksel olarak sizi çevrelemese bile doğayla bağlantı kuracaksınız. Trafik keşmekeşinin içindeyken bile güzel bir bahçeye; bir ormana ya da çölde yükselen mehtaba bakıyor olabilirsiniz.

Odanız hazır olunca rahat koltuğunuza oturun ve gözlerinizin arkasından dışarı bakma alıştırması yapın.

Önce bu odada bir dakika kadar kalabilmeyi deneyin ama henüz bunu yapamıyorsanız sakın endişelenmeyin. Bedenin içinde kalmayı öğrenmek için biraz alıştırma yapmak gereklidir.

Odada olup olmadığınızı nasıl anlayacaksınız?

Odanızda olup olmadığınızı anlamanın en kolay yollarından biri elinizi yüzünüze götürüp parmaklarınızla burnunuza bastırmanızdır. Dikkatinizin başınızın arkasına doğru toplandığını hissederseniz muhtemelen zaten odanızda değildiniz demektir.

Bunu anlamanın bir başka kestirme yolu da burnunuzu ve kirpiklerinizi gözünüzü odaklamadan görüp göremediğinizi kontrol etmektir. Eğer farkındalığınız gözlerinizin arkasında yoğunlaşmışsa burnunuz ve kirpikleriniz daima görüş alanınızda olacaktır.

Gözlerinizin arkasında ve odanızda kalmayı deneyin. Şayet orada olmayı hiç istemediğinizi hissediyorsanız o zaman konforu sağlayana kadar odanın dekorunu değiştirin. Gün boyunca odanızın ve duygularınızın nasıl değiştiğini kontrol edin.

Odanızı tekrar tekrar değiştirmekten korkmayın ve unutmayın ki odanızı istediğiniz kadar fantastik ve zengin bir yer haline getirmekte özgürsünüz.

Nasılsa bedava!

Hemen herkes yaşanacak en iyi zaman diliminin “şimdi” olduğunu duymuştur. Zaten hepimiz sadece şimdide var olabilen bir aracın içinde yaşıyoruz. Bedenlerimiz geçmişte yaşayamaz; geleceğe yolculuk edemez; sadece şimdiki anın içinde var olabilir. Eğer bedenimizin içine tırmanır ve gözlerimizin ardında oturursak şimdiki anda yaşıyor oluruz. Bu kadar basit. Tüm güç şimdiki anda var olduğuna göre o zaman bedenimizin içinde olmak bize yaşamanın, gelişmenin ve iyileşmenin gerektirdiği gücü verecektir.

Kafanızın içinde bir oda yaratmak bedeninizle uzun zamandır kurduğunuz ilk bilinçli ilişki olabilir. Şuranızdaki ağrı, oradaki adam, şu ya da bu duygular ve buna benzer konularda aklınızın genellikle size söyleyecek bir yığın sözü vardır. Bu vıdı vıdı bir süre sonra azalacak ve topraklama adı verilen teknik bedeninizin sakinleşmesine yardımcı olacaktır.

NOT:

Bilincimizin odak noktası aklınıza gelebilecek her yer olabilir. Eğer iyi bir atletseniz ya da bir matematikçiyseniz bilinciniz başınızın üst kısmında bir yerlerde ya da alnınıza doğru bir noktada dolaşıyor olabilir ama aynı zamanda başınızın arkasında ya da omzunuzun yanında da olabilir. Bilincinizin bir yerden diğerine geziyor olması normal ve sağlıklıdır. Bilinciniz istediği yere gidebilmelidir ama sizin onunla farkındalıklı bir bağınız olmalıdır.

Gerek duyduğunuzda bilincinizi istediğiniz yere odaklayabilmelisiniz.

Bilincinizi bütün gün kafanızdaki odada kalmak için zorlamamalısınız. Bilinciniz meditasyon için kendinizi odaklamaya ihtiyaç duyana kadar serbestçe dolaşmakta özgür olmalıdır. Bilinciniz, odak noktasını ve yerini değiştirmeyi zaten bilir.

Aura ve Çakra Kullanma Kılavuzu, Karla McLaren

Share This