Çocuğun doğumdan itibaren, hatta hamilelik sırasında anne baba ile kurduğu ilişki, daha sonra diğer bireylere, tüm canlılara, tüm nesnelere ve tüm yaşama karşı alacağı tavırların, benimseyeceği tutum ve davranışların temelini oluşturur. Özellikle okul öncesi dönemde çocuğun yaşamındaki en etkili sosyalleşme alanının ailesi olduğunu ve çocuğun bu dönemde ağırlıklı olarak anne babasını (ya da anne babası yerine geçen rol modellerini) taklit ederek öğrendiğini düşünürsek; anne babanın çocuğun duygusal, bilişsel ve kişilik gelişimindeki önemini tekrar hatırlarız. Ebeveynlerin çocuklarının özgüven ya da temel güven duygusunun gelişiminde etkisi çok büyüktür.
Çocuk iki yaşına kadar annesiyle olan ilişkisinde “ben değerliyim” duygusunu, altı yaşına kadar da babasıyla olan ilişkisinde “karşıma çıkan engelleri aşmak için yeterliyim” duygusunu edinir. Bu duyguların sağlıklı bir şekilde gelişmesi çocuklukta çocuğun temel güçlerine ve temel özgürlüklerine yeterince saygı gösterilmesi sayesinde olur. Çocuklar sevildiklerini ve değer verildiklerini ancak o zaman anlayabilirler.
Temel güç ve temel özgürlükler Saim Koç ve Nil Gün tarafından Özsaygı (Kuraldışı Yayınevi) kitabında oldukça detaylı bir şekilde anlatılmıştır.
Çocukların doğasında olan yedi temel güç şunlardır:
1-Algılama gücü
2-Yorumlama gücü
3-Hissetme gücü
4-Arzulama gücü
5-Hayal etme gücü
6-Yaratıcılık gücü
7-Sezgi gücü
1-Algılama gücü: Çocuk doğduğundan itibaren algılama gücüyle etrafını tanımaya çalışır. Algılarına da güven duymak ister. Özellikle işitme ve görme algılarına güvenebilirse iletişim kurması daha kolay olur. Algılarımıza güvenememeye başladığımızda sorunlar başlar.
Örneğin çocuk babasıyla annesinin kavga ettiğini yan odadan duymuştur. Fakat sorduğu zaman “Kavga etmiyorduk” derlerse çocuk işitme algısına güvenemez. Annesini ağlarken görür, anne çocuğu üzülmesin diye “Ağlamıyorum” der. Çocuk bu sefer de görme algısına güvenemez. “Gördüğüm, işittiğim, algıladığım doğru değilmiş” der. Bütün bunlar çocukların iyiliği için yapılır ama çocukların kendi algılarına güvenmesi engellenir. Çünkü çocuklar küçük yaşlarda yetişkinlerin sözlerini olduğu gibi kabul ederler. Algılama gücü hasar alınca da ileriki yaşlarda okuduğuna güvenemez, tekrar tekrar okuma ihtiyacı duyar, sınavlarda doğruyla yanlışı algılamada zorlanır. İleri yaşlarda kendi algısına güvenmediği için çelişkiye düştüğü her konuda başkasının fikrini alma ihtiyacı duyar.
Yetişkinlikte bunu düzeltmek için tüm duyularımızı geliştirebiliriz. Bazen sessiz kalıp sadece etraftaki sesleri ayırt etmeye çalışmak, karanlıkta yemek yiyerek yemeğin tadını görmeden algılamaya çalışmak, gözümüz kapalı dokunma duyumuzu güçlendirme egzersizleri yapmak, sevdiklerimize sık sık sarılmak. Tüm bunlar algılarımızın tekrar gelişmesine destek olur.
2-Yorumlama Gücü: Doğuştan gelen temel güçlerimizden algılama gücüyle beraber yorumlama gücümüze güvenmemiz de önemlidir. Örneğin, çocuk anne babasının kavga ettiğini duydu, sonra annesinin ağladığını gördü. Bunu yorumladı ve bunun doğruluğunu onaylamak için de “Annecim babamla kavga ettiğiniz için mi ağlıyorsun?” diye sordu. Annesi de gene iyi niyetiyle çocuğunu üzmemek için “Ağlamıyorum soğan soydum, o yüzden gözlerim yaşardı” dedi. Çocuk bu sefer kendi yaptığı yorumun doğru olmadığını, güvenmemesi gerektiğini düşünür. Benzer örnekler arttıkça çocuk yorumlama gücünün zayıf olduğuna inanır. İleriki yaşlarda gördüğü verileri yorumlayamaz hale gelir. Olmadık şeylerden olmadık sonuçlar çıkartmaya başlar. İşin tuhafı da kişinin yorumlama gücü köreldikçe yorumlama ve başkalarını yargılama hevesi artar, her şeyi yorumlamaya, yargılamaya başlar.
Yorumlama gücümüz gelişmediği zaman hatalarımızdan ders çıkarmak, seçimlerimizin sorumluğunu almak istemeyiz. Başkalarını suçlamak daha kolay gelir.
Diğer beş temel güçten sonraki yazılarımda bahsetmeye devam edeceğim.
Çocuklarımızın temel güçlerini ve temel özgürlüklerini onları üzmemek ya da korumak için iyi niyetle de olsa bilmeyerek hasara uğratıyoruz. İyilik yapalım derken esasında daha büyük zararlar verdiğimizin farkında mıyız? Özgüveni yüksek bir nesil yetiştirmek ümidiyle…