Çok etkileyici, sarsıcı bir video izledim okulumuzda aldığımız Öğrenci Koçluğu eğitiminde. İzlediğim anda da bu video üzerine bir yazı yazmak için içimde büyük bir istek doğdu. (Vİdeoyu izlemek için tıklayın.)

Armut dibine düşüyor… Ve bir meyve ağacından da -illa aynı meyve olmasa da- yine de bir meyve düşüyor… Ve bir “meyve” olarak o ağacın öyle uzağına filan da düşmüyor.

Ailem çok güzel bir eğitim verdi bana. Doğruyu ve yanlışı hep gösterdiler, anlattılar. Örneğin sigara içmenin sağlığa zararlı olduğunu söylediler. Hatta bu konuda beni öyle güzel bilgilendirdiler ki çocukluğumu sigara düşmanı bir Yeşilaycı olarak geçirdim.

Ne var ki, annem de, babam da sigara kullanıyordu. Ve ben depresif olduğum ergenlik günlerimden birini yaşarken kendimi sokağa attım. Canım neye sıkıldıysa artık, nasıl moralim bozuk… Geziyorum Ataköy 2. kısım civarında…

Parka filan gittim, oturdum çimenlere bunalım yapıyorum. Şimdiki aklım olsa salıncağa biner çılgınlar gibi eğlenirim ama o zamanlar “bluğ çağı” dönemi, tek başına parkta oyun mu oynarım.

Baktım çimlerde çimleyerek de olmuyor, kalktım çarşıya gittim. Girdim bakkala… Yine şimdiki aklım olsa alırım bir dondurma, oh mis gibi, çikolatalı filan, serotonin hormonu…

Ama ben bakkalda dolanırken gözüm böyle renkli renkli duran sigara paketlerine kaydı. Aaa, bir baktım annemin sigarası. “Annemin sigarası!” … Eğlenirken içiyor; morali bozulunca içiyor…

E benim de moralim bozuk, annemden babamdan iyi mi bileceğim, ben de aldım deveyi, gittim çimlere yine, yaktım bir tane. İki tane, üç tane…

Paket bitti. Ayağa kalkıp eve dönerken yolda düştüm, arabanın altında kalıyordum.

Sonrasında, hoş geldin küçük Serda & Ümit…

Şimdi canım anneciğim, babacığım! Sizi suçlar gibi olmak da istemiyorum, çok da üzülüyorsunuz, bunu biliyorum; ama ne yapayım, ne diyeyim, durum budur yani…

Sigaranın sağlığa zararlı olduğunu söylediniz ama elinizde sigara varken söylenene değil yapılana bakıyormuş bilinçaltı…

Herhalde bu yüzden, ben bu videodaki o küçük sarışın kızda kendimi gördüm. İçim böyle bir cız etti, birşeyler kopar gibi oldu sanki içimden…
Artık bir yetişkin olarak, kendi seçimlerimden ve davranışlarımdan sorumluyum. Bilinçli zihnimle bunun sağlıksız ve gereksiz olduğunu biliyorum. Bundan sonra bağımlılık ne olursa olsun, kurtulmak benim elimde.

Neyse… Bu benim hayatımdan sadece bir örnek…

Şimdi kendini her gün geliştirmeye, iyileştirmeye çalışan bir öğretmen olarak ülkeme bakıyorum, ürüyoruz, hızla ürüyoruz, böyle 3’er 3’er…Öyle önerildi… Bu çocuklar doğuyor doğmasına ama nasıl yetişiyor?

Siz de çocuğunuzla bir arada geçirdiğiniz zamanlarda nasıl davrandığınıza bir bakın.

Neler konuşuyorsunuz, nasıl konuşuyorsunuz, nasıl davranıyorsunuz?
Çocuğunuz sizi küfür ederken duyuyor mu? Çocuğunuzun yanında argo konuşuyor musunuz?

Hangi dizileri izliyor, nasıl filmler seyrediyorsunuz? Birlikte izlediğiniz ya da çocuğunuzun izlemesine izin verdiğiniz o dizilerde/filmlerde sergilenen davranışları çocuğunuz olduğu gibi alıyor, okulda arkadaşlarına uyguluyor.

Müzik dinliyor musunuz? Ne tür müzikler dinliyorsunuz? Dinlediğiniz şarkıların sözlerinde nasıl mesajlar veriliyor?

Öğretmen olabilmek için pedagoji eğitimi almak gerekiyor. Neden?… Malzememiz çocuk… Çocuk eğitiyorsun… Fakat ne yazık ki, çok az oranda anne-baba ebeveyn eğitimlerini araştırıyor…

Oysa ki doğru ebeveyn olabilmeyi de öğrenmeli, bu konuda eğitim almalıyız. Çünkü öğretmenlerin çocuklar üzerindeki etkisi ailenin etkisinin yanında çok az…

Çocuklar öğretmenlerinin öğretmeye çalıştıklarından çok anne-babalarını, ailesindeki büyükleri örnek alıyor.

Uzun lafın kısası, “Benim söylediğimi yap, yaptığımı yapma” felsefesini benimseyerek, hormonlu hıyar tarlasından organik domates çıkmasını beklersek daha çok bekleriz …
 

Share This