Diyet yaptığınız bir dönem eşiniz sizi bir kutu pastayı yerken yakalıyor ve bir daha pastaneye gidememeniz için arabanızın anahtarlarına el koyuyor. Nasıl hissedersiniz? Ya da bir arkadaşınızla çıkacağınız öğlen yemeğine geç kaldığınız için arkadaşınız en sevdiğiniz takınızı ona vermenizi istiyor. Şimdi nasıl hissediyorsunuz?
Disiplin” olarak düşündüğümüz şey, yıkıcıdır
Amacımız çocuğumuzu eğitmekse, disiplin eğitimin düşmanıdır. Eşanlamlı olmak şöyle dursun, hemen herkesin inandığının tersine, disiplin ve eğitim farklı dünyalara aittir.
Buna örnek olarak çocukken odanıza gönderildiğinizde, en sevdiğiniz televizyon programı kapatıldığında, cezalandırılıp arkadaşlarınızı göremediğinizde, telefonunuz elinizden alındığında, azar işittiğinizde ya da tokatlandığınızda ne hissettiğinizi düşünün. İyi hissettiniz mi? Size öğretilmesi amaçlanan şeyi kendiliğinizden yapmaya başladınız mı? Hayır, “Ebeveynlerimin dediği olur, o yüzden onları kızdırmamalıyım” diye düşünmeyi öğrendiniz. Büyük olasılıkla ebeveynlerinizin diğer yetişkinlere, iş arkadaşlarına ve hatta ev hayvanlarına bile sizden daha fazla saygı gösterdiğini de öğrendiniz.
Disiplin, akla yatkın olmayıp daha çok ebeveynlerin kaprisleriyle ilgili göründüğünden çocuklarda her zaman içerlemeye neden olur. Zorunda bırakıldıkları için isteklerimizi yerine getirseler de taleplerimize, ama en fazla da mesajı ileten bizlere karşı içten içe bir direnç geliştirirler. Dirençleri ya da en iyi olasılıkla gönülsüzlükleri ebeveynin kontrol ihtiyacını yoğunlaştırır; çünkü ebeveyn çocuğunu sıkı tuttuğu ölçüde terbiye vereceğine inanıp çocuğun üstünde baskı uygular. İşte bu direnç, öğrenmenin, gelişmenin ve – her şeyden önemlisi – ebeveyn ve çocuk arasındaki bağın önünde engel oluşturan duygusal bir yaraya dönüşecektir.
Kendi bilinçaltınıza ayna tutarak çocuğunuzla ilişkinizi düzeltebilirsiniz
Bilinçaltımız, inanılmaz bir enerji taşıyor. Çocuklarımız, bu enerjiyle yarattığımız atmosferi hissedip tepki veriyor. Bizden yayılan ‘‘titreşimi’’ hissediyorlar da diyebiliriz. Etkili ebeveynliğin anahtarı, çocuğun ‘‘kötü davranışlarına’’ değil, kendi ‘‘kötü davranışlar sergileyen duygusallığımıza’’ odaklanmaktır. Duygusal düğümlerimizin farkına varıp onları çözümlemediğimiz sürece, bilmeden de olsa çocuklarımızda davranış bozukluklarının oluşmasına neden oluruz. Ancak gerçeği kabul edebilme cesareti gösterirsek, her türlü “disiplinin” sadece kılık değiştirmiş öfke krizi olduğunu görürüz.
Bir dereceye kadar hepimiz, geçmişimizin tutsakları sayılırız; çocuklarımız da bunu ortaya çıkarma konusunda beceriklidir. Üzerimizde iz bırakan belirli olayların, her ne kadar unutulmuş gibi görünse de, biz onlarla yüzleşmeden ve onlara eşlik eden duyguları çözümlemeden bilinçaltı düzeyinde bizi kontrol etmeyi sürdürmesi bundandır. Terapistlerin meslek hayatı boyunca ebeveynlerinin öfkesinin, aşağılamalarının, ihmallerinin ve baskısının yarattığı gölgeden kurtulamayan, duygusal anlamda çocukluklarında sıkışıp kalmış kırklı, ellili ve altmışlı yaşlarındaki erkek ve kadınlarla sıkça karşılaşmalarına şaşmamak gerek.
Şu anki hayatımızdaki her çatışma – çocuklarımızla, eşimizle ya da diğer yetişkinlerle – bir anlamda çocukluğumuzun yeniden canlanmasıdır. Her ilişki, her etkileşim kendi yetiştirilme tarzımızın yansımalarına dayanır. O zaman bir anlamda aramızda yetişkin yok; hepimiz yetişkini oynayan çocuklarız. Ebeveynlik söz konusu olduğunda da birçok bakımdan çocuklarını yetiştiren çocuklarız.
Bazıları için bir hayat dersine dönüşecek bir kitap
İnandıklarınızı temelden sarsan ve sizi yepyeni bir biçimde düşünmeye ve davranmaya iten kitaplar enderdir. Bazı kitaplar bazıları için bir hayat dersine dönüşür. Bu yazının kaynağı olan yeni kitabımız Çocuğunuzun Sahibi Değilsiniz derin ve içten bir ebeveyn-çocuk ilişkisini mümkün kılacak bir rehber olması için kaleme alındı ve tüm dünyada çok ses getirdi.
Her yıl yüzlerce aileye danışmanlık veren Dr. Shefali’nin kitabını burayı tıklayarak satın alabilirsiniz.