Bununla yüzleşiyorum bu günlerde… Hani derler yaa ” Dağ dağa küsmüş, dağın haberi olmamış ” , Herkesin hayatı devam ediyor ve sen takıldığınla kalıyorsun. Bir bakmışsın zaman hızlıca geçip gitmiş.. Sen yaşadığın olayı kafanda beyninde yaşatarak,besleyerek  belki aynı olayı tekrar tekrar yaşıyorsun..Bu kendine defalarca tecavüz etmek gibi bir şey. Sonuçta anı ve yaşamı kaçırıyorsun.
 
Bir ilşkide kendimi var edememin hazımsızlığını çekmişim, bunu kendime o kadar yediremimişim ki, meydan okumak gelmiş içimden ve kendimi var etmeyi bir  hırsa dönüştürmüşüm..Varlığımı ispat etme çabasına girmişim. İşte bu da egonun allahı…
 
Bugun bir hikaye okudum ve çok etkilendim. 

Hikayede şöyle yazıyordu:
 
Cherokee kabilesinin yaşlılarından biri torunlarına eğitim veriyordu. 

Onlara dedi ki: 
– İçimde bir savaş var. Korkunç bir savaş.. İki kurt arasında; 

Bu kurtlardan birisi; korkuyu, öfkeyi, kıskançlığı, üzüntüyü,pişmanlığı, açgözlülüğü, kibri, kendine acımayı, suçluluğu, küskünlüğü,aşağılık duygusunu, yalanları, yapmacık gururu, üstünlük taslamayı ve egoyu temsil ediyor.

Diğeri ise; zevki, huzuru, sevgiyi, umudu paylaşmayı, cömertliği,dinginliği, alçak gönüllülüğü, nezaketi, yardımseverliliği, dostluğu,anlayışı, merhameti ve inancı temsil ediyor.

Aynı savaş sizin içinizde de sürüyor ve diğer tüm insanların içinde de.’

Çocuklar anlatılanları anlamak için bir dakika düşündüler ve içlerinden biri büyükbabasına; 

 – Hangi kurt kazanacak?, diye sordu. 

Yaşlı Cherokee kısaca cevapladı;

– BESLEDİĞİNİZ.
 
 
Evet ben de tam olarak, pişmanlığı ve suçluluk duygusunu, yani egoyu beslemişim.
 
Elime ne geçmiş? Şimdi sanki kendimi bir savaştan çıkmış gibi hissediyorum. Yorgun ama aynı zamanda bırakmanın verdiği hafifleme duygusu… Hayatımda yenı ye yer acacak boşluğa yenı kavuştuğumu hissediyorum. Kafam geçmişteki yasadığım acıyla o kadar mesgulmüş ki uzunca bir süre körler gibi yasamısım. Herkesin kendi realitisini yaşadığı ne kadar da doğru.

Acı dayanılmaz hale geldiğinde ve hayatımın her alanı bu bağımlılık duygusundan tıkandığı noktada ‘artık yeter’ diyebildim. Hem bedenen, hem madden, hem de manen yasamının her alanında kabızlık çekiyordum.

Halbuki çözüm ne kadar da basitmiş… Sadece bırakmak , herseyi olduğu gibi kabul edmek, yasadığım deneyimlerden ders çıkartıp, kendi değerinin farkında olmak, iyimserlikle hayatındaki güzel şeylere odaklanmak..
 
Geçmişimi bırakacak kadar seviyorum artık..
 
Zevki, huzuru, sevgiyi, umudu paylaşmayı, cömertliği,dinginliği, alçak gönüllülüğü, nezaketi, yardımseverliliği, dostluğu,anlayışı, merhameti ve inancı besliyorum.

Share This