Satın aldığınız bir tekneyle dünyayı turlayarak, hayatı bildiğiniz şekilde yaşamaya birkaç yıllığına ara verme kararı aldığınızı düşünün. (Biliyorum, biliyorum, tekne sahiplerinin en güzel iki günü tekneyi aldıkları ve sattıkları gündür; ama bu egzersiz için tekneyle dünya turunun hayallerinizi süslediğini düşünelim.) Yol boyunca sert rüzgârlarla karşılaşacağınızı bildiğinizden, kelime oyunlarına da bayıldığınızdan, teknenize The Whirled Traveler2 (Uçan Gezgin) ismini veriyorsunuz. Yepyeni yatınızı (tekne alacaksanız büyük düşünmenizde de beis olmayacaktır) alıp Kuzey Avrupa sahillerinden başlayarak Atlantik’i geçmeyi ve karaya ilk kez Karayip adalarında -Aruba’da, diyelim- ayak basmayı planlıyorsunuz.
Birkaç fırtınaya yakalanıyorsunuz. Aruba’ya vardığınızda uzun yolculuğunuzun yelkenlerinizden birini yıpratmış olduğunu fark ediyorsunuz. Sorun değil. Yelkeni yenisiyle değiştirip Panama Kanalı’ndan geçerek Fransız Polinezyası’na doğru yola devam ediyorsunuz. Oraya vardığınızda zemin döşemelerinde yer yer çatlaklar olduğunu görüyorsunuz. Bu kez onların değişmesi gerekiyor.
Şansa bakın ki yolculuğunuz boyunca böyle şeyler yaşanmaya devam ediyor. Yaklaşık üç yıl sonra Kuzey Avrupa’ya geri döndüğünüzde yelkenlerden döşemelere, hatta tekne gövdesine kadar yatınızın her parçası değişmiş oluyor. Bu size çılgınca geldiyse lütfen unutmayın ki sizden hayal etmenizi istediğim şey de, yani dünyayı gezmek için işinizi bırakmanız, hayli çılgınca.
Önemli soru şudur: Üç yıl seyahat ettikten ve teknenizin her parçasını değiştirdikten sonra tekneniz hâlâ The Whirled Traveler mıdır, yoksa tamamen farklı bir tekne midir?
Şunu da eklemem gerekir: Ben kesinlikle bu soruları ilk soran kişi değilim. Asırlar önce Plutarch, bu konuları Atina’nın kurucusu Yunan kahraman Theseus’un hikâyesi üzerinden tartışmıştır. Theseus yolculuklarında birçok canavar öldürmüştür. Bunların içinde en ünlüsü Minotaur’dur. Yine de o bu kahramanlıklarıyla değil, yelkenlisiyle nam salmıştır. Atina’dan Girit’e döndüğünde Atinalılar -onu onurlandırmak amacıyla- gemisini limanda koruma altına almaya karar vermişlerdir. Eskiyen her döşemenin yerine yenisi konulmuş, böylelikle Theseus’un anıtı sağlam kalmıştır. Asırlar boyu tüm gemi yenilenmiş olmalıdır.
Antik filozoflar arasında Theseus’un gemisi hiçbir zaman gerçekten sonlanmamış bir tartışmanın çapası olmuştur. Onları gecenin geç saatleri şarap içip değişim düşüncesini gemi üzerinden tartışırken hayal ediyorum. Bir taraf parçalarının değişmesine rağmen onun hâlâ aynı gemi olduğunu, diğer taraf ise aynı gemi olamayacağını savunuyordur.
Ne var ki biz bu soruyu yanıtlamaya kalkacaksak bir adım geriye gidip şunu sormamızın faydalı olacağını düşünüyorum: Bir gemiyi gemi yapan nedir? Yine konumuzun özüne gelirsek: Bir başkasına dönüşmemiz için kaç parçamızın değişmesi gerekir?