Lisede en sevdiğim “ben”im o zamanlar. İnançlı. Üretken, yaratıcı. Hâlâ çok beğendiğim şiirlerim var o zamanda yazdığım.
Her hafta sonu bir sırt çantası kitap alıyorum. Hafta içi hepsi bitiyor. Gözlerim kan çanağı. Kulağımda müziğim hâlâ okuyorum.
Sonra bu “ben” yavaş yavaş kayboluyor.
Ben duvarıma şiirler, resimler asmadığımdan beri böyleyim.
Eskiden bu konuda sürekli ailemi suçlardım ama şimdi düşünüyorum da eğer yapmak istiyorsam bunu her ne pahasına olursa olsun yapmalıydım.
Zaman geçtikçe duvarına yeni bir şey asmayan hatta olanları da kaldıran bir insan oldum. – MIŞ GİBİ yaşama dönemi resmen başlamıştı.
Çok güzel günler yaşadım. Tabii bu güzel günler kendimi sorgulamamı geciktirdi. Neyi istediğimi hiç sormadım, ileriyi düşünmüyordum. Duvarlarım hâlâ boştu.
-MIŞ GİBİ hayat devam ediyordu. Sevdiğim şeyleri değil yapmam gerekenleri yapıyordum.
Sonra ışık yandı. Ne yapıyorum ben, dedim. Neredeyim? Ne istiyorum? Nereye kadar böyle yaşayacaktım? -MIŞ GİBİ ne kadar sürecekti?
En sevdiğim şarkıcı kimdi? En çok hangi filmi sevmiştim? En son okuduğum kitap?
“Kardeşim bunca yıldır dilinde ama hiç bir şey yapmamışsın, sadece mutsuzsun bunu biliyorsun ve bir adım dışarıya atacak gücün ve isteğin yok.”
Bunları ciddi anlamda düşünmek bir senemi aldı.
Duvarlarım bomboş… Neyin parçası olduğumu kaybettim. -MIŞ GİBİ yaşamak yordu beni.
Neyi seviyorsa rahat rahat seven, ne düşünüyorsa rahat rahat söyleyen, neyi yaşamak istiyorsa dibine kadar yaşayan olmak istiyorum.
Bedelinin ağır olduğunun farkındayım. Ama buna hazırım. En kötüsüne hazırım. Çünkü neyi yaşayacağına kendi karar veren “ben”i özledim.
İki sene içerisinde iki sene sonra yapmak istediğim ya da yapabilecek olduğum mesleklerin altyapısını hazırlayacağım (eğitim, kurs vb.).
İki senede edineceğim tecrübeyle çok farklı kulvarlar açabileceğimi düşünüyorum kendime.
Ne yapabileceğini bilmek veya ne istediğini bilmek bu noktada çok önem kazanıyor. Hayallerimin peşinde koşarken bir taraftan da hayatta kalmam lazım.
Bir süre için beni rahatlatacak maddi birikimim de mevcut. Bu da işleri biraz da olsa kolaylaştırıyor.
Daha nice yolların önüme çıkacağından eminim.
Kendime olan saygımın artmasının getireceği huzur beni doğru kararlara götürecek.
Bu ayki yazıma her zaman olduğu gibi bana gelen e-postalardan biri ile başladım.
Metinden gönderenin özeline dair detayları çıkardım. Yukarıdaki cümleler uzun bir epostanın değişik yerlerinden.
Bir arkadaşım evlilik kararı vermek üzere. Daha doğrusu verememek üzere. Karar verebilmesi için yaşamdan kendisine evliliğinin sonsuza kadar süreceğine dair garanti vermesini, bunu bir şekilde kendisine göstermesini talep ediyor. Ona “Garanti, sadece bir banka ismi” dedim. Bana “Haklısın ama…” ifadesiyle baktı.
Paulo Coelho’nun Brida’sını okudum en son. Bir insanın yaşam yolu ile ilgili olarak kitapta yer alan cümleler çok anlamlı ve gerçek:
“… Çünkü bunu yalnızca yüreği ile seziyordu. İnsan olmak demek kuşku duymak ama yine de yoluna devam etmek demektir.”
Ve yine kitaptan:
Babasıyla birlikte plajdaydılar, babası Brida’ya gidip suyun soğuk olup olmadığına bakmasını söyledi. Brida beş yaşındaydı ve işe yarayacağı için seviniyordu. Kıyıya gitti, ayağının başparmağını suya soktu.
“Ayağımı soktum, su soğuk,” diye haber verdi.
Babası onu kucağına alıp kıyıya getirdi ve hiç uyarmadan suyun içine atıverdi. Brida önce panikledi, ama sonra babasının yaptığı numaraya kahkahalarla güldü.
Babası, “Su nasıl?” diye sordu.
Brida, “Harika,” dedi.
“Tamam, bundan sonra bir şeyi öğrenmek istediğin zaman balıklama dalacaksın.”
Coelho diyor ki “Şimdi gerçek olan bir zamanlar yalnızca hayalimizdi” ve ekliyor “Şimdi ruhlarınızın gözlerini açın.”
Serüvene koşmak için trenler bekliyorsan,
Güneşi yakalayıp gözlerine yerleştirmek için beyaz yelkenlerin gelip seni almasını bekliyorsan,
Yarına inanmak için günbatımına,
İyi kalpli gözükmek için zayıflığa,
Ve güçlü görünmek için öfkeye ihtiyacın varsa
Demek ki, hiç bir şey anlamadın!!!
Jacques BREL
Yazın bana.
Sorunlarınızı iletin, sorularınızı sorun.
Duygularınızı, düşüncelerinizi, bilgilerinizi paylaşın.
İtirafta bulunun.
İçinizde birikenleri satırlarınıza dökün.
berna@kuraldisi.com adresime “Yaşam Cesurları Sever” konulu e-postanızı yollayın. İçine bir tutam cesaret, bir tutam umut, bir tutam sevgi koyun.
Bir filmdeki karakterin dediği gibi, “Yüzüstü düşme riskini göze alabilirsen her istediğini yaparsın.”
Yaşam tüm korkularına rağmen adım atanları ödüllendirir.
Öğrenmenin, deneyimlemenin sonu yok…
Paylaşmanın sonu yok…
Keyfi çoook…
Her şey çoook güzel oluyoooor
Bana bol bol yazın, iluga (güzellikle) yaşayın