Eroinin balayı dönemi çekicidir. Vücudun doğal morfini olan endorfin (mutluluk hormonu) salgısının üzerine dışarıdan bir de yapay “mutluluk” ilacı olan eroin eklendiğinde kişi doğal olarak kendisini olağanüstü mutlu hissedecektir. Eroini çekici kılan da budur; özellikle doyumsuz gençler için. Zaten gençlerin hangisi doyumlu ki? Kendini güçlü, üstün, radikal, evrensel hissetme duygusu kimi çekmez ki? On sekiz yaşında ya da elli sekiz yaşındaki kişi bu üstün ve farklı olma açlığını bir şekilde tatmin etmeye çalışmıyor mu? Eroin ne de “kolay” bir yol!
Her insan hem toplumda onay görmek ve herkes gibi olmak hem de farklı, özgün ve üstün olmak ister. Tıpkı; “İçimde doyumsuzluk yaşıyordum. Karşıma eroinin çıkması bir tesadüf, şimdi düşünüyorum da ne çıkarsa çıksın aslında kendimden kaçmak istiyordum.” diyen Rahmi gibi. Rahmi’yi toplum boyunduruğu altına alamamıştı ama eroin çok kolay köleleştirmişti. Otoriter babasının ve toplumun köleliğinden eroinin köleliğine geçmişti.
Nejat ise kendisiyle tanıştığımda henüz bir günlük “temiz”di. (Eroinmanlar eroin almadıkları her günü temiz olarak nitelendiriyorlar.) Hastaneden yeni çıkmıştı. Daha önce altı kez Amatem’de tedavi görmüştü. Cezaevinde gördüğü “tedavi”lerin sayısını ise o bile hatırlamıyor. Bu kez, eroini bırakmaya kararlı olduğunu söylüyor. “Neden kararlısın?” diye soruyorum. “Çünkü mal bulamıyorum. Kanallarımı kaybettim (kanalları hapisteymiş) ve para yetiştiremiyorum” diye üç neden sayıyor. Kanal, uyuşturucu dilinde eroin satıcısı anlamına geliyor. “Güvenilir” bir kanal sahibi olmak (eroin satıcıları zavallı bağımlılara eroin yerine başka tozlar vererek aldattıkları için), parayı kaptırmamak ve gerçek malı temin etmek açısından önemlidir ve eroinmanlar için bir itibar kaynağıdır. Çünkü bu sahte tozları eroin niyetiyle alıp ölen öyle çok bağımlı var ki…
Nesi Özleniyor?
“Eroinin nesini özlüyorsun?” diye soruyorum Nejat’a. “Flaş” diyor. Flaş, beş on saniye süren, dünyanın tozpembe, mükemmel göründüğü an demek. Flaş ancak eroin damardan alındığında görülüyor. Bazıları, bu ana “taklaya gelmek” de diyor.
Nejat’a “Eğer malı ömür boyu devlet garantisinde bedava bulsaydın bırakır mıydın?” diye soruyorum. “Hayır” diyor. “Bırakırım diyen varsa da yalan söylüyor” diye ekliyor.
Eroin böylesine çekici olmasaydı, milyonlarca insanı esir alabilir miydi?
Rahmi, “Azrail’le her gün dans ediyorum” diyor. Taze bırakmış Nejat ise Azrail’le dans etmeye dünden razı. Yeter ki bedava, devlet güvencesinde ve kanalları açık olsun. Nejat’ın anlamsız bakan güzel mavi gözleri, onun henüz Azrail’le dans etmekten vazgeçmediğini gösteriyor. Maalesef bu satırları yazarken Nejat’ın yeniden kaydığını öğrendim.
(Kaymak, alkolizmde olduğu gibi, maddeyi yeniden kullanmaya başlamak anlamına geliyor.)
Otuz dokuz yaşındaki Teoman ise “Alkole on yedi yaşında başladım. Sonra esrar içtim. Askerde çavuş olduğum için rütbemi kullanarak askeri hastaneden kodein çalmaya başladım. Kodeini alkolle karıştırarak içiyordum. Çünkü daha iyi patlıyordu” diyor.
(Patlamak, kafa bulmaya çabucak ulaşmak anlamına geliyor.)
Kodein, özellikle öksürük şuruplarının ana maddesi olan bir alkoloid ve eroin ailesine mensup. (Gençler arasında öksürük şurubuyla kafa bulmanın ucuz ve yaygın bir yol olduğunu biliyor musunuz?)
Askerden döndükten sonra Teoman’ın eroinle tanışması çok zaman almıyor. Otuz iki yaşındaki Vecdi, olağanüstü yetenekli ve yeteneğinin maddi karşılığını da bol kazançla alan gerçek bir sanatçı. Uyuşturucu dünyasına on üç yaşında diazemle merhaba diyor. On beş yaşında alkole, on altı yaşında esrara, on sekiz yaşında eroine terfi ediyor hem de günde on, on beş kez iğne yapacak kadar… “Hayatım eroin almak için para bulmak, eroin almak ve eroini enjekte etmek kısır döngüsünde geçiyordu. Eroin yüzünden evimi, arabamı her şeyimi satmak zorunda kaldım.”
On dört senedir eroin kullanan Vecdi son yedi senedir alkolü de eroine meze yapmış. “Çünkü artık eroin tek başına kafa yapmıyordu. Günde bir yetmişlik rakı da içiyordum. Tek isteğim, kafaya hizmet etmekti. Yaşamımda şefkat yoksunluğunu uyuşturucuyla yok etmeye çalışıyordum. Yağmurdan kaçarken doluya tutulduğumun farkında değildim.”
