Bir süre önce British Journal of Medicine’de “aşırı teşhis” olarak tanımlanan ve insan sağlığını tehdit edici boyutlara ulaşmış bir kavramla ilgili bir makale yayımlandı. Yeni Aktüel dergisi ile Sabah gazetesinde ele alındığı haliyle bu kavram şu anlama geliyordu:

İnsan Sağlığını Modern Tıp mı Bozuyor?

Onca tetkik ve araştırmadan sonra doktorunuzun koyduğu teşhis için “Yanlış olmaz” diyorsanız, bir daha düşünün! Doktorunuz sizi erken tanı ve sağlıklı yaşam takıntınızdan “vurup” hastalık hastası olma durumuna bile getirebilir. Tıp dünyası son günlerde “aşırı teşhis” kavramını tartışıyor. Kalp ve iç hastalıkları uzmanı Dr. Murat Kınıkoğlu, bu kavramın ne olduğunu şöyle özetliyor: “Bir insana kendisinde olmayan ve gelecekte kendisi için sağlık sorunu olmayacak bir rahatsızlıkla ilgili uyarıda bulunulması ve olmayan hastalığıyla ilgili tedaviler önerilmesi ‘aşırı’ teşhistir.”

Salgın Haline Geldi

Saygın tıp dergilerinden British Journal Of Medicine’de  (İngiliz Tıp Dergisi) geçtiğimiz aylarda “Aşırı teşhisin sağlığa zarar vermesini nasıl engelleriz?” başlıklı makalesi yayınlanan Ray Moynihan ise şunları söylüyor: “Bütün tedavilerin yan etkilerinin olabileceğini biliyoruz. Ancak aşırı teşhis sebebiyle aldığımız tedaviler, bize sadece zarar veriyor. Üstelik bu salgın; hastaların beklentisi, toplumdaki önyargılar ve tabii ki ticari çıkarlarla beslenerek gittikçe önüne geçilemez bir hâl alıyor.” Bu noktada bilim insanları şu soruyu tartışıyor: Modern tıbbın en büyük düşmanı kendisi olabilir mi? Moynihan’a göre; hastalıkları daha var olmadan teşhis etmeyi amaçlayan modern uygulamalar ve bilhassa erken tanı saplantısı, aşırı teşhise yol açan en önemli sebeplerin başında yer alıyor.

Ölüm Riski Var

Yine aynı dergide yayımlanan bir makalede; meme kanseri taramasına katılan bin kadından dokuzuna erken tanı konulduğundan, dördünün de aşırı teşhis sebebiyle, aşırı tedavi gördüğünden bahsediliyor. Aşırı teşhiste sağlığa zarar vermeyecek iyi huylu bir tümör saptanabiliyor. Ardından biyopsi yapılması ve hatta radyoterapi alınması gerekebiliyor. Oysa bu tümörle sağlıklı şekilde yaşanabilir. Teşhis için kullanılan ve X- ışınlarıyla yapılan tetkikler ölüme kadar götürebilen riskler taşıyor. (Yeni Aktüel)

‘Aşırı Teşhis’ Edilen Hastalıklar

British Journal of Medicine’de yayımlanan makalede, aşırı teşhise uğrama riski olan hastalıklar şöyle sıralanıyor:

Astım: Kanada’da yapılan bir araştırmaya göre; astım tanısı konulan hastaların yüzde 30’u astım olmayabilir. Tanı konanların yüzde 66’sı ise gereksiz yere ilaç kullanıyor.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB): Kanada’da bir milyon çocuk üzerinde yapılan bir araştırmaya göre; ekim ve kasım aylarında doğan okul çağı çocuklarına DEHB tanısı konma riski, diğerlerine göre yüzde 30 daha yüksek. Oysa uzmanlar, bu yaşlardaki çocuklarda ay farkının bile önem kazandığını belirtiyor. Yani bu problem yaşlarının küçüklüğünden kaynaklanıyor.

Meme kanseri: Taramalarda, kadınların üçte biri aşırı teşhise maruz kalıyor.

Yüksek kolesterol: Ömür boyu ilaç almak zorunda kalan hastaların yaklaşık yüzde 80’inin kolesterol seviyelerinin normal değerlerde olduğu tahmin ediliyor.

Osteoporoz: Kemik erimesi problemi yaşamayan kadınlara bile osteoporoz teşhisi konuluyor.

