Elinizi karnınızın üzerine yerleştirin, bebeğinizin nerede olduğunu düşünüyorsanız oraya. Gözlerinizi kapatın. Avucunuzun altında bebeğinizi hissedin. Hamileliğinizin kaçıncı haftasında olduğunuz, bebeğinizin ne kadar minik olduğu hiç önemli değil. Derin bir nefes alın ve aldığınız nefesin bebeğinizin etrafında dolaştığını, onu okşadığını hayal edin. Bebeğiniz orada.
İşte bu minicik, kısacık bağlantı bebeğinizle iletişimin en basit yollarından biri.
Psikiyatrist Dr. Thomas Verny, Doğmamış Çocuğun Gizli Yaşamı (Kuraldışı Yayıncılık) adlı çığır açıcı kitabında anne ve karnındaki bebek arasındaki ilişkiyi üç seviyede açıklıyor.1 Birincisi fizyolojik boyuttaki iletişim. Anne bebeğine besin gönderiyor; bebeğin tetiklemesiyle annenin bedeninde fiziksel değişiklikler meydana geliyor. Annenin duygularıyla ilişkili hormonlar bebeği fizyolojik olarak etkiliyor. Örneğin, anne korkup endişe yaratıcı hormonlar salgıladığında bebeğin kalp atışı da saniyeden daha az bir sürede ikiye katlanıyor. İkinci boyut olan davranışsal iletişimin en bariz yöntemi bebeğin tekmeleri. Aksi yönden anne de kendi davranışlarıyla bebeğine çeşitli mesajlar gönderiyor. Beslenmesi, onun için yaptığı hazırlıklar, gün içindeki hareketleri, hızı ve benzer davranışları hep bir şeyler söylüyor bebeğe. Dr. Verny’nin sempatik iletişim dediği üçüncü boyutta ise bebek anneye rüyaları aracılığıyla ulaşıp mesaj veriyor, annenin sevgisini ve kararsızlık gibi diğer bazı duygularını yine sempatik iletişimle algılıyor.
John Hopkins Üniversitesinde yapılan araştırmada bebeklerinin cinsiyetlerini henüz bilmeyen 104 anne adayından cinsiyet tahmini yapmaları istenmiş ve dayanakları sorulmuş. Rüyalar ve hisler gibi içsel nedenler diğerlerine göre çok daha fazla doğru tahminle sonuçlanmış. Örneğin, eğitim seviyesi yüksek olan anneler arasında tahminlerini rüya ile açıklayanların tamamı, bir hise bağlayanların ise yüzde 76’sı bebeklerinin cinsiyetini doğru tahmin etmiş.2
Kendi bedenimde, bebeklerimle yaşadıklarımdan dolayı bu iletişimin varlığı hayatta emin olduğum birkaç şeyden biri. İki bebeğime de hamile kaldığımda varlıklarını birkaç gün içinde bedenimde hissettim, araştırmadaki kadınlar gibi cinsiyetlerini bildim, kimi zaman rüyalar kimi zaman içime doğuveren hisler aracılığıyla isimleri dahil bana ilettikleri birçok mesajı algıladım. 16. haftada cinsiyetlerini de öğreneceğim doktor ziyaretlerine gittiğimde Tane’nin kız, Kayra’nın erkek olduğunu zaten biliyordum. Tane’nin ultrasonundan önce bunu paylaştığımda, o sıralar ziyaret ettiğim, sonradan başka nedenlerle bıraktığım doktor omuz silkmiş, bir falcının bunu bilme ihtimalinin benimki ile aynı olduğunu söylemişti. İkinci sefer Kayra’nın ultrasonunu yapan ileri yaştaki doktor belki de yılların tecrübesiyle büyük olasılıkla haklı çıkacağımı, annelerin bebekleri hakkındaki hislerinin pek yanılmadığını söylemişti.
O doktor ziyaretinden çıkıp uzun süredir göremediğim Nur’la buluşmuştum. Oğlumun gökten gelen, ilahi, güçlü bir ismi olması gerektiğini hissettiğimi, içinde “K” harfinin olduğunu ama tam ne olduğunu bilemediğimden bahsetmiştim. O akşam yattığımda uyku ile uyanıklık arasında çok eskilerden tanıdığım, hayal meyal hatırladığım, Kayra adlı delikanlının yüzü gözümün önüne geldi. “Kayra” diye bağırarak yataktan fırladım. Hemen bilgisayarımı açıp ne demek olduğuna bakmak istedim. Türk mitolojisinde Gök Tengri’nin oğlu Kayra Han’ın varlığından böyle haberdar oldum. Tüylerim diken diken, kalbim bu mistik deneyimin heyecanlıyla pır pır atarak Kayra’nın babasını arayıp “Adı Kayra” dedim.