Vecdi otuz iki kez değişik hastanelerde tedavi görmek için yatmış çıkmış. Bu kadar çok tedavi görmesine rağmen, neden bu kez dört aydır temiz olduğu konusunda soru sormaya hazırlanıyordum ki, bakışlarımdaki merakı yakaladı. “Sana bir sır vereyim” dedi. “Biz bağımlılar çoğu kez bu zıkkımdan kurtulmak için hastaneye yatmayız. Nedenlerimiz bambaşkadır. Mesela eroin bittiği ve satın alacağımız kişiyi bulamadığımız zaman hastaneye yatarız. Çünkü orada kesinlikle mal buluruz. Hastane çevresinde uyuşturucu satıcıları cirit atar. Hatta kendileri de bağımlı olan bazı satıcılar, ailelerinin baskısıyla hastaneye yattıklarında, hastane masraflarını içerde tedavi gören bağımlılara eroin satarak çıkarırlar. Her bağımlının aynı zamanda bir satıcı olduğu gerçeğini bilin. Çoğu satıcı bunu para kazanmak için değil, kendi günlük ihtiyacını bedavaya getirmek amacıyla yapar.
“Bazen de eroin artık kafa yapmadığı için kanımı tazeleyip daha iyi kafa yapsın diye hastaneye yatardım. Damarım bittiği için de hastaneye yatmak iyi gelirdi.”
Damarların Saklanması
Sürekli damardan alınan eroin bir süre sonra damarların kasın altına kaçmasına neden oluyor. Zavallı damarlar bunca acımasız saldırıya rağmen en kötü koşullarda bile işlevini sürdürebilmek için çaresizce iğneden kurtulmaya çalışıyor ve kasın altına saklanıyorlar.
Kolda ve bacakta damar kalmadığında sıra boyna geliyor. Boyun damarları da bittiğinde bağımlı, dilaltı, vajina içi, penis başı gibi akla hayale gelmeyecek yerlerden iğne yapıyor.
Eroin, bilinenin aksine tek alımla bağımlılık yapmıyor. Ayda bir iki kez alındığında bağımlı hale gelmek bir iki yıl sürebiliyor. İşte gençlerin aldandığı nokta bu oluyor: “Bak ne kadar uzun süredir alıyorum. Bana bir şey olmaz”.
Eroin gerçi nikotin kadar hızlı fiziksel bağımlılık yapmıyor ama psikolojik bağımlılığı çok çabuk oluyor.
Yaşamında doyumsuz, gelecek korkusu ve kimlik arayışıyla boğuşan genç, eroini ilk aldığında güzel duygular hisseder ve içini bir keyif kaplar. Tüm soruları, dertleri bir anda yok olmuştur. Kendisini rahatsız eden her şey bir anda önemini yitirmiştir. Bedeni de, duyguları gibi orgazmik bir rahatlama yaşar. İşte eroinin bu mucizevî (!) etkisini yeniden yaşamak için bir kez daha almak ister… Ve bu bir kezler çok kez olur. Uzunca bir süre sadece hafta sonu eroin alan genç, kendisinin diğerlerinden farklı olduğuna, ömür boyu sadece hafta sonları alarak yaşayabileceğine, asla diğerleri gibi bağımlı olmayacağına inanır.
Eroinmanlar, tüm diğer bağımlılar gibi kendilerini kandırmakta ustadır. Ama eninde sonunda balayı dönemi biter. Artık her zaman aldığı doz “kafa” yapmamaya başlar. Çünkü beyin doğal morfin olan endorfin üretimini durdurmuştur. Öyleyse doz artırılmalıdır. Dozun artması bağımlılığın başladığının göstergesidir. Tabii, eroinin alındığı günlerin sayısı da artmaya başlar ve eroin kullanımı günlük hale gelir. Buna rağmen bağımlı hâlâ eroine bağımlı olmadığını, istediği an bırakabileceğini sanır. Tıpkı alkolü, sigarayı “Ben bunu keyif için içiyorum, istersem bırakırım” diyen bağımlılar gibi. İstese de bırakamayacağını anladığı an ise artık çok geçtir. Bu noktada bırakmak istese bile, sırf yoksunluk krizine girmemek, sırf bu korkunç acıyı yaşamamak için, dozajı sonu ölümle bitebilecek kadar artırmaktan çekinmez.
BAĞIMLILIK BELİRTİLERİ
- Fiziksel sağlığı yitirmek.
- Ağız ve boğazda iltihap.
- Gastrit.
- Dolaşım bozuklukları.
- Zihinsel ve fiziksel uyuşukluk.
- Yoğunlaşma güçlüğü ve unutkanlık.
- Kadınlarda adet kesilmesi, erkeklerde iktidarsızlık.
- Bozuk ses, kabızlık, güçsüzlük.
- Hepatit, karaciğerde tahribat, kan zehirlenmesi.
- Zührevi hastalıklar, deri enfeksiyonları, mantar.
- Damarlarda şişme ve göçme, solunum hastalıkları. Verem psikosomatik hastalıklar.
- Diş çürümelerinde ilerleme, sinirsel kökenli titremeler.
- Bellekte bozulma, uykuda karabasanlar, uyanıkken halüsinasyon görmek.
Nil Gün
Not: Bu kitap Radikal Gazetesi’nde 1997 yılında dizi olarak yayınlanmıştır. Karmaşık Tiyatro tarafından oyuna dönüştürülerek “Çalıntı Düşler” ismi ile Türkiye’nin değişik illerinde sahneye konmuştur.