Herkesin hayatında hoşnut olmadığı olaylar vardır.
Ama artık biliyoruz ki, hayatımızın gidişatına biz karar veriyoruz, biz seçiyoruz.
Bu, hoşnut olmadıklarımızı da kapsıyor. Tabi bu kısmını, bilinçli zihnimizle yapmıyoruz .
Kimimiz doyurucu bir ilişki yaşayamamaktan yakınıyoruz.
Kimimiz yeterince para kazanamamaktan ya da istediğimiz başarıyı yakalayamakaktan şikayetçiyiz.
Kimimizin derdi ise fazla kiloları.
Bu listeye, yeterince sevilmemek, sevememek, suistimal edilmek, vb bilinçaltı seçimlerimizi ekleyebiliriz.
Her yolu deneyip de, bir türlü istediğimiz sonucu alamıyorsak, olayların akışını ve sonucunu değiştiremiyorsak ve aynı olay ufak tefek değişikliklerle ısıtılıp ısıtılıp tekrar önümüze konuyorsa, hayatımızdaki seçimleri bilinçaltımızın etkisi ile yapıyoruz demektir !
İşte bu anlar, dirençlerimizin devrede olduğu anlardır.
Dirençlerimizin o ilk oluştuğu an ise, genellikle çok derinlerde bir yerdedir.
Onu arayıp bulmak ve yüzeye çıkartmak öncelikle farkındalık ister.
Ama tek başına farkındalık yetmez, bunu cesaret, azim ve disiplinle destelemek gerekir.
Farkındalık, bu yolculuğun ilk basamağıdır ve akabinde daha derinlere inmemiz gerekir.
Oralarda bir yerlerde bu değişmeyen olayla ilgili bizim bilinçli zihnimizle farkında olmadığımız bir direnç, kırılması gereken bir çekirdek inanç vardır muhakkak.
İşte bizim ulaşmamız gereken yer orasıdır!
Bazen bunu keşfetmek çok zor oluyor, hele de kişi ‘güçlü’ maskesini kendisi ile özdeşleştirdiyse çekirdek inancı öyle derinlere itmiş oluyor ki, ancak o istenmeyen olayı defalarca yaşadıktan sonra ilk ize rastlayabiliyor.
Ama gerçek şu ki, o çekirdek inanca ulaşmadan, neyin ne olduğunu anlamadan, davranış kalıbımızı değiştirmek mümkün olmuyor.
Neyi değiştireceğimizi bilmeden nasıl sağlıklı bir değişiklik yapabiliriz ki ?
İşte bütün bunları tetikleyen o ilk farkındalık an’ıdır.
Bu anlamda farkındalığa açık olmak değişimin ilk adımıdır, olmazsa olmazıdır.
Örneğin güzel başlayan bir ilişkiyi uzun süreli sürdüremiyorsak ve bu olay her yeni ilişkide karşımıza çıkıyorsa, bu tekrarı kırmak için bunun altında yatan çekirdek inancı, yani direncimizi bulmak zorundayız.
Belki de biliçaltı düzeyde, uzun soluklu ilişkiler (ki bu aşk, iş, evlilik, dostluk olabilir) bizi tedirgin ediyordur.
Eğer verici-alıcı değil de, sadece alıcı isek, gerekli özverileri yapmak istemiyor olabiliriz. Ya da çocukluğumuzdan kalma inançlarımız, anne-baba modelimiz, bizi kaçışa itiyordur.
Bunu öğrenmek için kendimize DÜRÜSTÇE bazı sorular sormalıyız ve geçmişle yüzleşmeliyiz.
Hayatımızda var olmasını istediğimiz şeyleri, gerçekte ne kadar istiyoruz acaba?
İçimiz-dışımız bir mi, ona bakmalıyız.
Kendimize karşı yeterince dürüst davranıp davranmadığımıza odaklanmalıyız.
Bir ilişkiyi sürdürmek bizi neden endişelendiriyor?
Karşılığında nelerden vazgeçmek zorunda hissediyoruz?
Bu ilişkiyi sürdürdüğümüzde acı ve hayalkırıklığı korkusu mu yaşıyoruz?
Terkedilmek korkusu ile terketmeyi mi seçiyoruz?
Özgürlüğümüzün kısıtlanacağından mı korkuyoruz? Yoksa aldatılmaktan mı?
Ancak neyi neden yaptığımızı bilirsek, bununla yüzleşip korkuya rağmen kabul edersek, sağlıklı ve kalıcı yeni davranış kalıpları edinebiliriz, bunları sık sık tekrarlayıp kalıplaşmasını (otomatikleşmesini) sağlayabiliriz.
Bu, zor bir süreç tabi, çünkü şikayet etmek, kurban rolünü oynamak tanıdık bir duygudur ve bilinçaltımız tanıdık olanı kolay ve güvenli olarak algılar.
Yeni olan her şey ise risklidir, tehlikelidir. Bilinçaltımız bunu kendine tehdit olarak görür ve bizi sabote eder.
Bilinçaltımız her yeniliğe bu şekilde direnir.
Değişim sürecinde alışa geldiğimiz düşünceler, çarpıtılmış inançlar, anne-baba modelinden miras kalıplar, bastırılmış öfkeler, suçluluk duygusu ve ifade edilmemiş korkular yer alacağından bu süreç acılıdır, ama aynı zamanda özgürleştiricidir de.
Dirençlerimizle yüzleştikçe kendimize yaklaşırız, gerçek Ben’i tanırız ve sorunlarımızı çözereken ikiden fazla çözüm olduğunu görebiliriz.
Bunun için kendimize dışarıdan bakmamız şart, objektif olmamız şart!
Her birimizin bilinçaltı bir çok dirençle kaplı.
Bu dirençlerin tozlu örtüsünü herkes kendisi aralayacak, aralamayı isteyecek…
Yaşanan bir sürü korku var.
Terkedilmek, sevilmemek, kabul görmemek, suçlanmak, muhtaç kalmak, hastalanmak, parasız kalmak… Bu liste uzar gider…
Bir tek direncin kırılması bile, hayatımızın birden fazla alanında kendini hissettirir, çünkü aşk, iş, sağlık, para, başarı ve tüm diğer alanlar, hepsi de tek bir potanın içindedir ve birbiri ile bağlantılıdır, işte o pota bizim hayatımızdır!
Bunun bilinci ile yola çıkarsak, önemli mesafeler kat edeceğimize inanıyorum!