Önce haberler…
En zengin 1226 insana “ölümsüzlük” teklifi
Rus milyarder Dimitri İstkov, bu yılın başlarında yaptığı açıklamayla, 2045 yılında insan bilincini bir holograma aktaracak ve ona ölümsüzlük kazandıracak bir teknolojiye ulaşacaklarını öne sürmüştü. İtskov, dünyanın en zengin 1266 insanına “ölümsüzlük teknolojisi” satın almayı teklif etti.
İtskov, yüz bilim insanının çalıştığı iddia edilen “Avatar” projesi kapsamında, insan bilincini biyolojik bedenden ayırarak fiziksel kısıtlamaların ötesine çıkaracağını vaat etmişti. Büyük yatırım yaptığı projesinde son derece ciddi olan İtskov, Forbes dergisinin Dünyanın Milyarderleri Listesi’ndeki 1266 kişiye mektup göndererek, “ölümsüzlüğe erişme” teklifinde bulundu.
Mektubunda, “Birçoklarınız bilim, sanat ve yardım derneklerini destekleyen başarılı işler kurdunuz ve büyük zenginliğe ulaştınız. Sizlere sibernetik ölümsüzlük ve yapay insan vücudu geliştirilmesi için yapılan bilimsel çalışmalara katkıda bulunmanızı öneriyorum. Bu çalışmalar bir gün sizi ve dünyamızdaki birçok insanı hastalık, yaşlılık ve hatta ölümden özgür kılacak” dedi.
2045’e yetiştirmeye çalıştığı projesi için ABD’nin San Francisco kentinde bir büro açarak büyük bir bilim sosyal medya çalışması başlatmayı istiyor. Rus işadamının amacı, dünyanın dört bir yanından bilim insanlarından sibernetik teknolojiler konusunda bilgi almak, onların bu konuyu tartışmasını sağlamak. İtskov ayrıca, en son Moskova’da düzenlenen, gelecek yıl ise New York’ta gerçekleştirilecek Küresel Gelecek Kongresi’nde ölümsüzlük teknolojisini öne çıkarmak istiyor.
İtskov’un son derece ciddi olduğu Avatar Projesi, insan zihnini adım adım fütürist cihazlara aktarmayı öngörüyor. Bu amaçla, ilk olarak beyin-makine arayüzü ile kontrol edilen insan benzeri bir robot kullanılması amaçlanıyor. Ardından, insan beyni, ilk başta dışarıdan kontrol edeceği bu robota nakledilecek. Sonrasında, bilgisayar ortamına aktarılan bilinç, robot vücuda transfer edilecek. Sonuç olarak, robotik bir vücut ve sanal bir beyin kullanan bir Avatar ortaya çıkacak.
Her ne kadar çok zor bir hedef gibi görünse de, otuz yılı aşkın bir süre sonra İtskov amacına ulaşmayı planlıyor. Bu süre zarfına yaydığı basamakları gerçeğe dönüştürmek için, dünyanın en zengin insanlarından mali destek istemeye başladı.
Evet, haber bu kadar. Şimdi sıkı durun. Ya size desem ki, zaten böyle bir alete ihtiyaç duymadan da bilincinizi biyolojik bedeninizden ayırıp ölümsüzlüğe siz de ulaşabilirsiniz.
Sistemin bize doğuştan itibaren öğrettiği ve şartlı olarak bilinçaltımıza işlenen şeyler olduğunda hemfikiriz. Büyümek, evlenmek, çoluk çocuk sahibi olmak, para kazanmak, para harcamak, mutlu olmak, mutsuz olmak… Bunlara hiç ölümü eklemeyi düşünen olmamıştır sanırım. Bilinen tek gerçek hepimizin öleceğidir, denip kestirip atılmış. Halbuki ölüm bile bize öğretilen ve şartlandırılan şeyler arasında.
“Sen artık büyüdün, abi/abla oldun” diyerek çocukluktan koparılırız. Okurken hobilerle, sporla, başka şeylerle uğraşmaktan uzaklaştırılırız. Vücut hantallaşmaya ve gençliğini yitirmeye başlar. Hareketli bir hayatı olan kişi evlenince elinde kumanda, büyümüş bir göbekle yaşlanmayı kabullenir. Artık evinin erkeği/kadınıdır, otur oturduğun yerde’dir. Artık yaşının insanı olmalıdır. Yaşını kabullenmeyene çeşitli damgalar vurulur. Ve bu süreç ölüme hazırlığa kadar gider. Cennetten cehennemden daha fazla söz eder olur; o yaşına kadar hiç ilgisi olmayan namaz niyaz işleri gözüne daha bir iyi görünür olur. Kendine şimdiden aile mezarlığı satın almalar başlar. Vasiyetler dillendirilir. Her ziyaretten sonra helalleşmeler başlar.
Bilinen en yaşlı insan şurada yaşayan şudur diye haberler çıkar arada. Bilinmeyenlerden haberiniz var mı peki? Mesela tapınakları koruyan rahiplerden iki yüz küsur yaşlarında olanlar olduğuna inanır mısınız? Onlar insandan, hatta hayattan soyut bir şekilde yaşamlarını sürdürür. İnsan beyni her şeye muktedirken, yapamayacağı şey yokken, buna da kendi başına çözüm bulacak kapasitededir.
Bir sıçrayışta yerden üç kat yukarı zıplayan, vücuduna bıçak saplanmayan, kaşığı büken, cisimlere hükmeden, düşünceleri okuyan Şaolin rahipleriyle Çin’de tapınak tapınak dolaşırken tanışmıştım. Onlardan biri bu bahsettiklerimin çocuk oyuncağı olduğunu ve asıl sahip oldukları diğer yetenekleri affıma sığınarak gösteremeyeceğini söyleyip şunu eklemişti: “Bizler 5000 yılı aşkın süredir hayatı tecrübe edip koruyoruz. Barutu bulan insandır (hatta Çinliler) bunu kitlesel imha silahı haline getiren de insandır. Sahip olduğumuz bilginin insanlığa açıldığını düşünebiliyor musun? Sonunu sen tahmin et.”