Hasta Olmayan İnsanlar Bile Hasta Ediliyor!

Göğüs hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Ahmet Küçükusta nasıl aşırı teşhis konduğunu şu sözlerle anlatıyor: “Modern veya diğer adıyla ticari tıp, aşırı teşhis için başlıca üç enstrüman kullanıyor: Tarama testleri, hastalık tariflerinin genişletilmesi ve sınır değerlerin daraltılması. Bu sayede hasta olmayan insanlar hasta edilip tedaviye başlanıyor. Farkında bile olmayacağınız bir hastalık için ilaç kullanmanız, radyoterapi almanız veya ameliyat edilmeniz gerekebiliyor.”

Gereksiz Yere İlaç

Prof. Dr. Küçükusta’nın kendi uzmanlık alanından verdiği şu örnek ise her şeyin bir özeti gibi: “Astım aşırı teşhis ve aşırı tedavi edilen hastalıkların başındadır. Astımlıların yüzde onunun sürekli ilaç kullanması gerekirken, artık astım teşhisi konan herkese ömür boyu ilaç kullanmaları gerektiği söyleniyor.”

(3 Kasım 2012 tarihli Sabah gazetesinden)

BİRİ BİZİ HASTA EDİYOR

Modern tıbbı ticari tıp olarak niteleyen Prof. Dr. Küçükusta’nın Biri Bizi Hasta Ediyor kitabının arka kapağında bakın neler yazıyor:

İlaç sektörü, silah ve uyuşturucudan sonra dünyanın en kârlı sektörü! Şeytanın aklına dahi gelmeyecek ilaç pazarlama taktikleri, yapılan gizli reklâmlar, “icat edilen” yeni yeni hastalıklar kârlılığı her daim yüksek seviyede tutuyor. Tabii ilaç firmalarıyla noter onaylı anlaşmalar yapan, “plaj tıbbında” uzmanlaşan doktorları da unutmamak lazım! Üstüne “safrakesesi ameliyatı olana apandisit bedava” türünden hastane promosyonlarını da ekleyin. İşte size tıp sektörünün röntgeni!

Usta’nın dileği ise çok açık: “Tüm dünyada doktorlar ilaç endüstrisinin kucağında oturan finolardan farksızlar. Tıp, ilaç firmalarının denetimi ve kontrolü altında. İnşallah, bir an önce özgürlüğümüze kavuşuruz.”

BATI TIBBI SAĞLIĞINIZIN ALTINI NASIL OYAR?

İşte bu konuda yazılmış bir kitap daha:

Shane Ellison’un Hayykitap’tan çıkan Batı Tıbbı Sağlığınızın Altını Nasıl Oyar adlı kitabı, modern tıbbın on büyük yalanını ifşa ediyor. İlaç tasarımında deneyim sahibi olan ve organik kimya mastır derecesi bulunan Shane Ellison, kitabını FDA’ya (Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi) ithaf ediyor! Çabasının çoğunu sağlık yerine ilaç firmalarının para kazanması için harcayan FDA’ya…

Bu kitapta deşifre edilen yalanlar o kadar tehlikeli ki sadece ABD’de yılda 105 bin kişiyi öldürüyor, iki milyon kişiyi hasta ediyor ve sakat bırakıyor. Türkiye’de durumun çok farklı olmadığını hatırlatalım.

Ellison’a göre gönül rahatlığıyla yuttuğumuz FDA onaylı reçeteli ilaçlar, sağlığımızı tehdit ediyor, bizleri öldürüyor. Kandırmaca ilaçların başında ise kolesterol, kalp, depresyon, hormon ve hiperaktivite ilaçları geliyor.
Ellison bir çetenin varlığından bahsediyor. İlaç (daha doğrusu hastalık) satmak için her tür illüzyona başvurabilecek ilaç tröstleri, ilaç şirketlerinin paralarının bekçiliğini yapan Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi (FDA), bilimi terk edip farmakolojik dolandırıcılığa soyunmuş doktorlar, istatistik cambazı araştırmacılar ve bunların hepsinin ajanı gibi çalışan medya… Bu ilaç diktatörlüğünün ise bir tek hedefi var: Siz ve sevdikleriniz ve hatta çocuklarınız…

Bakın Ellison kitapta ne diyor:

“Acil durumlarda kullanılan ilaçlar hariç, reçeteli ilaçların sağlığa faydası büyük bir kandırmacadan ibarettir. Çok az sayıda reçeteli ilacın, acil tıp dışında herhangi bir değeri vardır. Bunların yerini genellikle yaşam tarzının değiştirilmesi veya daha güvenli ve daha ucuz olan doğal tıp alabilir.”

