Ne desem, ne söylesem faydası yok.
O yüzden susuyorum.
Sen değil miydin onu kendine gardiyan yapan?
Sen değil miydin kendini mahkum eden?

Bir başkası mı mecbur etti seni?
Beklentin hep hayattan oldu öyle değil mi?
Oysa kontrol edemezdin kendinden başka kimseyi. Biliyordun aslında ama haklısın, bilmek neye yetiyor ki uygulamadıktan sonra.
Öyle zaman gelir ki, insan kendi duygularının  esiri olur. Bu esaret içindeyse insanın, mutlaka sığınılası bir hapishane bulur kendine.

Özgürleşmek cesaret işidir.
Hayattan değil kendinden beklemektir.
Sorumluluk ister. Bedel ödemek ister.

Vererek, sadece vererek kim kimi mutlu edebilmiş bu dünyada?
Veren taraf, değeri de veren taraf olur. Hep kendi değerinden çalarak, kendi hakkından yiyerek azaltır kendini eğer beklentiyle veriyorsa. Sonrasında aynada bile görünmez olur.
Aynadaki aksi kendisi değildir artık.

Sonra?
Başlar sorgulamaya!
Ben kimim? Neden böyleyim? Neden? Neden? Neden?

Olsun arkadaşım. Olmuş bir kere. Nedenleri bırak artık. Bak çevrende nasıllar dolanıp duruyor. Duymayı seçersen, hepsi sana bağırıyorlar.
“Mesele probleminde değil” diyorlar. “Çözüm üretememende”
“Sen yaparsın” diyorlar. “İnan kendine”.

Dünyada bir tek insan başarmışsa bu kaostan çıkmayı, sen de başarırsın, diye haykırıyorlar.

Aç arkadaşım kulaklarını.
Çıkar yıllardır tıkadığın pamukları kulağından.
Sarıl sıkı sıkı kendi hayatına.

İnsanın kendine hata yapma izni vermesi çok güzel oluyor. Sonra dönüp geçmişe, gülüyor eski hatalarına.
Sen de hata yapmış say kendini. Bütün olanları olduğu gibi kabul edip, dön yönünü diğer tarafa.

Şu anda nerede ve ne olduğunun önemi yok ki!

Yönün nereye bakıyor?
Adımını ne tarafa atıyorsun?
Bütün mesele bu!

Herkes bu denizin içinde ama  pusulası olan ve dümenine sahip çıkabilen limana ulaşabiliyor.

Share This