Bu deneyimler benim için hamileliğin en mucizevi, en etkileyici yönleriydi. Ancak biliyorum ki iletişimin varlığına rağmen gelip giden mesajlar her zaman anne tarafından bilinçli bir şekilde hissedilmiyor. Bu da gayet doğal. Kimi kadın hamile kaldığı andan itibaren bebeğiyle konuşmaya başlıyor, ona yazıyor, anlatıyor, iletişim için bilinçli bir çaba harcıyor. Beni çok etkileyen bir takım deneyimler yaşamış olmama rağmen ben o annelerden değildim. Kimi kadın için iletişim ilk tekme ile birlikte gerçek oluyor. Bebek tekme atıyor, annesi dokunuyor, okşuyor, karşılık veriyor. Kimine göre ise henüz hislerinde pek bir şey değişmiş olmuyor. Hatta doğduğu zaman bebeğini sevip sevmeyeceğinden endişe duyabiliyor. Doğuma hazırlık eğitimine gelen bir anne demişti ki “Ben o bildiğiniz, bebeğine mektuplar yazan mutlu hamilelerden değilim. Bebeğim doğduktan sonra anne olmaya başlayacağım.” Bu hislerin hepsi son derece doğal, doğrusu yanlışı yok.
Ancak bilincimizle fark etsek de etmesek de bebeğimizle iletişim bir şekilde gerçekleşiyor. Karnındaki bebeğini pek de hissetmediğini söyleyen anneler dahi sık sık elini karnına götürür hamileyken, bebeğine dokunur. Zaten var olan bu iletişime biraz dikkat vermenin, onu biraz derinleştirmenin hem doğuma hem de sonrasına faydası olur.
Doğum sırasında bebeğinizle iletişim
“Çık yavrum çık. Hadi yavrum çık” laflarını adeta bir mantra gibi tekrarlıyormuş annem beni doğururken. Birçok anne doğum sırasında bebekleriyle konuşup bu iletişimden güç alıyorlar. (Sesli olarak tekrarlanan sözlerin ve ezgilerin ise ayrıca bir yardımı var.)
Bütün gece evde doğum kasılmalarını eşi ve doulası ile karşılayan Ayça sabah hastaneye gitmişti. Uzun süren bir kasılma döneminden sonra ertesi gece saat üçte doğum anı iyice yaklaşmıştı. Ancak kasılmalar uzun süredir bir başlıyor, bir duruyor, yeterince etkili olmuyordu. Doğal doğumu destekleyen doktoru bile artık suni sancı ile doğumu hızlandırmak istiyordu.
En sonunda doktorumla duşa girme konusunda anlaştık. Duşta tekrar açılma olmazsa suni sancı verilecekti. Ben herkese odadan çıkmalarını söyledim. ‘Bebeğimle beni baş başa bırakın, biz biraz konuşalım’ dedim. Hatta eşim, onu da odadan gönderdiğim için bana biraz bozuldu. Duşta bebeğimle konuşup eğer bana tekrar bir şans verir ve kanala girerse, çok güzel ıkınıp onun çıkmasına yardımcı olacağımı söyledim. Duştan sonra doğum tekrar yoluna girdi. Tamamen açılmıştım.
Doğumda en büyük yardımcınız bebeğiniz. Sizinle bu inanılmaz anları birebir yaşayabilen tek kişi de zaten o. Bu anlamda doğum boyunca iletişim içinde olmak ikiniz için de bir güç kaynağı. Onu düşünmek, yakında kavuşacağınızı hatırlamak hiç olmazsa doğum kasılmalarının boşuna olmadığını hatırlatacak. Annemin veya Ayça’nın yaptığı gibi bebeğinizle konuşabilirsiniz. Gözlerinizi kapatıp onun ne yaptığını, hangi pozisyonda olduğunu gözünüzün önüne getirebilirsiniz.