Dua etmenin ilahi gücünü hepimiz çok iyi biliriz. Ben de buna yürekten inanırım. Dualar olmasaydı, umut etmek te olmazdı galiba hayatımızda. Ve Tanrının desteğini yakından hissetmek…
Ancak şu önemlidir ki; dualar her zaman hayatımızda, destekleyici bir kuvvet olarak kalmalı.
Özellikle son zamanlarda yaygınlaşan şekliyle, Dua eşittir tembellik olmamalı. Yani, “Dua et, gerisini merak etme,” anlayışına son verilmeli artık.
Tanrımız kabul ederse dileklerimiz olur, yoksa olmaz. Yani senin emek vermene hiç gerek yok.
Bu kadar mı yani?
Hakikaten bazen insanların davranışlarını veya hayatta olanları yorumlama şekilllerini aklım almıyor.
Ne kadar seviyoruz armutun pişip, ağzımıza düşmesini beklemeyi.
Çalışmak, çabalamak, idealleri uğruna savaşmak, ya da hayatta kalma mücadelesi vermek tarih oluyor sanki.
Şunu bir düşünün; hissetmeden, sırf okumuş olmak için okunan dualar, yakarışlar size edilseydi eğer, nasıl tepki verirdiniz? Saygısızlık olarak almaz mıydınız?
Elimizden gelen herşeyi yapıp, tüm çabayı gösterip, sonrasında şansımızın yolunda gitmesi için, duaların etkileyici gücüne ihtiyacımız var.
Lütfen duaları böyle kabul edelim. Yani durumu abartmayalım olur mu?
Ayrıca sadece başımız sıkıştığında dua etmek, sizce de birazcık kurnazlık olmuyor mu?
Son zamanların modası da, para için dua etmek…
Hayatımızın odak noktası haline gelen para için, olmadık dualar ediyoruz, olmadık adaklar adıyoruz artık.
Yeri gelmişken, bununla ilgili bir İncil duasını yazmak istiyorum, “Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez. Ya birinden nefret edip öbürünü sever, ya da birine bağlanıp öbürünü hor görür. Siz hem Tanrı’ya, hem de paraya kulluk edemezsiniz.”
Ne güzel anlatmış. Başka söze gerek yok bence.