Tangodayız. Göz göze. Kulağımızda Cargamento. Mızır bir sırıtış dudağımızın kenarında. İçim gülümsüyor sana bakınca. Şakalar dans ediyor, gezdiğimiz tüm ülkeler dolaşıyor topuklarımızda, okuduğumuz kitapların ayrıntılı sözcükleri fısıldıyor ellerimize, tango… Ne güzelsin, müziğin nasıl arttırıyor ısımızı.

 

Seninle Arjantin’deyiz. Kırmızı loş ışıktayız. Şaraplar mı kızartıyor simamızı? Biz mi şarap gibi oluyoruz birleşince seninle. Hiç tanımadığım. Uyurken benimle olan seninle. Sevgili dünya, tanıştırmaya meyli olan dünya bizi nerede göz göze buluşturmaya hazırlanıyor? Titriyorum senin hayalinle. Ve hazırlanıyorum tüm gerçekliğine. Daha hiç konuşmadan, dokunmadan, karşılaşmadan sevilebilir mi böylesine? Tüm bu geçmiş geliyor düşünceme gözlerim bulutlanıyor. Ama hemen sonra sen, daha bir sıkı kavrıyorsun belimi, elimi… Güneş doğuyor düşüncelerime, düşlerime. Sanki başlamış da devamında bedenlerimiz hasret kalmış gibi devam ediyoruz birlikte.

Ve karanlık engel olamaz birbirimizi görmeye. Ve uzaklık ve tanışmazlık duvar öremez birbirimizi sevmemize. Emek vermeye hazırım böylesine bir sevgiye. Ve mücadeleye hazırım yarım kalmış sevdaları seninle tamamlamaya. Sabırla eğittim kendimi, sükutla ve bir ödül gibisin şimdi karşımda. Tutkudan, sevgiden, şefkatten, aşktan yapılmış nefes alan canlanmış bir heykel gibisin parmak uçlarımda, dokunuşlarımda…

Zaman yıldıramıyor düşlerimi; koparamıyor düşlerimden seni; tam düşecekken tutup kaldırıyor varlığın beni. Sabret diyor. Devam ederken sabret. Bu anlamsızlığa sabret; sorgularken sabret; uyumadan evvel ve uyandıktan sonra sabret; kahvaltını ederken ve koridorda yürürken, evden çıktığında ve yağmur yağarken sabret; müzik dinlerken ve otobüsteyken sabret; öğlen yemeğinde ve bira içerken; konuşurken ve kahkaha atarken yahut tartışırken sabret; eski aşklarınla karşılaştığında, yeni birinden etkilendiğinde sabret; sevişirken sabret; terlediğinde ve ılık suyun altındayken sabret; her nefes alışında, öfkelendiğinde, umutsuzluğa kapıldığında bir gün ödül aldığında, yeni bir kitap, yeni bir müzik keşfettiğinde sabret; bir bebek doğduğunda yahut biri öldüğünde sabret; ezan sesinde, salada, yahut komik bir şey olduğunda, yahut çamura battığında, çok sıkıldığında bazen, epey sıkıldığında sabret; resim yaparken, boyalara bulaşmışken sabret; yemek yaparken, şarap içerken, tütün çekerken sabret; yürürken, koşarken, dururken, otururken, bacakların huysuzken, keyfin acayip yerindeyken sabret; oyun oynarken, alkış tutarken, alkış alırken sabret; uzanırken, çimlerde çıplak ayak yürürken, birileri uzaydan atlarken, hırka üstüne hırka giyerken, taşınırken, iş ararken, iş bulduğunda, canını sıkarlarsa, ruhunu okşarlarsa, sövgüye yahut övgüye tutulursan sabret; yazarken sabret; konuşurken, gülüşürken sabret; âşık olursan sabret; hatırlarsan, unutursan sabret; sabrederken sabret…

Ve işte nihayet sen kemikli ellerinle okuyorsun avuç içlerimden gelmiş geçmiş tüm hayallerimi, heyecanımı ve sakinliğimi,  dans ederken birleşiyor kuyruklarımız.  Anılarımıza karışışımızı kutluyor İspanyollar, Meksikalılar, İngilizler, Almanlar, Kızılderililer, Afrikalı yerliler… Fransızlar bir sigara da bizim aşkımıza yakıyorlar. Kuzey şaha kalkıyor, Güneyin heyecanı terliyor ısımızdan. Ortadoğu’ya barış geliyor; aynı dilde gülüyor insanlar, televizyonu kapatıp şarkı söylüyor üç çocuklu aileler. İtalyanlar usulca koklaşmaya, Rumlar Türklerle anlaşmaya başlıyorlar birdenbire. İrlanda’ya güneş doğuyor ve Rusya’da ayçiçekleri namı diğer günebakanlar selamlıyor bizi. Resmi kıyafetlerin rengi açılmaya başlıyor; pembe, mavi, turuncu, yeşil oluyor ceketler, pantolonlar, kravatlar, evlerinin kilidinden kurtuluyor, mahallelere büyük masalar kuruluyor, birdenbire hedonizm yükseliyor şen kahkahalarla bacalardan.Ogün, vizeler kalkıyor, pasaportlar ve kimlikler tozlanıyor, hıdrellez ateşleri yakılıyor, dilekler can buluyor, nasıl oldu anlaşılmaz bir sevgi kaplıyor insanları, hayvanlar ve tüm kâinatın yaşam formları korkuyu siliyor lügatinden. Delilerle deli oluyor akıllılar ve akıllılarla akıllı tüm deliler; dans ediyor sokaklar, güller ve kibirci değil sıkıcı değil acılı değil masalcı oluyor dedelerle nineler.

Ütopya ve korku siliniyor tarihten bir gecede, biz dans ediyoruz bir gece Arjantin’de ve dünya değişiyor işte…

Share This