Sağlık konusunda kendi sorumluluğumuzu alma vakti çoktan geldi.

<div class="social4i" style="height:82px;"> <div class="social4in" style="height:82px;float: left;"> <div class="socialicons s4twitter" style="float:left;margin-right: 10px;padding-bottom:7px"><a href="https://twitter.com/share" data-url="https://dergi.kuraldisi.com/biri-bizi-hasta-ediyor/" data-counturl="https://dergi.kuraldisi.com/biri-bizi-hasta-ediyor/" data-text="Biri Bizi Hasta Ediyor" class="twitter-share-button" data-count="vertical" data-via=""></a></div> <div class="socialicons s4fblike" style="float:left;margin-right: 10px;"> <div class="fb-like" data-href="https://dergi.kuraldisi.com/biri-bizi-hasta-ediyor/" data-send="true" data-layout="box_count" data-width="55" data-height="62" data-show-faces="false"></div> </div> </div> <div style="clear:both"></div> </div> <p><img decoding="async" class="alignleft wp-image-3760 size-thumbnail" src="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2018/02/JW0rM3p-150x150.jpeg" alt="" width="150" height="150" />1952 yılında doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu’nda okudu.<br /> 1972 yılında gittiği Amerika’nın Kaliforniya eyaletinde on dört yıl sürekli, on iki yıl da aralıklarla yaşadı. Kaliforniya’da alternatif sağlık, alternatif eğitim, insan potansiyeli ve hümanistik psikoloji alanlarında eğitim gördü.<br /> Zihin Bilimi, Hipnoterapi, Reiki, Rebirthing, NLP ve kinesiyoloji eğitimleri aldı. California Jaycee’s organizasyonunda uzun yıllar bireysel gelişim alanında hizmet verdi. Sorunlu çocukların gittiği okullarda gönüllü çalıştı.<br /> International Council for Self-Esteem Türkiye temsilcisidir.<br /> Türkiye’de ilk kez 1993 yılında hipnoterapi yöntemiyle ağrısız ve ilaçsız, suda doğum yaptırdı.<br /> Basın dünyasında birçok dergide ve Güneş gazetesinde araştırmacı gazeteci ve köşe yazarı olarak çalıştı. Dört yıl Bilar ve Bilsak’ta haftalık konferanslar verdi. Değişik radyolarda (Enerji FM, Show Radyo, Best FM ve Radyo TRT1) Kuraldışı ve Ötesi adlı psikoloji ve bireysel gelişim eksenli programlar hazırlayıp sundu. TGRT’de hafta içi her gün, Nil Gün ile Yeni Bir Gün adıyla bir sohbet programı yaptı. Radikal gazetesinde psikoloji ağırlıklı dizi yazıları yayımlandı.<br /> Cine-5 kanalında Çekim Yasası programını hazırlayıp sundu. (2007)<br /> Amerika’da 1981, Türkiye’de 1989 yılından beri, bireysel ve kurumsal workshop çalışmaları yapıyor.<br /> Bireysel gelişim kavramının Türkiye’ye girmesinde ve birçok yayınevine yaptığı danışmanlıkla bu alandaki yayınların tanınmasında öncü oldu. Ayrıca uzun yıllardır ideali olan, okullara Özsaygı (Self-Esteem) derslerinin girmesi için ilk adımı attı ve özel bir okulda Özsaygı dersleri vermeye başladı.<br /> Çok sayıda kitabı, çevirisi; hipnomeditasyon, zihin programlaması, motivasyon ve çocuk eğitimi CD’si vardır. Ayrıca Bütünsel Kinesiyoloji alanında yaptığı çalışmaları içeren, Bedenin Bilgeliği adında kapsamlı bir DVD çıkarttı.<br /> Öncelikli hedefi, Bütünsel Kinesiyoloji (PiKi) eğitmenleri ve danışmanlar yetiştirerek eğitim, sağlık ve iş hayatı alanlarında topluma yararlı olmaktır.</p> <span class="et_social_bottom_trigger"></span>
Share This