Kendimi çok mutsuz, başarısız hissettiğim günlerdi. Kimse beni sevmiyordu. Terk ediliyor, aldatılıyordum. İş yerinde hak ettiğim değeri görmüyordum. Hayat adil davranmıyordu bana. Öfkeliydim, kırgındım, yorgundum. Kendimi karanlık bir kuyunun en dibinde hissediyordum ve nasıl çıkacağımı bilmiyordum. Geceleri kabus görüyordum. Nefesim daralıyordu, hiçbir yere sığamıyordum. Uzaklara gitmeyi, kendimi ve her şeyi ardımda bırakmayı hayal ediyordum. Bir mucize bekliyordum.
Mucize, Einstein’ın ‘’Delilik hep aynı şeyi yapıp farklı sonuçlar beklemektir’’ sözü ile geldi hayatıma. Bu cümleyi birkaç kez tekrar ederken yaşantım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. Hep aynı şekilde düşündüğümü, aynı hissettiğimi ve aynı davrandığımı fark ettiğimde üzüntü ile birlikte şaşkınlık, hafifleme ve özgürlük duygusu hissettim. Benim için değişim başlamıştı ve hiçbir şey aynı olmayacaktı artık buna emindim.
Zihnimden geçen düşünceleri yazarak başladım. Kendimle ilgili, hayatımla ilgili düşüncelerimi ve bu düşüncelere neden olan tecrübelerimi inceledim uzun bir süre boyunca. İnanç kalıplarım ve bu inançlarıma neden olan deneyimlerimi gözlemledim.
Yaşadığımız her şeyi geçmiş tecrübelerimizle anlamlandırıyoruz. Bu anlamlara göre de davranışlarımızı belirliyoruz. Zaman içinde farkında olmadan, çoğu zaman bilinçsizce, düşünce ve davranış kalıpları oluşturuyoruz. Bu davranış kalıpları çocukluktaki ihtiyaçlarımıza göre, aile ve çevremizden öğrendiklerimize göre oluşturuluyor. Bunları değişmez doğrular kabul ediyoruz. Aslında bu kalıpları bizim yarattığımızı unutuyoruz. Böylece kendimize, değişmez sandığımız kurallar ve sınırlardan oluşan küçük bir dünya yaratıyoruz. Zaman içinde yarattığımız bu çok küçük yaşam alanı içinde mutsuz, huzursuz olmaya başlıyoruz.
Aynı şekilde düşünüp, hep aynı davranışları tekrar ettiğimiz için aynı sonuçları elde ediyoruz. Aynı yolu kullanarak, aynı yere gidiyoruz. Bu döngüyü fark edebildiğimizde otomatik düşünce ve davranışlarımızı değiştirebilme özgürlüğüne sahip oluyoruz. Bilinçli bir şekilde ihtiyacımızı keşfedip ona göre davranışlarımızı belirlediğimiz zaman kendimizi mutlu hissediyoruz. Hayatımızı kontrol etme gücüne ve potansiyeline sahip olduğumuzu fark ediyoruz. Bu farkındalık aslında mucizenin ta kendisi. Böylece bilinçli seçimlerle yaşamak istediğimiz hayatı yaratabiliyoruz ve hayatımızın sorumluluğunu alıp, kendimizi mağdur rolünden kurtarmış oluyoruz.
Farkındalık, değişim için en önemli adımdır. Kendimizi dinlemeliyiz. Ağzımızdan çıkan sözü kulağımız duymalı. “Ben başarısızım; zaten böyle şeyler de hep beni bulur” gibi cümleler kurduğumuzda uyanık olup bunları hemen fark ederek, dilimizi de bıkmadan usanmadan değiştirmeye çalışmayız. ‘’Ben bazı konularda başarısızım ya da bu konuda başarısız oldum fakat şu konularda oldukça başarılı olduğumu düşünüyorum’’ gibi yaptığımız genellemeleri fark ederek onları bilinçli olarak olumlu cümlelerle değiştirebiliriz. Dil, düşünce, duygu, davranış ve beden birbirine bağlı bir sistemdir. Bu sistemin bir parçasında yaratacağımız en küçük bir değişiklik bile bütün sistemin iyileşmesine yardımcı olacak büyük bir adıma dönüşür.
Değişim emek ister, kararlı ve sabırlı olmayı gerektirir. Yılların alışkanlıklarını bir iki kez denemekle değiştirmek mümkün değil. Bunu kabul ederek çıkmak gerek yola. Değişim ve gelişim bir ömür sürer. Değiştikçe, geliştikçe koyduğumuz sınırlar esner, böylece hem kendimizi hem başkalarını olduğu gibi görmeye ve kabul etmeye başlarız. Daha mutlu, daha huzurlu bireyler ve toplumlar yaratmış oluruz.
Gandi’nin söylediği gibi ‘’Görmek istediğin değişimin kendisi ol’’ ve bugün alışkanlıklarını, kalıplarını değiştirmek için küçük bir adım at. Döngünün dışına çık ve neler olduğunu izle.
Şükran Akgün