Bizler aslında hepimiz birbirimize ve Tanrı’ya (Allah, Tanrı, Bilinç, Kaynak, Evren vs) derinden bağlantılı durumdayız. Hepimiz Bir’iz. “Hepimiz Biriz”i bilmekle deneyimlemek arasında ciddi bir fark vardır. Bir şeyin doğru olduğunu BİLMEK çok etkilidir. Bir şeyin doğruluğunu DENEYİMLEMEK ise hayatınızı değiştirebilir. Mesela aşkın nasıl bir şey olduğunu herkes bilir ama âşık olmak bambaşka bir şeydir.
Tanrı herkestir, Tanrı her şeydir. Bizler de Tanrıyız. Bizler Biriz. Tanrı kendisinin sınırsız gücünü, koşulsuz sevgisini, sonsuz yaratıcı gücünü bilir. Lakin, tüm bu güçlerin farkında olup bunları bilmekle bunları deneyimlemek arasında fark vardır. Tanrı tüm bunları deneyimlemeyi tercih eder. Tanrı belirsizliktir. Belirsizlik tüm olasılıkların bulunduğu alandır. Kuantum fizikte bu alana Bileşik Alan deniyor. Bu alan, sade, soyut ve sonsuz potansiyelden oluşur. Tüm yaradılış bu belirsizlik durumundan açığa çıkar. Boşluk olarak da adlandırabiliriz.
Bilmek. Tanrı sonsuz potansiyelden Birlik bilincine yükselmektir. Bu mutlak gerçektir. Tanrı kendinden gelen güzelliği sizin üzerinizden deneyimler. Sizin belirli olan formunuz (bedeniniz) Tanrıya kendi özelliklerini deneyimleme imkânı verir: sınırsız güç, koşulsuz sevgi, sınırsız yaratıcılık… Ancak, form, kısıtlı bir şekilde izafi kâinatta var olabilir. Yani, önce bu izafi kâinatı ele almamız gerekiyor.
Her şeyin iki açıdan ele alınması gerekiyor: Mutlak Gerçek ve İzafi Gerçek.
Mutlak gerçeğe göre, acı yok, eziyet yok, cezalandırma yok, sıkıntı yok. Her şey kusursuz işliyor. Her şey açık ve net. Her şey iyi ve güzel. Bilinç içerisinde hepimiz Biriz. Peki o zaman Tanrı nasıl olur da eziyet çeker yad a ölür? Biz de Tanrıysak, Tanrı Tanrıyı nasıl cezalandırır?
Mutlak gerçekliğe göre, arka plandaki bilinç (Tanrı) bundan etkilenmediği sürece eziyetin devamı söz konusu mudur? Hayır. Bu yüzden İzafi Gerçekliğe bakmak gerekir.
İzafi Gerçeklikte, hepimiz gözle görülebilen fiziksel bir dünyada yaşarız. Fiziksel oluşum izafiyet ve ikilik demektir (yin yang, iyi kötü, acı sevinç gibi). İzafi Gerçeklik fiziksel gerçeklik gibi görünse de aslında değildir. İzafi kâinat “gerçek” adı altında sahte bir maske takınır. Bu hayatın en büyük paradoksudur. Ve aslında dünyamız fiziksel bir gerçeklikten oluşmasa da, izafi kâinat bizim için çok önemlidir. Bu da başka bir paradokstur. Evren düalizmin (ikilik) illüzyonunu yaratma sahnesidir. Korkuyu deneyimlemeden koşulsuz sevgiyi deneyimleyemezsiniz. Güçsüzlüğü deneyimlemeden sınırsız gücü deneyimleyemezsiniz. Yaratma gücünden mahrum kalmadıkça sınırsız yaratıcı olmayı deneyimleyemezsiniz.
Bu yüzden buradayız. Siz, Tanrı olarak, mevcut özelliklerinizi deneyimlemek istiyorsunuz. Tanrı olarak siz, mevcut özelliklerinizin aynı zamanda tam zıt olanlarını da deneyimlemek istiyorsunuz. Bu sayede sınırsız güce, koşulsuz sevgiye ve sınırsız yaratıcılığa anlam katabileceksiniz. Eksileri deneyimlemedikçe artıları tam olarak deneyimleyemezsiniz. Ancak bu düalizm size inanılmaz fırsatlar sunabilir.
Peki diğer insanlara yardım etmenin bir anlamı var mı? Bu hem her şey hem de hiçbir şey anlamına gelir. İzafi Gerçekliğe göre her şey, Mutlak Gerçekliğe göre hiçbir şey. Belirsizlik kavramına göre ise hiçbir anlamı yoktur.
