Bana danışan ebeveynlere öğrenci koçluğu ile neler sağlanabileceğini anlatırken vurguladığım ilk şey, çocuğun özgüvenini geliştirmenin ne kadar önemli olduğudur. Böylece ebeveynler çocuklarının özgüvenini geliştirmenin, okul başarısından daha önemli ve öncelikli olduğunu hatırlarlar.
Özgüveni geliştirmek, çocuklarının doğumundan itibaren, her anne-babanın uğraştığı bir konudur. Özgüveni yeterince gelişirse, çocukları hem okulda hem de sosyal ilişkilerde başarıyı yakalayabilir.
Çocuklar ergenliğe yaklaştıkça, sahip oldukları becerileri kendileri değerlendirmeye, özgüvenlerini kendileri biçimlendirmeye başlarlar. Bunu yaparken ailenin yanı sıra öğretmenler ve arkadaşlardan da beslenirler. Okul, bu anlamda çok önemli bir kaynaktır ve bu yüzden çocuğun okulla ilgili söylediklerini gerçekten dinlemeli, sadece okulda yaptıkları değil, okul hakkında hissettikleri de anlaşılmaya çalışılmalıdır. Arkadaşları ile sorunları ya da örneğin öğretmenin olası dikkatsiz tutumu ebeveynler tarafından dikkate alınmalıdır.
Ebeveynlerin gösterdiği özen okul yönetimleri tarafından da gösterilmelidir. Sadece sınav başarısına değil, çocuğun bir birey olarak yetiştirilmesine de özen gösterilmelidir. Öğretmenler hırsları yüzünden bu yetiyi kaybetmemeli, çocukların özgüvenlerini zedeleyici davranışlarda bulunmamalıdırlar. Öğretmenler, temel görevleri olan bilgi aktarma ve öğretme görevlerini yerine getirirken, öğrencilerinin özsaygılarını da dikkate alırlarsa daha etkili olabilirler.
Amerika Birleşik Devletleri’nde öğretmenler üzerine yapılan bir araştırmada, öğrencilerine genellikle olumlu ve genellikle olumsuz tepkiler veren iki öğretmen grubu karşılaştırılmıştır. Bu araştırmada yer alan öğretmenlerin hepsi kendilerini iyi bir öğretmen ve izledikleri yöntemin de en iyi yöntem olduğunu ileri sürmüşlerdir. Ancak araştırma bulguları, ilk gruptaki öğretmenlerin, öğrencilerinin disiplin problemlerini daha kolay çözdüklerini, öğrencilerini daha uyumlu hale getirdiklerini, özsaygı düzeylerinin ve okul başarılarının daha yüksek olduğunu göstermiştir (Lawrence, 1988). Bu araştırmanın bulguları, öğrencilerin özsaygı düzeylerinin yükselmesinin onların öğrenme sorunlarıyla baş edebilme kapasitelerinin de yükselmesini sağladığına işaret etmektedir. Ülkemizde de olumlu yaklaşan öğretmenlerin daha çok sevildiği ve bunun ders başarısını arttırdığı gözlemlenmiştir.
Çocukların hoşlandığı, başarılı olabileceğine inandığı, yetenekli ve ilgili olduğu alanda bir hobi edinerek sosyalleşmesi de özgüveninin gelişmesi açısından önemlidir. Fakat bu alanda da dikkatli olunması gerekir. Örneğin bilinçsiz bir basket koçu basit başarısızlıkları nedeniyle kullandığı dikkatsiz kelimelerle, basket oynamaya hevesli bir çocuğun özgüvenini kolaylıkla zedeleyebilir. Bununla birlikte öğrenci doğru eğitim veren bir basket okulu tarafından, iyi eğitimli basket koçlarıyla, doğru teşvik edilirse başarı hissini yaşar ve bu başarısı derslerine de kolaylıkla taşınır, özgüveni gelişir.
Özgüvenin gelişmesi için uygulanabilecek diğer bir yöntemse çocuklara duygularını ifade etmeleri, yaşadıklarını paylaşmaları konusunda model olmaktır. Konuşmaya başladığında onu sonuna kadar etkin biçimde, empati kurarak dinlemek, duygularını ifade etmesi konusundaki motivasyonunu arttıracaktır. Davranışların doğrusu, yanlışı olabileceği ama duyguların yanlışı olmadığı hatırlanmalıdır. Çocuğun duygularına saygı duyulmalıdır. Çocuk haklı olduğunda haklılığı vurgulanmalı, haksız olduğunda hataları ve nasıl düzeltilebileceği konuşulmalıdır.
Ailedeki tüm bireylerin, kişisel sorunlarını, aile içi sorunlarını, başlarına gelen iyi-kötü olayları, anne babayı ve çocuğu sevindiren ve üzen olayları konuşup paylaşabildiği düzenli toplantılar yapılmalıdır. Çocuklar üzülmesin diye sorunların paylaşılmaması aile bütünlüğünü bozar. Çocukların da önerileri olabileceği, fikirlerinin alınabileceği göz ardı edilmemelidir Bu paylaşımlar aile içi uyumu ve huzurlu birlikteliği geliştirecektir. Toplantıların bazılarını önceden belirlenmiş bir saatte yemek masasının etrafında buluşarak yapabilirseniz, çocuğunuza adil toplantı yönetimini konusunda örnek olabilirsiniz.
Çocuğun mümkün olduğu kadar farklı sosyal ortamlarda bulunması sağlanmalı, değişik insanları, çevreleri ve ortamları tanıması için ona fırsat verilmelidir. Anne-babaların “Çocuk sıkılır onu götürmeyelim; evde bakıcıyla kalsın” diyerek kolaya kaçmaması gerekir. Girdiği farklı sosyal ortamlarda başarabileceği görevler alması ve kendi kendini meşgul edeceği konular bulması konusunda çocuğa rehberlik edilmelidir. Böylece bulunduğu birçok ortamda kendine yetebildiğini görmesi sağlanmalıdır.
Çocukların kendi kararlarını verebilmesi, seçimlerini özgürce yapabilmesi için uygun ortam yaratılmalı; karar ve tercihlerinin sonuçlarına da katlanması sağlanmalıdır. Evde ve okulda düzenli olarak, belli konularda, yaşına uygun sorumluluklar alması sağlanmalı ve aldığı sorumlulukları yerine getirip getirmediği izlenmelidir. Çocukların yapabileceği görevler ona “iyilik yapmak” adına onun yerine yapılmamalıdır.
Anne-babaların veya öğretmenlerin çocukların iyiliği için yaptıkları bazı davranışlar onların özyeterliliklerinin gelişmesine engel olabiliyor ve farkında olamadan özdeğerlerini zedeleyebiliyor. İyiliği için yapılıyor ama kime göre, neye göre İYİ?
Özgüven konusu çok önemli olduğu için birkaç makalede daha değinmeğe devam edeceğim.