Yazının aslı 13 Temmuz 2016 tarifinde Quartz adlı sitede yayınlanmıştır.
Baskıcı ve eleştirici olmanın pek de iyi bir ebeveynlik yöntemi olmadığını zaten sağduyumuz bize söylüyordu; ama artık bu bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçek.
Singapur’da, ilkokul çağındaki çocuklar üzerinde beş yıl boyunca yürütülen bilimsel çalışmanın sonuçları, kontrolcü anne babaların çocuklarının kendilerini aşırı eleştirmeye daha yatkın olduklarını ve bu durumun ilerleyen yıllarda daha da kötüye gittiğini gösteriyor. Kendisini fazlasıyla eleştiren çocuklarda depresyon ve kaygı bozukluğu gibi rahatsızlıklara daha sık rastlanıyor.
“Çocukların yıllar içerisinde kendilerine karşı gittikçe daha eleştirel bir tutum sergilemesine yol açan başlıca etkenlerden birinin ebeveynlerin müdahaleci tutumu olduğunu keşfettik” diyor bu bilimsel çalışmayı yürüten, Singapur Ulusal Üniversitesi’nde görevli yardımcı doçent Ryan Hong.
“Mükemmeliyetçiliğin iki türü vardır: Kişinin yaptığı işi, elinden gelen en iyi şekilde, eksizce yapmaya çalışması ‘sağlıklı’ mükemmeliyetçiliktir. Kişinin kendisine fazlasıyla eleştirel yaklaşması, gerçekleştirdiği eylemden ziyade kendisinin ve başkalarının kendisini nasıl gördüğüyle alakadar olması ise ‘sağlıksız’ mükemmeliyetçiliktir” diyor Hong.
Hong ve meslektaşlarının bu bilimsel araştırmayı gerçekleştirme amaçları, küçük yaştaki çocukların ileride uyum sorunu yaşayan mükemmeliyetçi insanlar haline gelmesine nelerin sebep olduğunu ortaya çıkarmaktı. Buna yol açan çocuğun mizacı veya kişiliği midir? Yoksa içinde yetiştiği sosyoekonomik düzey ya da ebeveynlerinin çocuğa karşı davranışları mı etkilidir? Bu soruların cevabını bulmak için çocuğu zamanla sağlıksız mükemmeliyetçiliğe doğru iten veya onu bu yoldan uzaklaştıran etkenlerin hepsini mercek altına aldılar.
2010-2014 yılları arasında, yüksek beklenti sahibi ebeveynleriyle ünlü Sigapur’da gerçekleştirilen çalışmanın, yaşları 7 ila 10 arasında değişen, 10 farklı ilkokulda öğrenim gören 300’ü aşkın çocuğu kapsadığını belirtiyor Hong. Çocukların ebeveynlerinden biri de (çocuğun bakımıyla hangisinin daha çok ilgilendiği düşünülüyorsa o) bu çalışmaya dâhil edilmiş.
Ebeveynlerin ne kadar kontrolcü olduğunu belirlemek için, çalışmanın ilk aşamasında, çocuklardan belli bir süre içerisinde bir bulmaca çözmeleri istenmiş; bu esnada ebeveynler çocuklarına karışıp karışmama konusunda serbest bırakılmışlar. Daha sonra, çocukların kendilerine ne kadar eleştirel yaklaştıklarını belirlemek için her sene çocuklardan, ebeveynlerinden ve öğretmenlerinden çeşitli raporlar hazırlamaları istenmiş.
Müdahaleci ebeveyni olan çocukların kendilerine diğerlerinden daha eleştirel yaklaştığını ve bu durumun zamanla daha da kötüye gittiğini belirtiyor Hong. Araştırma sonuçları asap bozucu başka noktalara da dikkat çekiyor: Araştırmanın başında kendine aşırı eleştirel yaklaştığı belirlenen ancak sonraki süreçte bu konuda ilerleme kaydeden bireylerin bile depresyon ve kaygı bozukluğuna yakalanma oranları hayli yüksek çıkmış. Bu çocuklar, araştırmanın sonunda, kendilerine tahmin edilenden daha az eleştirel yaklaştıklarına göre ebeveynlerinin katı ve yıpratıcı tutumuna karşı çıkan davranışlar sergilemiş olabileceklerini belirtiyor Hong.
Araştırmanın sonuçlarının açıklandığı raporda, çocuklarının hayatına sürekli karışan ebeveynlerin bu tutumunun, çocukların kendilerini yetersiz görmelerine yol açabileceği ve bu yüzden yaşamlarının ilerleyen dönemlerinden hata yapmaktan korkup ‘mükemmel’ olamadıkları için kendilerini suçlayabilecekleri belirtiliyor.
Araştırmacılar, yüz üzerinden doksan almış çocuğunuza “Peki neyi bilemedin?” diye sormak yerine “Ne kadar iyi bir not almışsın!” diyerek ona olumlu geri bildirimde bulunmanızı öneriyor. Hata yaparak öğreniriz; çocukları hata yapmaktan korkmamaları konusunda teşvik etmek çok önemlidir, hele ki yüksek beklenti içerisindeki bir çevrede yetişiyorlarsa.
Bu araştırmanın sonuçları, ebeveynlerin çocuklarının hata yapmasına göz yumması gerektiğini gösteren araştırma sonuçlarıyla birebir örtüşüyor. Ebeveynler çocuklarının arkadaş topluluğu içerisinde yaşanan tartışmalara veya ders çalışmasına müdahale ederek onların sorun çözme becerisi edinme fırsatını kaçırmalarına yol açıyorlar. Bu beceriyi edinemeyen çocuklar ileride kaygılı, bağımlı ve bunalımlı bireyler olurlar.
“Hepimiz çocuklarımızın iyiliğini istiyoruz. Onlara yönelik beklentilerimizin olması doğal ancak bunların gerçeklikten uzak, yüksek beklentiler olmaması gerek.” diyor bu çalışmayı yürüten Hong.
Yazan: Jenny Anderson
Çeviren: Ertuğrul Memed Koç