Yirminci yüzyılın “keşiflerinden” biridir Dikkat Bozukluğu (ADD-Attention Deficit Disorder). Beslenme alışkanlıklarının değişmesi, doğadan uzak kalmak, teknolojik bağımlılığın, şehir hayatının  negatif etkileri sebep olarak gösteriliyor bu hastalığa ama asıl nedenini pek bilen yok. Belki de keşiften çok bir “icat” diyebiliriz kendisine.  Araştırmalar Dikkat Bozukluğunun okul çağı çocuklarının yüzde üç ila yüzde beşinde ve kızlardan çok oğlanlarda görüldüğünü ortaya koyuyor. Türkiye ile ilgili daha ayrıntılı kayıtlara ulaşamadım ama her ırk, kültür ve sosyoekonomik grupta görülebilmekte.

Dikkat Bozukluğunun belirtileri; dikkatin aşırı derecede dağılması, yönergeleri dinleme ve izleme zorluğu, belli bir işe yoğunlaşma ve sürdürebilme güçlüğü , okuduğu kitabı bitirememe,  ödevleri zamanında tamamlayamama  ve tamamlanmamış bir işten diğerine atlama eğilimi olarak sıralanıyor.

Dikkat Bozukluğu sendromu hem nörolojik, hem de davranışsal özellikler gösteriyor ve üç alandaki bozukluklarla tanımlanıyor:  Dikkatin süresi, güdü kontrolü  ve aktivite düzeyi.  Çocuklarda dikkatini toplayamama özellikleri, içgüdüsel tepkiler gösterme ve hiperaktiviteyle bir arada görülse de bazı çocuklarda sadece biri daha belirgin olabiliyor.

Ama Dikkat Bozukluğu teşhisi konan bir çocuk gerçekten ilgisini çeken bir konu olduğunda aklıyla, ruhuyla, bedeniyle ve bütün doğallığıyla o konuya konsantre olabiliyor. İşin bu kısmına bakansa pek yok.

Sekiz yaşında bir ilkokul öğrencisi olduğunuzu düşünün. Öğretmeniniz bir sonraki aktiviteyi sınıfa anlatırken siz ceketinizin fermuarıyla oynadığınız için söylenenleri kaçırdınız. Telaşla etrafınıza bakındınız; arkadaşlarınızın Türkçe okuma kitaplarını çıkardıklarını fark ettiniz; siz de hemen kitabınızı çıkardınız ama kimseyi rahatsız etmeden ne yapıldığını anlamaya çalışırken telaşlandınız ve  öğretmene “Ne yapacağımı bilmiyorum” diye bağırdınız. Eyvah esas şimdi bütün sınıfı rahatsız ettiniz. Arkadaşlarınız homurdandı ya da dalga geçen fısıltılar başladı, öğretmenin suratı can sıkıntılı bir hal aldı. Öğretmeniniz gözlerini devirerek sizi yine uyardı: “Soru sormak için ne yapıyorduk!?” Hemen hatırladınız “parmak kaldırmanız” gerekiyordu. Öğretmeniniz yanınıza geldi okuma parçasını okuyup soruları yanıtlamanız gerektiğini ve on dakikanız kaldığını belirtti. Gayret gösterip dikkatinizi topladınız ama arka sırada kalemini açan öğrencinin sesi dikkatinizi dağıttı okuma parçasını anlayamadınız. Süre doldu hiçbir soruyu yanıtlayamadınız. Öğretmeniniz gün sonunda değerlendirmenizi ailenize bildirdi. Anne babanız çok üzüldü, hayal kırıklığına uğradı, televizyon seyretmeme cezası vererek sizi odanıza gönderdi. Günlerinizin çoğunu böyle geçiriyor olsaydınız hayatınızın geri kalanının nasıl olacağını düşünürdünüz? Çok acıklı değil mi?

ADD’li çocukların günlerini başarılı bir şekilde sürdürebilmeleri için buna göre yapılandırılmış bir ortama, net sinyallere ve tutarlı kurallara ihtiyaçları var.

ADD’li çocuğun, öğretmenin masasına yakın bir yerde dikkatini dağıtacak her şeye sırtını vererek , dikkat çeken pencere, kapı, havalandırma gibi uyarıcılardan uzak oturması gerekiyor; zira “topluma uyum sağlamanın” yolu bu. Kurallar ve günlük programlar hem sınıf içinde hem de odasında duvara asılı olmalı. Ödevlerin çokluğu bu çocukları telaşlandırır, ödevleri parçalara bölerek adım adım ilerletin, ne yapacaklarını anlamadıkları zaman soru sormaları için cesaretlendirin. Birçoğu sormaktan çekindiği için kendi kendine anlamaya çabalayıp daha sonra da paniğe kapılıyor. Sınıf içinde yönergeleri hem yazılı hem sözlü verin.  ADD’li çocukların sakinleşmeleri ve kontrollerini tekrar sağlayabilmeleri için sakin bir yer ayarlanmalı. Rahatsız edici bir davranışta bulunduğunda sadece çocuğun anlayabileceği gizli bir işareti birlikte geliştirebilirsiniz. Bu işaret toplum içinde onu rencide etmeyecek bir kelime ya da el yüz hareketi olabilir.

