Herkesin doğduğu günden bu yana bir hikayesi var malumunuz!!!!
Acısıyla, tatlısıyla, güzeliyle, çirkiniyle yaşanmış ve yaşanmaya devam(!) eden, birçoğu benzerlik gösteren, çeşit çeşit hikayeler bunlar. Roller dağıtılmış, biri de payımıza düşmüş başlamışız oynamaya. Bazılarımız o kadar güzel oynamış ki rolünü, yaşam diye bir şey kalmamış ne yazık ki!

Geçen gün çok değerli bir arkadaşımdan, kendisine ait bir rüyasını dinlerken adeta çarpıldım. Bu arkadaşım benim bakış açımla değerli bir insan da kendisi bu değerin farkında bile değil aslında. Neyse bu tarafını geçelim çünkü onun, ona göre çok fazla sebebi var değersizliğine(!) dair.

Rüyada bana geçmişten bir sahne gördüğünü, o sahnede hayatındaki bir insana ait olan resmin, bedeninin olduğunu ama kafasının olmadığını, görmek için uğraştığını fakat göremediğini anlattı.

Yüzleşmek istiyordu ama yoktu!

Bu rüyayı bir dönem nerdeyse her gece gördüğünü de belirtti. Ben de önce ‘’Rüya işte!’’ dedim kendi kendime. Kurcaladı kafamı günlerce. Sonra arkadaşımla daha derin bir sohbet ortamı yarattım. Zamanında (çok eski değil) ciddi bir depresyon** yaşadığını da biliyordum. Rüyayı hangi dönemde sıklıkla gördüğünü sordum. Cevap depresyon tedavisi (!) zamanıydı. Rüyasındaki kişinin çok uzun yıllar önce ona hayatı zindan eden, onun onurunu kıran ve kendi sonunun başlangıcını hazırlayan kişi olduğunu söyledi. Hikayeyi ve kahramanı, arkadaşımın özeline saygı duyduğum için paylaşmamayı seçiyorum.

Arkadaşım 20’li yaşlarda yaşadığı bu olayı onur meselesi yapmış, kimseyle paylaşmamış, susmayı seçmişti. Aşırı zihinsel bir insan olduğu için de, depresyon tedavisi için tavsiye edilen doktora başvurmuştu. Ona göre çok başarılı doktor çünkü artık depresyonda olmadığını sanıyor. Duygularının, ruhunun bastırıldığını bilmiyor, bilmek istemiyor. Çünkü her şeyin bilimsel olarak açıklanmasını bekliyor.

Arkadaşım haklı kendine göre! Peki ya doktor?

Bu doktor depresyonun ne olduğunu bilmiyor mu? Biliyor da tedavisinin sadece ilaç olduğunu mu sanıyor? Nasıl bir vicdandır bu anlamıyorum!

Zaten bunca yıl hiç yaşamamış, utanç ve suçluluk duygusuyla kahrolmuş, öfkesi içine dönmüş, sadece yeterlilikleriyle var olmaya çalışmış bu harika insanı nasıl diri diri toğrağa sokmaya gönlü razı gelmiş? Tutulmamış yasını, yaşanmamış duygularını nasıl es geçebilmiş de kolayı seçerek GEÇMİŞİNİ SİLMİŞ?

Reçete yazan ellerinize sağlık (!) Sadece nefes alan bir robot yaratmışsınız…….

Uzman doktor arkadaşlar sözüm sizedir!!!

LÜTFEN BİZİ AYDINLATIN!!!
İLAÇLARLA GEÇMİŞİMİZİ SİLMEYİN!!!!
Yüzleşelim ki kucaklaşıp, özgürleşebilme şansımız olsun.
Biz YAŞAYALIM ki siz MUTLU olun.

Sevgiyle kalın dostlarım

**Depresyon: Enerjinin bastırılmasıdır. Utanç, suçluluk duygusu, kendine yönelik kızgınlık, korku ve öz nefretin karışımıdır.Enerjiyi yeniden toplama zamanının geldiğini hatırlatan bir ARMAĞANdır. (bkz. Duyguların Simyası- İçimizdeki Şaman Nil Gün) Kuraldışı Yayınları

Share This