Peki kim olduğunuzu nasıl deneyimleyeceksiniz? Sorun illüzyondan ibaret olan eziyet, hastalık, vb şeyleri görebilmekte. Bunu bir kez görüp canlandırabilirseniz, hastalık, eziyet ve zafiyetler ortadan kalkacaktır. Yok olacaktır. İkilik illüzyonu tam tersini görmekle gerçekleşir. Eziyet mutluluğa, hastalık şifaya, yokluk berekete, nefret sevgiye, ölüm ebediyete dönüşür. Bizler bu düalistik illüzyonun üstesinden gelmek için buradayız. Üstesinden gelmek ise İzafi Gerçeklik içerisinde Mutlak Gerçekliğe ulaşmaktır.
Nasıl üstesinden geleceğiz? Cevabı çok basit: Egonuzu atmak. Egonuza hükmederseniz ego-sen olmaktan Tanrı-sen olmaya doğru yol alırsınız. Ego-seni söküp attığınızda ise koşulsuz sevgiyi, gerçek mutluluğu, şifayı, bolluk ve bereketi açığa çıkarmış olacaksınız.
Egonuz, önceden programlama ve tekrarla koşullandırma yoluyla zihniniz tarafından yaratılan bir yapıdır. Egolarımızı biz yarattık, şimdi onlardan kurtulma zamanı. Ego-sen sadece korkudur. Ego (üstünlük, yargılama, ayrımcılık) korku ve kontrol ortamında var olur. Bu üçü kendi arasında değiştirilemez ama Korku=Ego=Kontrol’dür. Birini atabilirseniz üçünden de kurtulabilirsiniz. Örneğin, ne kadar çok kontrolü üzerinizden atarsanız, korkuya o kadar hükmeder, egonuzu da o kadar yok edersiniz.
Tanrının bir korkusu yok, üstün olma ve kontrol etme gibi bir derdi de yok. Yani Tanrının doğal özellikleri ego-senin doğal özelliklerine tamamıyla zıt. Tanrı-sen çoktan ego-sen olan kişinin içinde var olamaz.
Neden buradasınız’ın cevabı ego-sen’den Tanrı-sen’e geçişi tamamlamak içindir. Farkında olun ya da olmayın, hayatınızda başınıza gelen her şey kendiniz tarafından oluşturulan egonuzun üstesinden gelmeniz için önceden oluşturulmuştur. Bu da demektir ki, tüm deneyimler, negatif ya da pozitif, korku-ego-kontrol üçlüsünün üstesinden gelmeniz için sunulmuş fırsatlardır. Negatif şeye çoğu insan fırsat gözüyle bakmayabilir çünkü altta yatan ve kendiliğinden işleyen mekanizmanın farkında değillerdir. Bu yüzden de sadece negatif şeyle ilişkilendirdikleri eziyet ve acıları deneyimlerler.
Negatif şeyler nasıl fırsat olabilir? Hayatınızı korkular olmadan yaşadığınızı düşünün. Egonuz olmadığını düşünün (daha iyi olma mücadelesi yok, başkalarını yargılamak yok, kin nefret yok). Kendinizle ya da başkalarıyla ilgili şeyleri kontrol altında tutmak zorunda olmadığınızı düşünün. Bu, Tanrının sizin hayatınızı deneyimleme yoludur.
Gerçekte, eğer hepimiz Tanrı isek, her zaman bu deneyimi yaşama lüksüne sahipsiniz (ego-sen’den uzaklaştıysanız). Bu şekilde Tanrı-sen’i ortaya çıkarmış olacaksınız. Ego-sen’den uzaklaştıkça Tanrı-sen’den hangi özellikleri deneyimleyeceksiniz?
gerçek mutluluk
koşulsuz sevgi
gerçek bolluk ve bereket
zihinsel rahatlık
heyecan
korkusuzluk
bedensel şifa
diğerlerine şifa verme
sınırsız yaratıcılık potansiyeli
Tanrı-sen ne kadar çok açığa çıkarsa, o kadar Tanrının bireysel bir ifadesi olacaksınız. Burada olmanın eşsiz sebebini de bulmuş olacaksınız. Dünyaya ne için geldiğinizi bilecek ve keyifle yaşayacaksınız. Ego-sen’den uzaklaştıkça yalnız kendinize değil, herkese ve her şeye karşı sevgi dolacaksınız. Herkesin içindeki sevgiyi görebilir hale geleceksiniz. Size ne yapmış olursa olsunlar onları koşulsuz sevmeyi öğreneceksiniz.
Çünkü onların kim olduklarını biliyor olacaksınız.