Hiperaktivite teşhisi konan bir danışan-öğrencimin öğretmeniyle konuşarak kâğıt dağıtmak, müdürün odasına evrak iletmek gibi aktivitelerle bu öğrencinin fazla enerjisinin harcanmasına fırsat yarattık. Böylelikle hem enerjisini doğru yerde harcadı hem de kendisini küçük asistan gibi görerek özgüveni  gelişti.

Dikkat bozukluğu sadece çocuk için değil onun davranışını düzeltmeye çalışan herkes için çok gerilimli bir durumdur.  Ebeveynler ve öğretmenler çoğu zaman yılgınlığa, düş kırıklığına kapılır ve enerjilerini tüketmeye başlarlar. Onlar da pozitif düşünebilmek ve  doğru yolda kalabilmek için destek ve anlayışa ihtiyaç duyarlar. ADD’li çocuklar benlik kontrolü, stres yönetimi ve problem çözme gibi uygun sosyal becerileri geliştirme konusunda desteklenmelidirler. Yaşına uygun verilecek çalışmalarla hızlı gelişim kaydedilebilir. Anne babalarla öğretmenlerin hem  evde hem sınıfta onları cesaretlendirmesi uyumu ve başarıyı hızlandırır.

Çeşitli nefes, ses, göz egzersizleri , enerji çalışmaları, beslenmede yapılacak değişiklikler bu konuda önemli gelişmeler sağlayacaktır.
Ayrıca anne babalar çocuklarındaki her dalgınlığı Dikkat Eksikliği olarak da tanımlamamalıdırlar.

 

<div class="social4i" style="height:82px;"> <div class="social4in" style="height:82px;float: left;"> <div class="socialicons s4twitter" style="float:left;margin-right: 10px;padding-bottom:7px"><a href="https://twitter.com/share" data-url="https://dergi.kuraldisi.com/dikkat-bozuklugu-ve-yargilanan-cocuklar/" data-counturl="https://dergi.kuraldisi.com/dikkat-bozuklugu-ve-yargilanan-cocuklar/" data-text="Dikkat Bozukluğu Ve Yargılanan Çocuklar" class="twitter-share-button" data-count="vertical" data-via=""></a></div> <div class="socialicons s4fblike" style="float:left;margin-right: 10px;"> <div class="fb-like" data-href="https://dergi.kuraldisi.com/dikkat-bozuklugu-ve-yargilanan-cocuklar/" data-send="true" data-layout="box_count" data-width="55" data-height="62" data-show-faces="false"></div> </div> </div> <div style="clear:both"></div> </div> <p>1970 yılında doğdu, Bornova Anadolu Lisesi, DEÜ Endüstri Mühendisliği ve IÜ Uluslararası İşletmeyi bitirdikten sonra uluslararası bir şirkette endüstri mühendisliği departmanının yöneticisi olarak on dört<a href="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2016/05/BANU.jpg"><img decoding="async" class="alignright size-full wp-image-3996" title="BANU" src="https://dergi.kuraldisi.com/wp-content/uploads/sites/4/2016/05/BANU.jpg" alt="" width="169" height="215" /></a> yıl severek çalıştı.</p> <p>Kurumsal ve bireysel liderliğiyle gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk projeleri sayesinde birçok minik kalbe dokunabildi. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği bünyesindeki lise öğrencilerine okul başarıları için öğrenci rehberliği yaptı. Hastanelere Noel Anne ziyaretleri organize ederek, yılbaşını yalnız geçiren çocukları kendilerini düşünen birileri olduğu hissiyle gülümsetti. İlham kaynağı olarak üniversitelerde sosyal sorumluluk bölümlerinin açılmasına katkıda bulundu. Projeleriyle ulusal ve uluslararası birçok sosyal sorumluluk ödülü aldı.</p> <p>Gerçek mutluluğun gülümseyen yüzlerde olduğunu görerek kendini sürekli geliştirmeyi ve öğrendiklerini paylaşmayı arzuluyor. Bilginin zekâtının paylaşım olduğuna inanarak sokak çocuklarına destek olmak amacıyla başladığı çalışmaları onu eğitmenliğe, şirketlerle beraber sosyal sorumluluk projeleri yapmaya; aile ve öğrenci rehberliğine yönlendirdi.</p> <span class="et_social_bottom_trigger"></span>
Share This