Bir yılı daha arakamızda bırakmaya hazırlanırken bu sene nasıl bir yıldı diye düşünmeden geçemedim.
Gençlik yıllarım aklıma geldi.
O tadı damağımızda kalmış yıllar geriye gelmese de bu gün dünyada kendimiz ve toplum için daha çok yapılacak şey var, düşüncesi bana çok sevimli geldi.
”Gençlik yılların çok mu rahat geçti,” diyeceksiniz…. Kesinlikle hayır. Ama bir dönem yaşandı bitti… Gezegenimiz, toplumsal ve teknolojik gelişmenin etkisiyle büyük yaşamaya devam ediyor.
Benim gençliğim, dünyada yaşanan haksızlıkları gördü… Dünyayı ve insanları kötülükten ve haksızlıktan kurtarabileceğine inandı. Doğaya ve ezilmişlere sahip çıktı…
Biz, toplumlar yıktık, yerine hiç denenmemiş, bizim için güzel olan dünyalar kurduk.
Bundan daha büyük bir hayal olabilr miydi?
Bu idealler için en yakın arkadaşlarımızı kaybettik, cezaevlerinde yattık, okullarımızdan, işlerimizden atıldık ve en ağırı da ülkemizi terketmek zorunda kaldık.
Yaşam içinde ordan oraya savrulurken yeni insanlar tanıdık, yeni kültürlerle hesaplaştık ama hep kendimizi ve ideallerimizi taşıdık.
Biz acının tadını böyle yaşarken insanları da değiştirdik doğal olarak.
Belki bizim istediğimiz dünya olmadı ama çevremizdeki bir çok şey değişti. Örneğin kadın hakları, çocuk hakları, daha sağlıklı ve güzel bir yaşam çabası vs…
Yani bu dünyaya boşuna gelmediğimizin tadını aldık.
Geçenlerde Stockholm’de beldiye politikacılarının ve memurların bulunduğu bir karar toplantısına katıldım. O toplantıda, yaşları 22- 85 arası bir gurup kadın da vardı. Kadınların hiç birisi daha önce böyle bir toplantıyı ne duymuş ne de katılmıştı.
Orada yaşananlar, kadınların konuşmaları, aslında o çok sözünü ettiğimiz insanlık ve demokrasi sözcüğnün nasıl kullanılması gerektiğini çok güzel gösterdiler. Onların, o çok bilmiş gelenekçi, insanlara tepeden bakan politikacılara nasıl bir ders verdiklerine tanık oldum.
Bu olay, bana bildiğim bir şeyi yeniden hatırlattı: İnsan, beşikten mezara değişebilir ve hayatın güzel yanlarını görebilir.
Eğer biz inandığımız, doğru bildiğimiz şeyleri sabırla anlatırsak ve bu doğrultuda adımlarımızı atarsak amacımıza ulaşabilmemiz için hiç bir neden yok.
Hasbel kader bu dünyaya gelmişsek, acıları da bizim olgulaşmamız ve gerçek insan olma yolunda bir dizi sınav olarak görürsek ve bu olumsuzluklara sevgiyle bir gülümseme gönderebilirsek o zaman kendimize ve dünya karşı olan sorumluluğumuzu yerine getirmiş oluruz.
Böylece kaybolmuş cennetin yasını tutmaktan da kurtuluruz.
Gelecek yılı ve getireceği güzellikleri gülümseyerek karşılamak dileği ile.